1. kuzey korenin hemen güneyinde yer alan ülke.
    #452 akbaba | 8 yıl önce
    0ülke 
  2. uğruna ecdadımızın savaş verdiği, kan döktüğü şehit düştüğü memleket.
    1910 yılından ikinci dünya savaşı sonuna kadar japon imparatorluğu'nun hükmü altında kalan kore, savaşın bitimiyle birlikte rusya ve amerika tarafından kurtarıldı. coğrafi koşullar gereği rusya kuzey taraftan amerika ise güneyden daldı elin memleketine, bi güzel kurtardılar. büyük savaşta müttefik olan bu iki ülke, savaş biter bitmez başlattıkları soğuk savaş dönemi ile birlikte kurtardıkları kore parçalarına kendi rejimlerini ihraç etmeye giriştiler. iki korenin de kukla devletleri ülkenin tamamı üzerinde hak iddia etmeye başladılar ve bu dalaşma 1950'de sovyet ve çin destekli kuzey kore ordusunun güneye inmesiyle başlayan iç savaşa yol açtı. olaya tek başına müdahil olmayı tercih etmeyen amerika'nın talebi üzerine birleşmiş milletler konseyi rusya'nın vetosuna rağmen güney kore tarafında kore'ye müdahale kararı aldı.
    şimdi zurnanın zırt dediği yer. dönemin tc başbakanı adnan menderes ve cumhurbaşkanı celal bayar ellerine tuzluğu alıp koştular. toplanacak birleşmiş milletler gücüne türk ordusundan bir tugay tahsis ettiler. bir tugay yaklaşık beş bin kişi. bu savaşın sonunda türk tugayı kimi kaynaklara göre 721, kimi kaynaklara göre ise 741 şehit verdi. 2000'in üzerinde de yaralı. kayıplar ve savaş esirleri de cabası. şimdi anadolunun köylerinde tabelasında koreli yazan bakkal dükkanları, aile lakapları var. hepsi bu savaştan kalma.
    peki niye öldü bu insanlar, bu tugayın karşılığında türkiye, kuzey atlantik paktına kabul edildi. hani şimdi tv'larda çıkalım ne olacak diye tartışılmaya başlanan nato yani. çıkalım tabii. kan dökerek girdik o pakta biz. çıkalım şimdi nolucak. nato yanlısı da değilim ama bilir bilmez boş konuşan insanlar çıkalım deyince sinirim zıplıyor.
    #2058 laedri | 8 yıl önce
    0ülke 
  3. nı aşmış ender ülkelerden biri. ikinci dünya savaşı sonrası biz tarıma yoğunlaştırılıp avrupa'nın manavı olma görevini üstlendirilirken ve ardına da kalitesiz yerli sanayi üretimi peşinde koşarken adamlar kaliteli teknoloji üretme uğrunda çalıştılar ve günümüzde meyvelerini toplamaya başladılar. güney kore'yi çin'e nazaran geleceğe yön verecek ülkelerden biri olarak görüyorum ve çekik gözlü kardeşlerime 'nda yanlarında olduğumuzu unutmamaları gerektiğini belirtme ihtiyacı duyuyorum. gülücük
    0ülke 
  4. kuzey kore ile ortak oluşturdukları olimpiyat takımının bayrağında japonya'nın takeshima adasını barındırdığı için japonya'da protesto edilen ülke.
    #74661 touma seguchi | 7 yıl önce
    0ülke 
  5. ekonomi derslerinde hemen her alanda türkiye'nin karşılaştırıldığı ülke. klasik cümle yapısı "1970'lerde aynı durumda olduğumuz güney kore'nin şu anda..." ile başlar ve cümle sonunda "biz mi çok ahmaklık etmişiz yoksa bu adamlar işin püf noktasını mı yakalamışlar" diye düşündürür.
    #75298 mikadonuncopkutusu | 7 yıl önce
    0ülke 
  6. yoğun teknolojisine rağmen finans ve e-devlet araçlarında kanunen ActiveX, yani Internet Explorer kullanmak zorunda bir ülke. Bu ne yaman çelişki anne dedirten bir durumdur fakat bu sene düzelecek gibidir.

