1. bir istifa biçimi

    çalışan kişi kendisine verilen görev tanımlarının dışına çıkmazmış, kendisine verilen işi yapar daha fazla için uğraşmaz ve beklentilerin üstüne çıkmazmış, şirketi kalkındırmak için uğraşmazmış kısaca şirketin olağan işleyişini devam ettirecek şekilde çalışır ekstra çabaya girmezmiş. bu davranışlarda bulunan çalışanların sessiz istifada bulunduğu söylenmektedir.

    diğer yandan istifa edip gitmek yerine bazı çalışanlar bu şekilde davranışta bulunup sessiz istifa eyleminde bulunmuş oluyormuş

    gelgelelim benim görüşlerime:
    - zaten bir çalışanın yapması gereken şey kendisine verilen iş değil mi?
    - çalışan neden şirketi yükseltmeyi görev edinsin? babasının şirketi mi? bunu çalışana dayatan şirketin çalışana "biz bir aileyiz" diyip çalışanı köle eden firmadan ne farkı kalır?
    - çalışana maaş verince motive olacağını sanan ey kendini efendi sanan patronlar bu kişiler neden ekstra iş uğraşsın? çalışanını motive etme, şirket zarar edince maaş ödeme, maaşı kes ama şirket kar yapınca tüm parayı cebe at. sonra de ki; çalışanlar şirketi yükseltmek için uğraşmıyor. öyle iş mi olur?

    lafı fazla uzatmayayım. bu sözde istifa biçimi benim nezdimde şirketlerin köleleştirme departmanı olan ik'cılar ve kan emici patronlar tarafından çıkartılmış bir kavramdır. bir çalışanın kendisine verilen görevi yapmasında ve kendi görev tanımının dışına çıkmamasını istemesinde hiçbir anormallik yoktur.

    sonuç olarak böyle de bir şey çıkardılar başımıza
    #281201 yavuzthehun | 2 yıl önce
    2sosyoloji terimi 
  2. çalıştığı yerden memnun olmayan ancak istifa etse başka nerede iş bulacağını bilemeyen çalışanın düştüğü durum. Bu nedenle dostlar alışverişte görsün mantığı ile çalışıyormuş gibi yapar. ancak kendini hiçbir zaman işe vermez. zaten kısa bir süre sonra mesleki doyum elde edemeyeceği için istifa etmek zorunda kalacaktır.
    #281209 alfred adler | 2 yıl önce
    0sosyoloji terimi 
  3. iş bu noktaya geldiğinde kendinizi zorlarsanız vücudunuz istifa ediyor. tükenmişlik sendromu başlıyor.

    Vücut "sessiz ölüm" moduna geçiyor.

    3 ay önce istifa ettim. istifa noktasına gelene kadar tükendim. Geceleri aniden uyanıyordum. Sürekli yorgundum. Gelecek endişem vardı. Güya hafta sonu tatildi ama yataktan kalkamıyordum. Ev dağınık ve pis durumdaydı, toplayacak gücü kendimde bulamıyordum. Vücudumda ağrılar eksik olmuyordu.

    yaşadığımı hissetmiyordum.

    iş yerinde de verim alamıyordum. Bir bakıma sessiz istifa gibi, ama bilinçli olarak değil. öldüğüm için işler aksıyordu.

    Çalışma hayatımın toplamı 20 yılı geçti, çeyrek asıra doğru ilerliyorum. Türkiye'nin en büyük holdinglerinden birinin iki farklı şirketinde çalıştım. Kurumsal şirket diye bilinirler. Hatta şimdi size "sizce kurumsal şirket nedir?" diye sorsalar aklınıza gelebilecek ilk şirket olma ihtimali yüksek.

    Neden hemen istifa etmedim? Edemedim. Duygusal bir bağ gelişiyor salak gibi. Bizim nesilde var böyle bir mallık. Şirkete duygusal bağ mı olur geri zekalı?

