-
charlotte perkins gilman'ın 1915 senesinde yazdığı, fakat 1979 yılında yayımlanan romanıdır.
Tipik bir amerikan aile filmi tadında başlayıp ilerleyen, ütopik bir hale bürünüp tam karışacakken, yüzeysel ve tekrara dayalı olarak oturup düşünürken "ehe böyle olsun, şu olsun" gibi yazılmış romandır.
Şimdi 1915 gibi erken bir dönem, feminizmin henüz doğmadığı zamanlar diye düşünüp mazur görülebilir fakat, bu abla sosyolog bir abla. Haliyle daha derin, daha net, daha edebi bir kitap yazabilmesini beklerdim.
Çıtır çerez olarak okunabilir, okuyalım da üzerine muhabbet edelim, beyin fırtınası olur diye düşünülebilir. Yorumlara kanıp, bi de bilmem neyin en güzel kitabı, o var ya allah yarabbelalemin, şu gazetenin seçtiği en bu kitap gibi kitap tavsiyelerine düşüp aldım okudum. Bir de heyecanlandım da nasıl ecabaa diyerek, ama halay kırıklığına uğradım.
Kitabın konusu kısaca şöyle; 3 tane bilim insanı adam, bir geziye çıkıyor balta girmemiş ormanlara yakın yerlere. Yerel kimselerde kadınlar ülkesi diye korkulacak bir yeri öğrenirler. Giriş çıkışın yasak olduğu, dünyanın tamamıyla iletişimi olmayan, ülkeye ulaşmak için o akar su senin bu şelale benim, uçurumlar tepelerden ancak ulaşılabilen fakat erkekleri öldürüyorlar filan gibi söylentileri olan, belki de olmayan, birtakım kimselerin uydurduğu tevatürlerden ibaret denilen ülkedir.
Bu 3 bilim adamının da biri sosyolog, biri botanikçi bişey, öbürü de hemi zengin hemi de dil bilimcisi mi ney bişey. Tabii bu da kitaptaki ülkenin incelenmesinde işe yarasın, daha bilimsel gözüksün diyerek seçilmiş bir durum. Pek beğenmedim ben.
Efenim bu 3 bilimin evladı gemidir, uçaktır filan o ülkeye ulaşıyorlar, birtakım şeyler yaşıyorlar, ardından başka bir takım şeyler oluyor. Ve bizim okuduğumuz kitap, bu olaylardan sonra içlerinden birinin hatırladıklarını yazmasıyla oluşan kitap.
Aslında olaylar olurken çok ciddi, çok ayrıntılı, haritalı maritalı kitap kitap yazılar yazmış ama noğolmuşsa bunları ne yazık ki yitirmiş. Ardından daha çok çok yüzeysel olan (kitabın en büyük problami) bu kötü şansa bağlanan durum. Yani çok daha detaylıymış da işte maalesef.
Şimdi de gelelim spoylırlara;
-- spoiler --
abla bir kadınlar ülkesi yaratmış, bir yaratmış ki böyle ilerici efendime söyleyeyim aydın toplum olma beklentisiyle bildiğin fabrikasyon bir otokrasi yaratmış. Kıraliçe anneler mi dersin, efsane anneler mi dersin neler neler.
erkeklerin ağzını sulandıracak salak şeyleri, ilk akla gelen şeyleri, almış kitap yazmış.
Hani ooo kadınlar ülkesi ehheh cennet, cennet durumunu o üç elemanlardan zengin olana vermiş. Diğer eleman da kadınlar eki eki halinde ama bi tanesi de doğru düzgün bir erkek. Ama o da pek masum değil, hafiften falsolu (nihayetinde erkek ya hani!)
hep bir sevişme beklentisi, erkeğin arzusu, kadının mükemmeliyeti ve bir anne, eş, arkadaş, birey ve akılcı yaklaşımda olmak zorundalığı. Ülkenin mükkemmelliği, sistemin efsaneliği, bu hale gelmesinin yüzyıllar alması filan cidden çok çok çiğ.
Okurken beni öff nolacaksa olsun artık dedim yarıda. bi bok olmadı. Neyse bit diye bitti.
-- spoiler --
ben de girdiye neyse bit diyerek bitireyim.
bit.