    www.zdnet.com/...
    www.forbes.com/...
    #76207 msc | 7 yıl önce (  7 yıl önce)
    0ülke 
  7. 2000'ler itibariyle çince karakterleri tamamen terk etmiş ülke. eskiden az da olsa kullanılmaktaydı gazetelerde falan ama son zamanlarda tamamen terk edilmiş.

    bu durumdan en çok akademik personeller ve hekimler şikayetçi. çünkü kullandıkları kaynaklar çok fazla çince karakter içeriyor ve tıp fakültesine başlayan bir öğrenci hiç çince karakter bilmeden fakülteye başladığı için ders yükleri de artıyor.

    kuzey kore ise güney kore'ye göre biraz daha şanslı bu konuda. çünkü zaten komünist sistem ülkeyi sıfırdan yapılandırdı ve bu yapılanma sayesinde her şey hangul isimli kore alfabesine göre dizayn edildi. ülkenin kim il sung'dan önceki geçmişi yok gibi bir şey neredeyse. tabii bu durum dile de yansıyor. kuzey kore'de konuşulan korece ile güney kore'de konuşulan korece farklı yollara sapmış. iki kore birleşse bile birbirlerini anlamayacak insanlar.

    #77834 touma seguchi | 7 yıl önce
    0ülke 
  8. bazı milletvekillerinin kuzey kore olimpiyat delegesinin idamını istediği ülke.

    pyeongchang olimpiyatlarından sorumlu general kim yong chol, olimpiyatların kapanış töreni için güney kore'ye gelecekmiş. bu general aynı zamanda 8 yıl önce cheonan isimli bir güney kore gemisine düzenlenen saldırıdan sorumluymuş ve o saldırıda 46 kişi ölmüş.

    bir milletvekili "kim yong chol'u sokakta asalım" demiş, birisi de "kıyamet kopsa bile bu adamı ülkemize kabul etmemeliyiz, ölümü hak ediyor." demiş. 70 milletvekili de generalim güney kore'ye gelişini başkanlık sarayı önünde protesto etmiş.
    #78241 touma seguchi | 7 yıl önce (  7 yıl önce)
    0ülke 
  9. Korku sineması ve dizileriyle film piyasasındaki payı büyümekte olan ülkedir.
    Dizilerden yola çıkarak, toplumsal yaşantısına dair şöyle çıkarımlar yaptım :
    Toplumda oldukça katı bir hiyerarşi vardır. Aile arasında, erkek ve kadın arasında, iş ortamında aklınıza gelebilecek her yerde hiyerarşi konuşur. Dilde, hitap biçimlerinde de görünür bir durumdur bu. Sınıf farkı çok önemlidir ve ait olduğunuz ekonomik sınıfa göre muamele görmeniz olağan karşılanır.
    Adam kayırma, rüşvet, yolsuzluk,… Devlet işlerinde ya da günlük yaşamda fark etmez. Mahkemeler ve karakollar dahil her kurumda bunlarla karşılaşırsınız ve herkes bunu olağan karşılar.
    Güçlü bir batı özentisi mevcuttur fakat gelenekler sıkı biçimde korunur. Dizilerde bu iki durumun da örneklerine sıkça rastlanır.
    İnsan ilişkilerinde sınırlar bize göre daha keskindir. İnsanlar daha bireyci ve daha faydacıdır.
    Kadınlar makyaj yapmadan sokağa çıkmaz (orada bir süre yaşayan bir arkadaşım, markete makyajsız gittiği için arkadaşlarının şaşırdığını anlatmıştı)
    Kozmetik piyasası çok gelişmiştir ve kozmetik ürün kullanımı sürekli teşvik edilir. Cilt bakımı önemlidir, kadın ve erkek herkes cilt bakımına önem verir. (arkadaşım bütün genç kızların ellerinde pudralıklarla gezdiğini ve tren, otobüs gibi ortak alanlarda bile sürekli kendilerini pudraladıklarını anlatmıştı)
    Hiçbir eve hatta bazı otellerdeki odalara bile ayakkabıyla girilmez.
    Dışarıda yemek çok yaygındır fakat tek başına yemek yenmesi yadırganır.
    Kadın erkek herkes çok fazla içki tüketir. Patron ve iş arkadaşlarıyla içmek çok yaygındır. Sokaklarda sızmış takım elbiseli insanlar görmek normaldir.
    #129153 uyurgezer | 6 yıl önce
    0ülke 
  10. benim gözlemlerime göre küçük amerika. aslında kırsal bölgeleri hala aynı kültürü devam ettiriyor ancak şehir merkezi çok başka.