    Neler gördüm?
    - Aşırı yoğun şekilde zihnini kullanan iki iş arkadaşımda beyin tümörü çıktı, erken teşhis ile kurtuldular. Biriyle aynı departmanda çalışıyorduk.
    - Aşırı yoğun çalışan ve ailesinden uzakta başka ülkelerde uzun süre kalmak zorunda olan bir abimizin hem ayaklarında, hem beyninde tümör çıktı. Maalesef geç teşhis edildi ve kaybettik.
    - Bir yönetici fabrikanın ortasında kalp krizi geçirip vefat etti.
    - Aynı departmanda çalıştığımız; yıllarca geceleri, hafta sonları birlikte çalıştığımız bir arkadaşımız gece vardiyasında aort damarı patlayarak vefat etti.

    Sağlık gidiyor, ömür gidiyor. Yine birlikte farklı ülkelerde gece gündüz çalıştığımız bir abi emekli oldu. Çalıştığı sürece el üstünde tutulurdu. Emekli oldu gitti, kimse arayıp sormadı.

    Aileler de ihmal ediliyor. Yeni evlendiğim dönemdeydi. Uzun süreli yurt dışı görevlerim oluyordu. Türkiye'de kalan eşime bir gün bile insan kaynaklarından telefon gelmemiş. Ne durumda olduğunu soran olmamış. Hadi geldim diyelim. Hiç bir ek izin, "hadi bugün gidin başbaşa yemek yiyin" hediyesi olmadı. Eşimin yaptığı fedakarlık için bir teşekkür edilmedi. Eşim artık "eski eşim". Bu çalışma temposunun "eski" olması üzerinde de etkisi var. Damlaya damlaya birikiyor bir şeyler.

    Şirketlere duygusal bağlılık olmaz. Şirketlerin duyguları olmaz. insanların duyguları vardır ve insan kaynaklarının işi bu duyguyu en az maliyet ile sömürebilmektir. İş hayatı budur. işini yaparsın paranı alırsın. ne kadar ekmek, o kadar köfte.

    sessiz istifa vücudunuzun sizi sürükleyeceği kaçınılmaz son. Bu sonu beklememek lazım.

    sevmiyorsanız gidin konuşun bence. iletişimi koparmak ve sessiz kalmak çözüm değil.

    #281210 Keltox | 2 yıl önce
    3sosyoloji terimi 
  4. İstifa etmeye bazı sebeplerle cesaret edemeyen, ama artık mevcut işyerinde çalışmak da istemeyen kişilerin eylemine verilen yeni moda ad. gibi.

    İşyerine trip atmaktan fazlası değildir.
    #281214 taro | 2 yıl önce
    0sosyoloji terimi 
  5. devlet dediğimiz tüzel varlık bu şekilde çalışır arkadaşlar.
    çünkü çok çalışmanın, üstüne vazife olmayan işi yapmanın, durumdan vazife çıkarmanın bir getirisi yoktur.
    özel şirketlerde olan performans üzerinden maaş artışı, makamda yükselme gibi şeyler söz konusu değildir.
    aslolan kıdem ve yüksek mevkilerdeki tanıdıklardır. bu nedenle devlet memuru görev tanımında bulunmayan işleri yapmaz. hatta görev tanımında bulunan işleri bile başka birine yıkabiliyorsa yıkar.
    üst makamdan ortaya bir iş atıldığında ilk duyacağınız şey benim işim değil lafı olacaktır. ışık görmüş hamam böcekleri gibi kaçışırlar ve iş yeterince hızlı olmayanın üstüne kalır.
    devlette çalışan personelin abartısız yüzde doksanı sendromundan muzdariptir. bütün iş geri kalan yüzde 10'un sırtındadır. bunlar da hiç şikayetlenmeden her işe koşan tiplerdir.
    #281222 laedri | 2 yıl önce
    0sosyoloji terimi