14 mayıs 2023 genel seçimleri'nin ikinci turu olacak ve ülkenin politik duruşunu ve geleceğini büyük ölçüde etkileyecek seçim.
lotr evrenindeki miğfer dibi savaşı gibi umutların tükenmeye başladığı ve theoden kılıçdar dedenin zayıf düştüğü, aragorn ekrem ve mansur'un halkı yüreklendirmeye çalıştığı sırada ulusalcı rohan suvarilerinin eomer sinan önderliğinde 28 mayıs şafağında muhalefet saflarına katılarak cumhuriyet kalesini koruması beklenildiği bir destana dönüşecektir.
ayrıca miğfer dibine "abi yol uzun, memleket cok uzak, yeterli elf peksimeti yok" diye katılmayan elf arkadaşlar tanıyorum bunlar sadece benim yakından tanıdığım 3-4 kişi aynı şekilde bu bahanelerle sandığa gitmeyen duyduğumuz, gördüğümüz yüzbinler var bu arkadaşlara vatan görevlerini yapmaları ve oy kullanmalarını tavsiye ediyorum.
Geçersiz oy: 1.036.565
Oy kullanmayan: 8.429.206'kişiden askerlik görevi, hastalık vs gibi durumların dışında kalanların oy kullanmasının sonuca umut verici bir şekilde yansıyacağını düşünüyorum, bu seçimlerden sonra umutsuzluğa düşmüş ve sandığa gitmeyi düşünmeyen arkadaşlara 13 gün sonra bunu gerçekleştirmezlerse 5 yıl daha bekleyeceklerini hatırlatırım yani o otobüse binip oyunu atmak sana çok şey kazandırabilir.
Ciddi anlamda müşahit, mümkünse sandık görevlisi ihtiyacı duyulan seçim. Avukat ihtiyacı her daim sürüyor, avukatların bunu görev olarak kabul etmesi gerektiği fikrim sabit.
Mevzuatı bilen müşahit ve sandık görevlileri sayesinde bugün elimizde bulunan ve doğru sonucu gösterir ıslak imzalı tutanaklarla ysk'nın sisteme giriş yaparken eksik veya yanlış girmiş olduğu sandıklara itiraz ediyoruz. Islak imzalı tutanağa dahi ulaşamadığımız 'usulsüzlük bakımından riskli' bölgeler var. Her ilde var bu bölgeler, herkes yaşadığı şehri biliyor.
Sizden ricam, bu düzene son vermek istiyorsanız oy ve ötesi ya da Türkiye gönüllülerine katılın ve riskli bölgelerde görev almaktan çekinmeyin. Sesini dahi yükselten olursa kolluk çağırın hiç sorun değil, bu hakkınız. Yeter ki gözlemleyin ve tutanağı alın.
Eşinizi dostunuzu da yüreklendirin. Sandığa küsene sandığı, görevden çekinene görevi sevdirin.
Bence buradan dönmez çünkü doğuda chp'nin herhangi bir gücü yok. Adam biz 10 kişi sandığa gireceğiz sıkarsa engelle diyor ne polis karışıyor ne sandık görevlileri. Yani buna nasıl engel olabilirsin? Buradan silahınla kalkıp gidip müşahitlik mi yapacaksın? Bütün pislikler doğuda dönüyor. Senin burada itiraz edip kazandığın 2 oy varsa adam orada senin 300 oyu kendisine yazıyor. -298.
kaybedecek tek saniyemizin bile olmadığı 2. tur seçim tarihi. goygoya eğlenceye, şakaya komikliğe, kıçımızın üzerinde oturup sırça saraylarda boş laf yapmayı bir süreliğine ötelemeye ''mecbur'' olduğumuz bir dönemdeyiz. babam bile olsa en ufak hatayı görmezden gelemeyeceğim bir süreçteyim. despot, sert, uyuz, kötü vs vs ne denirse densin umrumda değil, modum budur. hem bireysel hem de organize şekilde kaybedecek ve hata yapacak lüksümüz yok. eğlenmeyi sonra düşünürüz!!!!!!!!! tonlarca usulsüzlük, bir o kadar spekülasyon dönüyor ortalarda. malum parti de yine seçim otobüsleriyle ''sizi seviyoruz'' diye ultra sevimli halde dolaşıyor bas bas! henüz yarım saat önce şahit oldum buna. farkında mıyız bunun ne için olduğunun?! eğer silkelenip kendimize şimdi gelmezsek , 21 yılda kaybettiklerimiz bundan sonra kaybedecek olduklarımızın yanında hiç kalacak!