    bir eğitim ve sonrasında keyfi maksatlarla iki haftamı geçirdim. oryantasyon adı altında kültürel ne varsa iki günde beynimizi yaktılar sağ olsunlar. tonla garip olay yaşadım ve söyleyebileceklerimin özeti ne kadar çok beyaz yakalı oldularsa bir o kadar da amerika özentisi bir hale gelmiş bir ülke gibi geldi bana, değişik.

    -toplumun çok büyük kısmı adeta çekirdek yer gibi sigara tüketiyor. bir de ilginç bir nokta var, sigara içerken boğazda oluşan tükürük yutulursa çok acayip kanser olacaklarına inandıklarından adım başı tükürük çanakları var her yanda. tükürmek ayıp değil, yere rastgele tükürmek ayıp. o pek şeker asyalı ablalar falan patır kütür tükürüyorlar insan ne tepki vereceğini şaşırıyor.

    -kadınlarda meme çatalı, dekolte falan inanılmaz ayıp karşılanıyor. bunun yanında bacaklarının tamamını açıkta bırakan yarım karış etek ya da şort giymekten imtina edilmiyor.

    -hemen her bilboardda estetik operasyon gerçekleştiren kliniklerin reklamları var. dış görünüşe tahmin edildiğinden daha fazla önem veriyorlar.

    -gece 12 olduğu an metro hattı duruyor. yani ebesinin köründeki üniversiteden ebesinin diğer köründeki bilmemne otele gitmek için metro kullandıysanız ve hasbelkader yolun yarısında saat 12'yi vurduysa yandınız. hangi istasyondaysanız orada inip taksiyle ya da tabana kuvvet devam etmeniz gerekiyor. 'de geceleri bölgesi dışında pek hayat yok. caddelerde in cin top oynuyor.

    -adım başı var. adım başı dediysem tek blok üzerinde 3 farklı starbucks gördüm, aynı cadde üzerinde 20'den fazla starbucks saydım. kalabalık da değiller, neden bu kadar fazla olduklarına bir türlü anlam veremedim.

    -bir de restoranlar dahil bir çok yere girerken ayakkabı çıkartma zorunluluğu var lakin o ler için ayakkabımı seve seve çıkartırım, çok da şey değil benim için.

    -gezip görülecek yerleri bol. tarihi köyleri, sarayları, lokal marketleri keşfetmek oldukça keyifli. seoul'de hemen her yere metro gidiyor. ayrıca her ülkede olduğu gibi rastgele bir caddede türk dönercisiyle karşılaşma ihtimaliniz oldukça yüksek. insadong'da yürürken korece bağıran ve gözleri çekik olmayan bir adam dikkatimi çekti, ardından arkasındaki dükkana gözüm kaydı ve bingo. vatanım kokan bir dönerci ve bangır bangır demet akalın müzikleri. göz göze gelmeden uzaklaşalım derken alnımızda mı yazıyordur nedir, abla hoş geldiniz diye burnumun dibinde bitti meymenetsiz. zor kaçtım elinden. oraya kadar gidip döner yemek isteyen insanlar da oldu elbet, bir şey diyemem.

