1. hayatının son 7 yılı "iyilik yap, denize at" düsturuyla geçmiş, "birleşmiş milletler güvenlik konseyi" adına yaptığı arabuluculuklar ile avrupa'da adından sıkça söz ettirmiş, babasının bok yemesi yüzünden isveç prensi (ve belki de kralı) olabilecek şansı kaçırarak kont seviyesinde kalmış ünlü diplomat.

    folke'ye geri döneceğiz ama şu babasından bahsedeyim önce. prens "oscar bernadotte" olarak bilinen, isveç kralı (ve aynı zamanlardaki norveç kralı) kral 2. oscar (oscar fredrik)'in en büyük 2. oğlu bu. prens krala sormadan, bayadır yanık olduğu, bir norveç gezisinde karşılaştığından beri ailesine "ben onunla evleneceğim, ne derseniz deyin" dediği, bernadotte sülalesinde istemeden de olsa skandala yol açmış ebba (ebba henrietta munck af fulkila) ile evleniyor. bu evlilik için 2 yıl beklemişler çünkü hiçbir bernadotte sülalesi üyesi bu evliliğe "tamam" dememiş. hatta, işi abartıp "prens oscar'ın yaptığından sonra, kralın ve ailemin istemediği kimseyle evlenmeyeceğime onurum üzerine yemin ederim" yazılı protokolü imzalattıkları yeğenler falan var. korkunçluk bu istenmeyen ebba ile prens oscar'ın yaptığı evlilikle de sınırlı kalmamış. kral da bu evliliğe karşı olduğu için prensin taht haklarını elinden almış, "wisborg kontu olarak hayatın boyunca kraliyet tahtından uzak kalacaksın" buyurmuş. şu ana kadar okuduğunuz hikaye, doğrudan bir "honorably fallen noble" profili aslında. buradan bir "kral arthur" hikayesi bile çıkarmış ama bizim düşmüş prens baya sağlam ve onurlu bir adammış. "karara uyacağım, taht ile ilgili kendimin ve soyumun hiçbir iddiası olmayacak" demiş ve wisborg'a kapanmış. folke'nin babası böyle bir karakter işte. folke'nin eğitimi de çoğunlukla askeri olarak geçmiş (süvari eğitimi almış, isveç'in izcilik teşilatının atası sayılan "sveriges scoutförbund"'da eğitim müdürü de olmuş). 1940'larda ise, folke'nin dünya tarihine adını altın harflerle yazdırması da gerçekleşmek üzere.

    folke, 1940'larda sadece izcilik faaliyetlerinin başında değil, aynı zamanda isveç kızıl haçı'na ve isveç kara kuvvetleri'ne doğrudan ilkyardım ve uçarsavar eğitimleri veren ekibin asbaşkanı durumunda. 1942 veya 1943'te (farklı kaynaklarda farklı yıllardan bahsedilmiş, bakarsınız aşağıdaki makalelerden) nazilerin toplama kamplarının bazılarında bulunan, geneli avustralya, norveç ve isveç kökenli olan esirlerin 15 bine yakınını kurtaran ekibin de içinde kendisi var. gene isveç kızıl haçı ön planda tabii. folke'nin 1945'te doğrudan ile yazışması ve bir diplomatik orta yolda buluşulması teklifi ise büyük ses getiriyor. birleşmiş millet güvenlik konseyi folke'ye "bizim adımızla da arabuluculuk faaliyetleri yürütebilirsin" izni veriyor ve meşhur "beyaz otobüsler" kurtarma görevi ile ilgili kendi ölümünden sonra gırla garip garip makale ve köşe yazısı yazılması süreci başlıyor. hatta tarihçi mi, şarlatan mı olduğu belli olmayan "hugh trevor-roper" (oxford'da profesörlük yapmış bu adam bi' de) "folke'nin himmler'e ulaşması ve bütün kurtarma görevini gerçekleştirmesi büyük bir yalan aslında. himmler'in doktoru her şeyi yapan adamdı, folke sadece alt düzey bir görevliydi, karar alma yetkisi bile yoktu" diyor. daha da abartıp "kersten'in kendi yazdığı metinlerde folke'nin yahudi soykırımı'na karşı olmadığı ve dünya'daki yahudiliğe karşı savaşı desteklediği de gerçektir" falan diyor. bu arada, hatırlatayım; folke de bir yahudi. karşı tezler de mevcut: aslında kersten'in arka planda folke'ye yardım ettiği ve bu yüzden de özellikle nazilerin kendi iç yazışmalarında folke'nin değil, sık sık kersten'in adının geçmesinin normal olduğunu öne süren makaleler de yayınlanıyor. ben folke'nin himmler ve "beyaz otobüsler" görevinin başındaki tek isim olduğunu düşünmeye devam ediyorum.