türkiye'nin en az 10 yıllık geleceğini etkileyeceği için bana göre en önemli seçimdir. türkiye batı veya doğu'yu oylayacak. eğer kılıçdaroğlu seçimi kazanamazsa biraz daha batacak ve daha çok rusya'laşacak; muhalif, bu sisteme karşı çıkan yurttaşların iyice şevki kırılacak ve birkaç sene ölü sessizliği olacaktır.
bunların hiçbirini yaşamayı hak etmiyor ve elimizden geleni yapıp, bunları cumhurbaşkanlığında devirmemiz gerektiğini düşünüyorum. - aşağı yukarı iki gram aklı çalışan herkes öyle düşünüyordur.-
o yüzden kaybedersek zaten yeteri kadar umutsuzluk ve karamsarlık içinde geçireceğimiz yeteri kadar vaktimiz olacaktır, bunun için işi sıkı tutmalı ve umutsuzluğa düşmemeliyiz; elimizde olan tek şey umudumuzdur.
herkes elinden ne geliyorsa üç-beş demeden yapmalı ve bunları devirmeli; örgütlü olan örgütüyle daha sıkı çalışsın, örgütlü olmayan konu, komşu, akraba, arkadaş kimse onu daha sıkı markaja alsın, sandıkta müşahit ya da en azından dışarıdan denetleyecek yurttaş konumuna gelsin, hiçbir şey yapmayan da gitsin bir zahmet bir oy versin.
karşıda parti ve ittifaktan daha fazlası var, devlet var; devlet. ve bu işten kazanma motivasyonuyla beraber kazanarak alnımızın akıyla çıkalım.
oldu diyelim ki, kaybedildi; bu da bir ihtimal, hayat bu ya. kazanmak kadar kaybetmek de var. sandıkta ne kadar yüksek oyla kaybedilirse iktidarın işi o kadar zorlaşır bunu unutmayalım. (%60-40'la %51-49 aynı şeyler değildir.)hayatta bu felaketleri yaşayan ilk biz değiliz bunu da unutmayalım. bu toprakların tarihinde büyük kaçgun, celali isyanları var, akp bunların yanında hava cıva kalır; bunları aklımızdan çıkarmayalım.
ve bu hareketin ellilerden beri -devlet yardımıyla da olsa- nasıl milim milim buralara geldiğini aklımızdan çıkarmayalım. ilk önce solcuları, sonra sosyal demokratları, sonra seküler milliyetçiler (sağ-kemalist) en son da orduyu devre dışı bıraka bıraka 70 senede buralara geldiler ve 20 senede 70 senenin bütün kazanımlarını sıyırdılar; bunu da kimse aklından çıkarmasın.
rakibin de olsa herkesten ders alınır; bizim gibilerin de alacağı en büyük ders bunlardan, kesintisiz mücadeledir. onlar hiç bırakmadı bizim de bırakmamamız lazım, mücadele vermeden zaferler kazanılmaz. yenilsen de elini yüzünü yıkayacak ondan sonra 0'dan yoluna devam edeceksin hayatın kuralı budur.
