1. kategorizasyon hastalığından geldiği düşünülen, birini anlatırken de bir boka yaramayan, evde çekmecelere veya raflara dizmeyeceksek insanlar için yapılması süper saçma sınıflandırma türüdür.

    elbette elli bin tane örnek vardır ama en sıklıkla kadınlar üzerinden yapılır. son derece rahatsız edici ve iticidir. bunu yapan insanların aynı tespitleri evlerindeki anneleri, kardeşleri için de birilerinin yaptığını önemle belirtmek isterim. çirkinlik sadece karşı tarafa yapılınca çirkin olarak kalsa ne güzel değil mi? ama elbet o çamuru ayaklarınla eve de getirirsin.

    bu çöp düşünce kalıpları için ekşi muhteşem bir yerdir. aslında insana umutsuzluk da verir ama örnekler açısından çok zengindir

    basit bir anlatımla başlamak isterim,
    evlenmemiş kadın "evde kalmıştır" erkek "bekar"dır.
    bekarlık zamanlarında gezip tozan kadın, yollu - orospu - kaltak - şıllık - kaşar (daha tonla vardır) olarak anılır, erkek "çapkın"dır.
    evliyken bir ilişki yaşayan kadın "namussuz" erkek yine "çapkın"dır ha belki bir de "hovarda" olabilir.
    bu liste uzatılabilir.
    konu kadın erkek eşitliği ya da eşitsizliği değil. insanları kategorize etmek üzerine. çoğunlukla yapılan kategorizasyonlarda kadınlara karşı uygulanan farklı bakış açıları bu grupları daha keskin yapıyor, anlatmaya çalıştığım bu.

    aynı konumda, aynı yaşta henüz evlenmemiş biri kadın biri erkek iki kişiden bahsedilirken kadın için mutlaka bir kategorize edilmiş başlık vardır, ama erkek sadece evlenmeyi henüz tercih etmemiş bekar bir erkektir.

    ekşide de tonla görebileceğiniz gibi iş raydan çıktı, her tarafın şirazesi kaydı yemin ederim. artık erkekler de sıklıkla bir dosyanın içine giriyorlar, boyundan tut, maaşına kadar herkes herkesi çılgınca bıçaklıyor.
    sessizce başlayan her şey saçma sapan yerlere gitti.

    örneklere gel;
    30 yaşında metal tişörtü giyen insan
    son görülmesi kapalı olan insan
    ben yemek yapmam diyen kadın
    mini etek giyen kadın
    boyu 1.80'in altında olan erkekler
    boyu 1.60'tan kısa olan kadınlar
    metroda ayakta kitap okuyan lümpen tip (yuh)
    3 ay tatil yapıp açım diyen öğretmen
    hastaya sen diyen doktor
    baban ne iş yapıyor diye soran ilkokul öğretmeni
    evlenilmeyecek kadın burcu
    arabayı ters park eden tip
    hayatında hiç starbucks'a gitmemiş insan
    çorapla yatan insan
    2022 yılında burçlara inanan insan (kısa bir göz gezdirip yazdım)

    karşımızdakine güzel bir şekilde bakmaya çalışmak nasıl bu kadar zor oldu. nasıl bu kadar hadsiz, nasıl bu kadar acımasız, nasıl bu kadar kalpsiz olduk gerçekten anlamıyorum.
    bir insanı olduğu gibi kabul etmek nasıl bu kadar zor olabilir.

    bakın çocuklar bunu çok güzel yapıyor, ama sonra onları biz bozuyoruz, bize bakarak (bok varmış gibi) bizi taklit ederek bozuluyorlar.
    arkadaşına telefon açtı oğlum, kız açmadı, mesajlaşalım demiş, sesli mesajlaşıyorlar, madem sesli mesajlaşıyorsunuz niye konuşmuyorsunuz ki dedim, bilmem öyle istedi dedi, neden dedim, bilmiyorum ki sormadım dedi.
    utandım yemin ederim, biz olsak elli tane soru sorarız, saçma çünkü, zaten ses ile kayıt yapabiliyorsun ne diye konuşmuyorsun?
    ama o basit yaklaşıma hayran oldum.

    elbette ilkokulda "baban ne iş yapıyor?" sorusunu yönelten öğretmen saçma bir soru sorduğunu artık biliyordur, kimse bazı şeylerin doğru yanlış olduğunu sorgulamıyor.

    ona bakarsanız ben sigaranın şeker gibi salonun ortasındaki büyük kristal kaselerde bulundurulduğu, misafir gelmeden marlboro'larla vs doldurulduğu zamanlardan geldim. fosur fosur içerlerdi, kimse de "çocuklara yazık" demezdi, bilmezlerdi çünkü, zamanla öğrendikçe değişiyor birçok şey.

    ama şimdilerde herkes gönül gözünü kapamış, o böyle, o ezik, o looser, o lezbiyen, o bilmem ne. bir bırakın artık ya.
    bir fayda gelmedi bakın, bir derde de derman olmadı bu konuşma biçimi.

    biz biraz daha geniş bir arkadaş grubuyduk, daha rahattık, hep en az bir saat geç gelen arkadaşımız vardı ona bir saat önce söylerdik buluşma saatini, kafayı fala takmış bir arkadaşımız vardı, onu dinlerdik arada bize de bakardı, solcumuz da vardı, sağlam inançlımız da, ateistimiz de. herkes olduğu gibiydi, kimse yargılamazdı, çünkü kırmaktan korkardık, insan kırmak, üzmek bizi en çok ürküten şeylerden biriydi.
    saçma bulurduk bazı şeyleri ama alay etmezdik, saygı saygı dedikleri zorla olmaz zaten, içinden gelecek, insanı seveceksin.

    sen çok mu seviyorsun diyeceksiniz, yok walla, sevemiyorum artık çok.
    ama bir yerden başlamak lazım, adamın boyundan sana ne, hiç tanımadığın bir kalbi ekranın öbür tarafından bu kadar kırmanın ne gereği var. bunları yapmamaya çalışıyorum.
    biraz olsun birilerini kırabilecek durumdaysan fark et abi biraz, azıcık fark et istiyorum.

    insanları kategorize etmeyelim, deneyelim yaw, bir kere deneyelim, o bilmem kim, şunları sever diyelim, o da öyle diyelim, başkasına değil, kendi kendimize desek yeter. söyleme alışsak yeter.

    ulan tam da istedikleri oldu ya, birbiriyle didişen, birlik ol-a-mayan, nefret ve öfke dolu insanlar grubu.
    su ısındı hatta kaynadı da zıplarız sanki hala. denesek en azından.







    #280581 la campanella | 2 yıl önce (  2 yıl önce)
    8davranış