    kurtarma görevi sonrasında birkaç yıl birleşmiş milletler bünyesinde çalışmaya devam eden kontumuz, 1948'de filistin'e birleşmiş milletler elçisi olarak gönderiliyor. bu dönemde mısır ile israil arası berbat, "arap-israil savaşı" olarak bilinen kaos dönemi henüz başlamış, mısır ürdün ve suudi arabistan'la ittifak kurmuş durumda. folkeciğimiz israilli yetkililere filistin mevzusunda geri adım atmaları gerektiğini, ingilizlerin bölgedeki çıkarlarının hem arap yarımadası hem de israil için ters düşeceğini, savaşın birkaç yıl sürebileceğini ve çok kan döküleceğini söylüyor. görüşmeler devam ederken folke, adındaki (israil özgürlük savaşçıları) siyonist, aşırı yahudi milliyetçisi bir terör örgütünün suikastı sonucu öldürülüyor. savaşın bir nevi katalizörü olan, lehi'nin folke'nin barış umutları ve arabulucukta israilli yetkilileri ikna etmiş olabilme ihtimalinden açıkça korkması nedeniyle gerçekleşen suikastlerin bokunu çıkardığı bir ortam oluşuyor ve tarih bilginiz vasat ve üzerindeyse hatırlayacağınız üzere, neredeyse 1 yıl süren savaş israil'in bütün isteklerinin kabulü ile son buluyor. folke toprağın altında değil, bizzat savaşın ortasında bir elçi olarak görevine devam ediyor olsaydı, savaşın da, israil-filistin mevzusunun da şimdilere nasıl ulaşabileceğini öngörmek mümkün değil. ben bu kördüğümün en azından 60 kusür yıldır devam etmeyeceğini, makul taleplerin kabul edileceğini, toprak paylaşımında ingilizlerin etkisinin evrensel baskılarla minimuma indirgenebileceğini düşünenlerdenim.

    folke'nin en azından naaşının halen kraliyet aile mezarlığında bulunduğunu öğrenmek içinizi biraz rahatlatabilir.

    notlar ve kaynakça:

    - danimarka'da bulunan heykeli

    - gazze'deki bir sokağa adı verilmiş (öldürüldüğü cadde değil burası ama yakın).

    - babasının adını taşıyan aile mezarlığı bakımsızlıktan beter hale gelmiş (1 , 2 ).

    - isveç kızıl haçı'nın 2000 yılında yayınladığı kısa bir makale: the white buses

    - bir kısmını okuyabileceğiniz "swedish rescue operations during the second world war: accomplishments and aftermath" makalesi: link

    - raymond palmer'ın "journal of contemporary history"'nin 1994 ocak sayısında yayınlanmış makalesi: felix kersten and count bernadotte: a question of rescue (urduca falan diyor ama korkmayın, indirip okuabilirsiniz)

    - burada da birleşmiş milletler desteğiyle bastırılmış, bolca amerikanizm soslu bir soykırım el kitapçığı var. belki göz gezdirebilirsiniz (isveç kızıl haçı'yla ilgili bilgiler var) ama hepsini okumayın, harcadığınız vakte değmez.

    - independent'ta yayınlanmış bir köşe yazısı: israel's forgotten hero (güzel başlık, eh işte içerik, bi' miktar clickbait)

    - the atlantic'te 1953'te yayınlanmış (ki bu mevzunun en civcivli zamanlarıymış) kersten-himmler-bernadotte ilişkisini inceleyen, bence şarlatan olan trevor-roper'ın makalesi: kersten, himmler, and count bernadotte

    - jewish virtual library'nin folke sayfası

    bu girdiye bir başlık eklemek zorunda kalsam, hiç düşünmeden "düşmüş kontun görkemli arabuluculuk masalı" derdim. valhalla'daki yeri garanti isimlerden biri olduğunu düşündüğüm folke'yi şahin bakışlı gözler inden öpüyorum. buraya kadar okuyabildiyseniz, sizi de sulanmış gözlerinizden öpeyim.
    #277895 lake of the hell | 3 yıl önce
    0asker, diplomat