o yüzden her uzun yazımda bitirdiğim gibi gazi paşa'nın bir cümlesiyle bitireceğim bunu da ;
"Yorulmadan beni takip edeceğinizi söylüyorsunuz. Fakat arkadaşlar, yorulmadan ne demek? Yorulmamak olur mu? Elbette yorulacaksınız. Benim sizden istediğim şey yorulmamak değil, yorulduğunuz zaman bile durmadan yürümek, yorulduğunuz dakikada da dinlenmeden beni takip etmektir. Sizler, yani yeni Türkiye’nin genç evlâtları, yorulsanız bile beni takip edeceksiniz. Ben bu akşam buraya yalnız bunu size anlatmak için gelmiş bulunuyorum. Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar."- (1937)
son bir ekleme, o güvenli bölgede kalan sözümona akil adam, aydınlara da seçimden sonra giydireceğim; bizim götü rahat insanlardan alacak ve öğrenecek hiçbir şeyimiz yoktur. biraz da onların muhalif31'likleri yüzünden işler böyle sarpa sardı.
bir de seçim olur da kötü biterse, "ben gidiyom ya", "dağdaki çoban", "celladına aşık.." vs. yapan olursa; siktiri çekin ben şahsen öyle yapacağım.
Referanduma dönüşmüş olan seçim. Adaylardan çok temsil ettikleri taraflar, ilkeler arasında bir karar verilecektir. Bu açıdan akp'nin "ya biz ya terör/28 şubat/karneyle ekmek falan" muhabbetinin de ekseni kaymış oldu. İsabet oldu. Artık cumhuriyet kazanımları, kadın hakları, ekonomi gibi konular üzerine bir referanduma dönüştü.
Seçimin en dikkat çeken en umut aşılayan adayı kılıçdaroğlu. Sadece destekleyenlerin değil tam karşısında bulunanların da dikkatini çekiyor. Söyledikleri "tencere tava hep aynı hava" kategorisinde görülmüyor. Artık bir defa kulak veren 'bu adamın da konuşabildiğini' idrak ediyor. Ülke siyasetine kök salmış birçok kesin hükmü ortadan kaldırmışken kendine yakıştırılan bunun gibi olumsuz anlayışları yıkabilmiş olması da büyük başarı. Yürüttüğü kampanyaya bakınca en büyük hatanın adaylığının biraz geç açıklanmış olması olduğunu düşünüyorum.
Kılıçdaroğlu için en büyük risk, destekçisi olduğunu söyleyip sürekli umutsuzluk aşılayan, sağda solda gördüğümüz duyduğumuz "iyi diyor ama kaybedecek" şeklinde düşünüp bu fikri yaygınlaştıranlar. Oy kullanmaya gerek görmeyenler, zaten kaybedileceğine ikna olmuş olanlar, buna rağmen halkın ve özellikle akp'ye oy veren halkın aklını sorgulayanlar. Bu kimseler öncelikle kendi akıllarını sorgulamalıdır. Henüz yapılmamış olan seçimin sonucunu tayin edip oy kullanmazsanız zaten kaybedersiniz. "kazanacak aday" diye tutturanlara Kılıçdaroğlu aday olduğunda da söylemiştim, herkes oy verirse kılıçdaroğlu da kazanır. Şu anda türkiye'de yan yana gelmesi hayal bile edilemeyecek kesimlerin kimini yan yana getirerek kimini işin farklı uçlarından tutturarak sürece dahil etti. "kazanacak aday"dan da bu bekleniyordu zaten, her kesimden oy alabilmesi. Geriye çok az şey kaldı: oy vermek/ verdirmek ve oylara sahip çıkmak. Zor değil, en fazla bir gün sürecek bir görev.
Bir oy gerçekten de kazanacak tarafı değiştirmeyebilir. Fakat seçim öncesi atmosfer binlerce insanı harekete geçirmekte etkili olacaktır. Bu da çok şey değiştirir. Kazanacak aday, oy verirsek kazanır.