    -bir gereksiz anı... bizi bir yerden bir yere götürmesi için gelen tur otobüsünün şoförü yolda trafik tıkandığında aracı komple durdurdu. araç yeniden çalıştığında otobüsün içindeki televizyonda seksli sevişmeli bir film oynamaya başladı. çeşitli milletlerden 40 kişi şok olmuş bir halde ekrana bakarken şoför sinirlenip cd'yi yerinden çıkarıp önce kırdı, sonra pencereden dışarıya fırlattı. ardından hiçbir şey olmamış gibi aracı kullanmaya devam etti. o an oturuyor olduğumuz koltuklardan birinde kendisinin olduğunu ve o filmi büyük bir şevkle izleyerek kim bilir neler yaptığını zihnimden silmeye çalışarak geçti birkaç günüm.

    -bir akşam yemeği için gangnam'ın en işlek caddesine gidip rastgele bir restorana girdik. bir kelime ingilizce yok menüde, ya nasip diye bir şeyler sipariş ettik gelen teyzeye. masalar klasik kore yemek masası, ortada tencerenin bulunacağı ya da barbekünün yapılacağı ateş, etrafına bardak gibi biz dizilmişiz. özetle yemeği yemek yiyecek kişiler istedikleri kadar baharat ve malzeme kullanarak kendileri pişiriyor, hemen her yer böyle. teyze başlangıçta hepimize birer yeşil önlük giydirdi üstümüz başımız pislenmesin diye herhalde. önce içi su dolu bir tencere geldi. ardından malzemeler, tofu, bir sürü sebze, ne olduğunu anlayamadığın bir şeyler ve finalde ahtapot. arkadaş ben hayatımda ahtapot yemedim kaldı ki bu hareket ediyor! ben bunu pişiremem diyorum, arkadaşlarla boş boş bakışıyoruz. bir süre hiç konuşmadan ahtapotun hareketli uzuvlarını izledim. sonra teyze anladı bizim bir halt edemeyeceğimizi de gelip masayı çekip çevirdi. o hareketli ahtapotu makasla doğradı ki benim asla dayanabileceğim bir manzara değildi ama bildiğin koreli anne şevkatiyle bize yemek pişirdi kadın. utanmasa kendi elleriyle yedirecekti de pek utangaçtı, şapşik şey. ben noodle gibi bir şeyler yedim, kıyamadım ahtapota...

    -kalabalık caddelerde yerlere, sağa sola seks işçilerinin kartvizitleri dağıtılıyor. yanımdaki bazı arıza arkadaşlar bunların koleksiyonunu yapmıştı. hatta yukarıda anlattığım ahtapot pişirmeli yemek gecesinden sonra otele doğru çıkarken bir arkadaş günlerdir "ulan bir masaj yaptıramadım, ölüyorum ayak ağrısından" diye diye başımızın etini yemeye devam ediyordu ki bir yüksek otelin tepesinde ingilizce "massage" yazısını gördük. yapma etme demeye kalmadı diğer iki arkadaşı da yanına alarak masaj yazısına doğru koştu. ben ve bir arkadaş kendi otelimize doğru yürümeye devam ettik. ne bekliyorlardı gerçekten bilmiyorum ancak on dakika sonra popolarına ayakları vura vura bize doğru depar attıklarını gördüm. başlarından geçeni uzun süre gülmekten anlatamadılar. şöyle ki:

    ilgili "masaj otelinin" lobisine giriyor bizim üç saf. lobide iki yarma adam, bir de ufak tefek pis sırıtan bir başkası... bizim cevval arkadaş ingilizce diyor ki "ben masaj istiyorum." sırıtan adam hiç beklemeden elindeki hesap makinesine bir rakam yazıyor, geçmiş gün kaç won olduğunu hatırlamıyorum ama saçma derecede yüksek bir rakam. arkadaş şaşırıyor, üçümüzün masaj fiyatı mı bu? diyor. yok, diyor diğeri, kişi başı. sonradan bizim saflar ayılıyor, devamındaki konuşma şu şekilde:

    -hmm. what kind of massage is this? (bu ne çeşit bir masaj ola ki?)
    adamın yüzündeki sırıtma yok oluyor, ağır ağır arkadaşın yüzüne doğru yaklaşıp fısıldayarak cevap veriyor:
    -sexual massage...

    oldu o zaman biz gidelim madem diyerek geri geri lobiden çıkıyorlar sonra. bize yetişene kadar arkalarına bakmadan koşmaya devam ediyorlar. gerçekten gecenin bilmem kaçında tam olarak nasıl bir masaj yapılmasını beklediler bilmiyorum. tatilin sonuna kadar da arkadaş hala masaj masaj diye inledi, türkiye'ye dönünce ayak masajı aleti aldı da rahatladı. akıl fikir işte...

    özetle, güney kore gidilesi, gezilesi, mümkünse sokaklarında kaybolunası değişik bir ülke. yemekleri nefis, benim gibi acı yemeğin yanına yaklaşmayan insanı iki haftada acısever bir ejderhaya dönüştürdü. ağzımdan burnumdan alevler çıkararak yemek yedim, yine olsa yine yerim. tabii şu an kırmızı pul biber yemeyip kimchiye saldırmak da saçma bir hareket işte. kendimle çelişiyorum bazen.
    #129222 the fool | 6 yıl önce (  4 yıl önce)
    0ülke 
  11. ders kitaplarında yanlış bir şekilde yazının kendileri üzerinden japonya'ya geçtiğini anlatan ülke.

    bu konuda doğruluk payı yok değil. bazı karakterler gerçekten de kore üzerinden japonya'ya girmiştir. ama tamamen kore üzerinden girme durumu yok. azıcık tarih araştıran birisi hem japonya'nın hem de kore'nin ne kadar çin etkisinde olduğunu bilir. hatta japonya'daki çoğu büyük festival (mesela ) doğrudan çin'den gelmiştir.

    japonlar bile "evet biz çin'den çok etkilendik, hatta başkentimizi bile onların başkentinin kopyası şeklinde yaptık" diyorken; korelilerin "doğu asya medeniyeti bizden sorulur" demesi, türkiye'nin "biz dünya lideriyiz" demesiyle aşağı yukarı aynı.

    acaba avrupa ülkeleri ders kitaplarında türkiye hakkında neler yazıyor? merak ettim bunları öğrendikten sonra.
    0ülke 
  12. yazları nemli ve sıcak, kışları dondurucu soğuk doğu asya ülkesi. İnsanları güleryüzlü ve sıcakkanlıdır. yaşam dışarıdan gelen bir turist için Pahalıdır.
    #194019 brooklyn | 4 yıl önce
    0ülke 
  13. başkenti seul olan ülke.
    0ülke 
  14. k-pop akımı ile dünyada kendine hayran kitlesi oluşturabilmiş güzel ülke.
    #195584 deist peygamber | 4 yıl önce
    0ülke 
  15. Uzakdoğu insanının birçoğu gibi sahte bir saygı maskesi takarak gezen insanların ülkesi...

    Kaldığınız hostelin dorm'unda bağıra çağıra konuşan kızlar kesin korelidir. Ortak alanda ayağını sehpaya koyarak tırnak kesen adam çinlidir. Kulaklık takmadan telefonundan bangır bangır video izleyen adam japondur.

    Hostel değiştirirsin. Hatta başka bir ülkedeki hostele gidersin. Bir bakmışsın mutfak lavabosuna sümküren tayvanlı...

    Kötü bir ingilizce ile soğri soğri deyip kaçarlar. Sizinle pek muhabbete girmezler. Çinli kızlar sakallı erkek görünce gözleri faltaşı gibi açılır. Sizinle fotoğraf çektirmek isteyebilir.