Şimdiden kazananı/kaybedeni ilan edenlerden olmayın. Sahip olduğunuz hakları da bir vatandaş olarak lütfen kullanın.
bence ilk tura göre katılım oranının düşeceği, kılıçdaroğlu'nun altı - sekiz puanlık bir farkla kaybedeceği seçim olacak. bana kalırsa iki yanlış okuma yapılıyor seçimle ilgili. ilki kılıçdaroğlu'na kayacağı düşünülen milliyetçi oylar. ben bu oyların iki puan civarı olduğunu düşünüyorum. ikincisi de ak parti seçmeninin de değişim istediği algısı. bu seçmen suriyeliler ve ekonomi gibi konularla ilgili sıkıntılar nedeniyle reis'e kızgın değil. kızgın olmaları için en az bir seçim daha geçmesi, ülkenin de batması gerekiyor. şu anda saadet zincirine dahil olamadıkları için kırgınlar. bu kırgınlık, kızgınlığa dönüşmedi ve oylarını reise vereceklerdir.
bir yanım yukarıdaki çıkarımlarımın hatalı olmasını isterken, diğer bir yanım dibi görmeden halktaki zihniyetin de değişmeyeceğini öngördüğü için doğru çıkacağını düşünüyor. kısacası yetmez ama evet; tek fark bu sefer yirmi yıldır bu belayı başımıza sarmış ak parti seçmeni için de yetmez ama evet. madem battık, siz de görün denizin dibindeki kumu.
Tarihin gördüğü en şaibeli seçimdir. Adaylardan birisinin tekrar aday olabilmesi bile hukukun reddi ve hükümet düşme sebebiyken, bu sonucu tebrik eden sözde demokrat muhalifler de ülkelerini alıp götüne sokabilir.
2018 yılındaki seçim sonuçlarından hiçbir farkı yok bugünkü seçimlerin. 2018 yılında tayyip 52,38 oy almış bütün muhalefet adayları 47,63.
cahil halk yüzünden kaybettik demek kolay. eşit şartlarda yarışmadık, vatandaşlık verilen sığınmacıların oyları yüzünden kaybettik vs. demek sonuna kadar doğru olsa da kolay.
akp cahil halka hitap ediyor da etin kilosunun 300, peynirin kilosunun 200 lira olduğu bir dönemde chp neden edemiyor. sonuçta bunlar cahil değil mi, ideolojik nedenlerden dolayı değil cebine göre oy vermesi gerek değil mi? o zaman suç ne akp'de ne halkta sorun muhalefette!
her ne kadar iyi adam olursa olsun 13 yıldır sürekli ama sürekli dezenformasyona uğrayan birisinin muhalefet liderliğinde seçimden seçime gitmek gerizekalılıktır. dahası her ne kadar namuslu olursa olsun aynı adamın ana muhalefet partisinin hala daha o koltuğunda oturması daha da büyük gerizekalılıktır. hala daha yürüyüşümüz devam ediyor diyor bir de, kafamı dağlara taşlara vurasım var.
halbuki çok zor bir şey de değil akp seçmenini anlamak.
1) bu insanların taş çatlasın %10'u 15'i çıkarı olduğu için bu adama oy veriyor geri kalan kesim korktuğu için endişe duyduğu için bu adama oy veriyor. erdoğan giderse ülke parçalanır diye korkuyor, dış güçlerin oyuncağı oluruz diye endişe duyuyor. evet bunlar akp tarafından yaratılmış suni algılar ama bu gerçeği değiştirmiyor.
2) bu insanlar kılıçtaroğlunu sevmiyorlar. sevmiyorlar çünkü yandaş medya tarafından öyle bir kılıçdaroğlu imajı yaratıldı ki, kendisini vasıfsız, yalancı, dinsiz, hırsız birisi olarak görüyorlar.
3) bu insanların önemli bir kısmı kendisini önemli gören ancak hak ettiği değeri görmediğini düşünen rövanşist kişilerden oluşuyor. yarın bir gün chp başa gelirse bize şunları şunları yaparlar diyorlar. recep tayyip erdoğan'a o vererek geçmişte kendilerini hor gören kişilerden intikam alıyorlar.
akp'ye oy vermeyen muhaliflerde neredeyse aynı nedenlerden dolayı kılıçdaroğluna oy verdi diye tahmin ediyorum, yani muhalif seçmende bir şeylerden korktuğu için oy vermedi.
2018 yılında istifa etmiş olması gereken adam hala daha yürüyüşümüz devam ediyor diyor ya bu sonuçlar müstehak bize.
Bu seçimin kaybedeni ne kılıçdaroğludur, ne de kılıçdaroğlu'na oy verenlerdir. Bu seçimin kaybedeni her iki adayın toplam seçmeni, yani hepimizizdir. Kazanan ise küçücük bir gruptur. Paralarına para, güçlerine de güç katmışlardır. Fakat asıl zenginliği ahlak, erdem, adalet olanlar için mücadele devam edecektir.
Kemal kılıçdaroğlu uzunca bir zaman sonra bu ülkenin başına gelmiş en güzel şeylerdendir. Biz onu hak etmediysek bu da bizim ayıbımızdır. Artık bizim için kendini daha fazla yormamasını diliyorum, çünkü değmiyor. Seni çok sevdim demokrat dedem, her şey için teşekkürler...
Millet harıl harıl ya hak helal ediyor kılıçdaroğlu'na ya da aksi. İki sebepten rahatsızım bu durumdan. Birincisi her şeye din temelli bir yaklaşım sergilenmesinden, ikincisi herkesin kendini bir bok sanmasından.
Yahu a, b, c şahısları, partileri ya da bilmem ne oluşumları üzerinde herkesin nasıl hakkı oluyor da böyle bahşiş dağıtır gibi hak, hukuk dağıtılıyor? Biz birileri için değil kendi hayatlarımız, geleceklerimiz için mücadele ettik ve birileri de buna ışık oldular, yoldaşlık ettiler vs. Hepsi bu. Kimse üzerinde hakkımız yok. Sıktı artık helalleriniz, haramlarınız!
bu seçim sonucunda erdoğan, anayasa her ne kadar cevaz vermese de ysk icazetiyle üçüncü kez cumhurbaşkanı seçilmiş ve akpli cumhurbaşkanı niteliğini korumuştur. siyasi iklim ne kadar değişirse değişsin yönetimin saray iktidarından bir türlü devralınamayışının sorumluluğunu halka yükleyenlerle aksi düşüncede değilim. hatta akpye oy veren/ vermeyen herkesin sorumlu olduğuna inanıyorum.
demokrasinin, vatandaşlık haklarının, düşünce hürriyetinin sandık bölgesi kadar dar bir alana sıkıştırılmasına yeteri kadar mücadele vermeyen muhalefet liderleri kadar olmasa da vatandaşlar olarak bizler de sorumluyuz. baskıları, medya-polis-yargı kıskacını görüyorum elbette. yine de bu süreçte karşısında birleşilen saray iktidarıyla etmediği kavgayı muhalefetin hemen hemen her kesimiyle edenlere çok üzülüyorum. bu ekibin bir daha toplanıp toplanamayacağını öngörmek zor şu zamanda. güzel fırsattı, değerlendirilemedi. fakat seçim sonuçları aşağı yukarı ortaya çıktığı anda "2028'de gidiyorlar" şeklinde sandık bölgesine sıkışmayı kabul etmek çok acı. o halde saray iktidarının karşısında olan vatandaşlar 2028'de yine aylarca 'lider' tartışıp "o varsa ben yokum" diyecek, x'in haklı çıkması için y'nin seçimi kaybedeceği anı dört gözle bekleyecek. bu sırada ömürlerimizden 5 yıl daha geçip gitmiş olacak.
ekonomik kriz, yabancı sorunu, yargı bağımsızlığının yok edilmiş olması (ne kadar vardı ki), kadın ve lgbti haklarına göz dikenlerin saray iktidarından yana tutum alması devletin tüm imkanları seferber edilerek kimi zaman montaj videolar kimi zaman satılık medya operasyonlarıyla ikincil meseleler olarak gösterildi. terör/beka/batı'nın ne kadar şerefsiz olduğu öne sürüldü birincil tehlikeler olarak. saray iktidarının sürmesinden yana olmadığını söyleyip yine akp propagandası güdümünde muhalefete muhalefet edenleri, ahmet hakan uydurması 'sarı muhalefet' tabirini sahiplenişleri, ittifakta bile bulunmayanların elinde olsa kılıçdaroğlu'nu desteklemelerini engellemek isteyenleri göz önünde bulundurmak lazım 28 mayıs sonrası siyaset inşa ederken.