    Irkçılık diyen sjw'nin ağzına pasaport ile vururum!

    Nasıl ki bütün rus kadınları güzel değil ise uzakdoğu milletlerinin tamamı da saygı timsali değil. Ama biz halk olarak bazı milletleri gözümüzde büyütmeye bayılırız.

    Ha, yalnız laoslular hariç. Onlar çok ponçik. Fakat laoslu görebilmek için ülkelerine gitmelisiniz. Fakir bir halk olmalarından mütevellit yurtdışına pek çıkamazlar.

    İlla koreli görmek istiyorsanız türkiye'nin dört bir yanındaki ev kiliselerde epey miktarda koreli misyoner de görebilirsiniz.
    0ülke 
  16. Bu ülkenin neredeyse bir yıkımdan nasıl buralara kadar geldiğini hem de çok kısa bir sürede 1.sınıf hayat bilgisi derslerine koymak ve çocuklarımıza öğretmeliyiz.
    0ülke 
  17. hristiyanlık inancının yaygın olma sebeplerinden birisi japon işgali olan ülke.

    japon işgali sırasında koreliler asimile olmamak için hristiyanlık inancına daha sıkı sarılmış ve milli bir inanç haline getirmişler.

    dikkatimi çeken noktalardan birisi, kore'deki hristiyanların çoğunlukla takipçisi olması. kiliseye gitme ve tanrı'ya inanma amaçları daha çok dünyasal kazanımlar elde edebilmek. bir de amerikan etkisinden ötürü olsa gerek epey popüler.

    ama son zamanlarda 'ne katılanlar çoğunlukta. sanırım inançlarında daha samimi olanlar protestanların materyalizminden hoşlanmayıp katolik kilisesi'ne kaçıyorlar.

    şurada güney kore ve katolik kilisesi hakkında mini bir belgesel var:

    www.youtube.com/...
    0ülke 
  18. protestanların ve budistlerin birbirine düşman, katolik ve budistlerin birbiriyle dost olduğu ülke.

    protestanlar budist tapınaklarına vandalizm uygularken katoliklerde pek görülmemiş böyle bir şey.

    muhtemelen bunun sebebi katoliklerin asya'da protestanlara göre daha uzun süredir bulunması ve asya kültürlerine en başından beri saygı göstermesi. mesela katolik kilisesi, konfüçyüsçülük konusunda epey toleranslı davranıyor ve asya'nın yerleşik kültürü olarak görüyor.

    tabii katoliklerin ritüellere uygulayıcı olarak katılması yasak. ama pasif bir şekilde, ayıp olmasın diye davetli oldukları ritüellere katılabiliyorlar. bir nevi kiliseye gözlemci olarak giden müslüman gibi.

    galiba bir tek japonya'da talihsiz olaylar yaşadı katolikler. onun da sebebini şurada yazmıştım:

    (bkz: )

    tabii ispanyolların da japonları azteklerle bir tutması olayı var ki, o da ayrı bir konu. neyse ki gibi katolik rahipler asya'da bulunmuş da kilisenin namusu kurtulmuş.
    #266466 jean baptiste de la rose et la croix | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0ülke 
  19. Şimdiki refahını kuzey Kore'ye de borçlu olan ülke.
    ABD güneyin kuzeyden daha güzel olduğunu ve daha refah yaşadığını dünyaya göstermesi için.
    Güneye çok yardımcı oluyordur olur da kuzey güneye bağlanır çökerse abd buranın içinden geçer.
    Tıpkı çift kutuplu düzen bittikten sonra dünyanın içinden geçmesi gibi.
    #271056 migfer tokmakel | 3 yıl önce (  3 yıl önce)
    0ülke 
  20. nüfustaki katolik oranındaki artışın bitmeye yaklaştığı ülke.

    www.asianews.it/...

    protestanların kore'deki yoğun etkisine göre %11'lerde gezen oran da fena değil aslında. bile protestan kökene sahip.
    0ülke 
  21. Her doğu ülkesi gibi soft power ürünleriyle yabancılar üzerinde hayal alemi yaratmaya çalışan ülke.