Seçim günleri olan 14 mayıs ve 28 mayıs günlerinde bile ülke genelinde sandık çevrelerinde oluşturulan gerilimi, haberlere taşınan usulsüzlükleri biliyoruz, zaten bekliyorduk. Bakanlık görevini ifa ederken milletvekili olabilmek için bakanlık imkanlarıyla oy talep edenleri gördük. Sandık çevresinde bulunan gönüllülere yasalarla korunan hakları olmasına rağmen gözdağı verildiğini, sadece benim görevli olduğum okulda 28 müşahidin 10 tanesinin gelmediğini ve başka okullarda da durumun farklı olmadığını biliyoruz. Bu ortamda zaten seçim kazanılamazdı gibi bir çıkış yolu aramıyorum. Kazanılabilirdi, kazanamadık. Bunlar da bizden kaynaklanmayan sebepler.
yine de birçok açıdan 'sarı' değil fakat makul muhalefetin yapabileceklerini hatırlaması şart. hatırlamakta güçlük çekenlere hatırlatması gereken biziz. Birçok arkadaşımın aksine dün akşamdan bu yana örgütlü siyasete sarılmak ve 2028'e kadar silivri'nin hava durumu hakkında salak salak konuşmanın ötesine geçmenin bizi kurtaracağını düşünüyorum. Eşit şartlarda yarışılmayan, tek taraflı çalışan yargı ve denetim mekanizmalarının yer aldığı seçimlerle "halkın iradesini tespit ettik, işte demokrasi" diyen olursa elbette güleriz. Bu olsa olsa saray iktidarına bir süre daha meşru zemin sağlayan soğuk damgadır. Bir daha 'adam kazandıcılığa' tahammülümüz yok.
Muhalefetin bu süreçte en dayanılmaz tavrı "ilk seçimde gidiyorlar" iddiasıydı. İktidarın canı ne zaman isterse seçime gidecek, o zamana kadar çok ses çıkarmayın telkinleriydi sinirimizi en çok bozan. Sonunda, bu kadar sabrettik artık gidiyorlar, inancı oluşmuş olduğundan biraz daha büyük yıkıldık sanırım.
Neyse, Mücadeleye devam.
Yazdıklarımın tümünde biz'den kastım Türkiye cumhuriyeti vatandaşlarıdır.
Yankı odalarından, ak ve ok Troll medyadan, PhD-bilimsel Tayfanın verilerinden, anket firmaları sonuçlarından uzaklaşılıp sokakta çıplak gözle görünenin dışında hiçbir şeye güvenilmemesi gerektiğinin farkına varılması gereken seçim.
Bu ülkede temiz bir şey yok, açık gri bir şey dahi yok; her şey yapış yapış ve pislik içinde. En çok da utanma ve rezil olma denilen şeylerin olmaması.
darbeler sonrası depolitize edilen seçmeni "davasından" çevirmek chp gibi bir parti için çok mümkün değil tabi. gene de iktidarın tüm kara propagandasına karşı "çalmadan, hilesiz - hurdasız, suriyesiz" aldığı 25milyon civarı oy küçümsenmemeli.
işin kötüsü en son gezi'de bir araya gelen bu cepheyi (o gün de yapamadığı üzere) bir arada tutacak feraset ne yazık ki chp'de ve kılıçdaroğlu'nda yok. yani bir sonraki seçimde bu kadar büyük bir "millet" cephesi kurulabilir mi bilmiyorum.
kılıçdaroğlu için her zaman türkiye şartlarında "lider" vasfı taşımadığını söylerim. bunun çeşitli nedenleri var ama elindeki tüm araçlarla, partisi gibi yirmi yıldır kara propagandaya maruz kalmış bu adamın dürüstlüğünden de kuşku duymam. seçim süreci için değil ama kazanılmış seçim sonrası için oy aldığı kitleleri bir arada tutmayı başaracak ilk adaydı kılıçdaroğlu. kısacası eldekiler düşünülünce ben yanlış aday olmadığını düşünüyorum bu seçim özelinde. yani söylendiği gibi mansur yavaş falan aday yapılsa alacağı oy bugünden fazla olmazdı.
lakin seçim kampanyası da düşünülünce muhalefetin bütün oyun planını yanlış kurguladığını da söylemek lazım. muhalefeti ve seçmenini en bayat tabiriyle terörist ilan edenler karşısında hanımcılığı yedinci ok haline getiren söylemin yanlış olduğu, en basitinden ümit özdağ'ın aldığı oyla görülmüş oldu.
göte göt derken sesini yükselten, iktidarın silahlarını kullanmaktan çekinmeyen ümit özdağ gibi bir ortağı ittifaka çok daha erken çekebilse muhtemelen kazanılmış bir seçim bırakacaktı arkasında millet ittifakı.
yazmıştım; gene yazayım. sosyalistinden, ülkücüsüne, kürtünden, turancısına, ulusalcısından, adil düzencisine 25milyon insan aynı çatı altında bir araya geldi iktidara karşı bu seçimde. ancak ne yazıktır ki yukarıda saydığım bu paydaşların bazıları bu ittifaka desteğini çok geç dile getirdi ve gene ne yazık ki ittifakın doğal ortaklarından bazıları yukarıda saydığım bu "protokol dışı" ortakların onda biri kadar bile sahada çalışmadı; ve gene ne yazıktır ki muhtemel bir anayasa değişikliğinde iktidara şartsız destek verme ihtimali olan bu paydaşlar meclise chp altından vekil sokmuş oldu.
seçim öncesi ve sonrası chp söylemlerinde hatalı bulduğum bir nokta daha var: nedense ak parti seçmenine karşı önyargılı olunmaması gerektiği, onları anlamamız gerektiği, onları kırmamamız gerektiği gibi bir algı var. bu seçimde oylarıyla millet ittifakına destek olan 25miyona yakın insanın bir araya gelmesinin nedeni bu söyleme neden olduğu düşünülen sınıf mücadelesi değil sosyal adalet arayışıdır bence. bu 25miyon insanın çok ama çok büyük bir kısmı sanıldığının aksine plazada ortalama üstü maaşlara çalışıp starbucks'da latte içerken marx okuyan, akşam son model arabasına atlayıp rezidansına giden ve hafta sonlarını bodrum'daki yazlığında geçiren veya kaba tabiriyle sarışın chp'li teyzeler, insanlar değil. başta chp olmak üzere ittifakın diğer paydaşları bunu doğru anladığı zaman gerçek manada iktidar mücadelesine ortak olacaktır.
dip not: bir sonraki seçim için 5 sene beklemek gerekeceğini düşünmüyorum. en azından "normal" şartlarda.
bir kereye mahsus, mahkeme kararı olmaksızın e-devlet üzerinden isim-soyisim değişikliği yapıldığını hatırlarsınız. bu esnada türk isim ve soyisim alan sığınmacı/mülteci var mı, bunu bilmemize de imkân yok elbette.
türkiye'deki insanların başındaki cumhur reisini, türkiye anavatanlı olmayan ya da burada zaten yaşamayan insanların tayin ettiğini görüyoruz.
şimdi diyeceksiniz ki, bu bekleniyordu, hiç bir şey yapılmadı.
atı alanın üsküdar'ı geçmesini sağlayan bu 2-3 hadi bilemedin 4 milyonluk seçmen miktarını kapatacak ama bilinçli olarak kapatmamış, kendini apolitik tanımlayıp sonra ülke gündemi hakkında atıp tutan o 10 milyonun üzerindeki seçmen var ya hani.