    Japonya gibi sanki medeniyet beşiği bir ülkeymiş gibi bir algı yaratmaya çalışıyor.

    Oysa doğu kültürlerinde her şey görüntüden ibarettir. Bu sebeple aile içi konuşulan dil ve diğerlerine karşı konuşulan dil farklıdır.
    #281322 bachophile | 2 yıl önce (  2 yıl önce)
    0ülke 
  22. intihardan, açlıktan, part-time işlerle birlikte 4-5 işte çalışıp gene de sokakta bavuluyla yatarak yaşamaktan fazlası olmayan ülke. öyle refahmış, film endüstrisiymiş, teknolojiymiş; bizim gibilerin gözlerini uzaktan boyamaktan başka hiçbir olayı yok bunların.

    bu yıl içinde güney kore'nin işsizlik oranları sürekli dalgalandı. önce mayıs'ta rekor denilecek seviyelere düştü, haziran'da arttı, ağustos'ta ise 24 yıl önceye döndüğü söylenerek çakıldı (haziran , ağustos ). intihar oranları ise sabit; günde en az 35, ayda 1000 kişi. işsizliğin azalmış gibi görünmesi düzenli işinin yanında part-time işlerle geçinmek zorunda olanların etkisi. 3 part-time işi olan insan normal işinden izin kullanınca, o ayki istatistikler değişmiyor tabii çünkü halâ işsiz görünmüyor. genç nüfusun da aynı acımasız çalışma şartlarına akın akın girdiğinin kanıtı bence bu sürekli düşen işsizlik istatistiği.

    mapo köprüsü 'ün simgelerinden biri çünkü aslında "intihar köprüsü" olarak anılıyor. sürekli artan ama 35'in altına inmeyen günlük intihar eden kişi sayısının büyük kısmı bu köprüden atlıyordu. devlet mekanizması köprünün çevresine güvenlik önlemi alsa da, bu sorunu durduramayınca, 2 yıl önce köprü çevresine (özellikle intihar edenlerin sürekli bulunduğu yerin tam karşısına) sevgi, aşk, çiçek böcek ve bebek resimleri koydu ve adını da "yaşam köprüsü" olarak değiştirdi. sonuç? intihar oranları 6'ya katlandı. aynı yıl (2021'de) kendi devletlerinin istatistik kurumuna göre bile 13 bin küsur kişi intihar etmiş . bu sayı köprüdeki saçma yönlendirme resimleri ve isim değişikliğinden önceki sayı. dünya'da her yıl neredeyse 1 milyon kişi intihar ediyor. bu da 2018 verilerine göre, gördüğünüz gibi. güney kore'nin kapitalist düzenin sana bana gösterdiği "aslında çok disiplinliler, hayat boğuyordur onları yaae" saçmalığı aslında yoh! aile kurma, ev geçindirme, çoluk çocuk yetiştirme, hem evlenince kuracağı aileye hem de kendi ebeveynlerine rahatlıkla bakabilme birçok genç koreli için hayalden öteye geçemiyor. yahu, insanlar bavullarıyla geziyor, günde 4 iş yapıyor ama barınamıyor ve sokakta yatıyor diyorum zaten.

    konuyla ilgileniyorsanız şu entry'yi de okumanızı öneririm. kaynak falan yok ama güzel özetlemiş durumu. kendine üzülmeye bir an ara verince hayatın başka yerlerde daha boktan olduğunu görüyorsun. sonra faturaları, borçları, taksitleri ertelediğin aklına geliyor ve "sıçayım kore'ye, seul'e" diyorsun.

    edit: bazı yazım yanlışlarını düzelttim.
    #288722 lake of the hell | 1 yıl önce (  1 yıl önce)
    0ülke