şair. şairin kimliğindeki adı zekai özger'dir ama o yazdığı yazılarda ve şiirlerde "arkadaş z. özger" ismini kullanmıştır. arkadaş z. özger, 1948 yılında bursa'da doğmuştur, ankara üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi basın yayın yüksekokulu'ndan mezun olmuştur. 68 kuşağının devrimci şairlerindendir, şiirlerinde siyasetin yanında cinselliği de konu edinmiştir, eşcinseldir, o unutulmaz dizeyi yazmıştır şair, "zeki müren'i seviniz" demiştir. üniversite yıllarında okullarına yapılan bir polis baskınında başına ağır darbeler alır, bu olayın üzerinden üç dört sene geçer, arkadaş z. özger, trt'de çalışmaya başlamıştır, 5 mayıs günü 1973 yılında henüz 25 yaşındayken sokakta ölü bulunur. şairin beyin kanaması nedeniyle öldüğü anlaşılır, ölüm sebebinin üniversitedeyken başına aldığı darbeler olduğu düşünülür. vefatından sonra şiirleri bir kitapta toplanır ve bu kitap yıllar içinde farklı isimlerle yayımlanır. arkadaş z. özger'in şiirleri yaşam ve insan sevgisiyle doludur, şiirlerinin felsefi bir yanı, insancıl bir güzelliği vardır. bazı şiirleri bazı müzisyenler tarafından bestelenmiştir, mayıs yayınları yazanlara her yıl onun adıyla ödüller vermektedir ve biz "zeki müren'i seviyoruz."
alnını
dağ ateşiyle ısıtan
yüzünü
kanla yıkayan dostum
senin
uyurken dudağında gülümseyen bordo gül
benim kalbimi harmanlayan isyan olsun
şimdi dingin gövdende
uğultuyla büyüyen sessizlik
bir gün benim elimde
patlamaya sabırsız mavzer olsun
başını omzuma yasla
göğsümde taşıyayım seni
gövdem gövdene can olsun
söyle bana ey
ölümün açıklayıcı pervanesi
hangi yavru tek başına yiğittir
hangi yangın bir başına söndürülür
ah herkes susuyor
hiçkimse bilmiyor içimin yangınını
ah herkes mi susuyor
kalbimi kalbine bağladığım dostum
ah herkes mi susuyor
kalbi kalbimize benzeyen dostlar
bir çarmıh gibi bırakıyorken kendini dünyaya
hayatın ateş renkli kelebekleri
bir bir tutuluyorken korkunç koleksiyonlar için
ah herkes mi susuyor
bağırsam içimdeki dehşeti
hırsım deler mi toprağı
beni
acısıyla onduran
dostumu
aşkla vurduran hayat
sana
yaşananla harlanan bağrımın sevdasını akıttım
dünyanın yeni baharına
çatlarken kadim güneş
bağrım delinirken fidanların kanıyla
anamın doğurgan karnıdır diye
sevgilimin sütlenecek göğsüdür diye
dostumun üretken gülüdür diye
sana bağlandım
sana sarıldım
beni umutsuz koma
tarihle avutma beni
çünki aşkla sınanmışım sana
sana yangınla, suyla, ateşle
ölümle, yaprakla, şiirle sınanmışım
ey yaşarken kanayan acı
şimşekli gök, tufan, kan fırtınası
uçurum kıyısında hızla büyüyen ot
yapraksız bir ölümün anısı için
körpecik kuzuların derisi için
beni tarihle avutma
umutsuz koma beni
akıtsam deliren sevdamı
köpürür mü hayatı besleyen su
ey benim
yedi başlı kartalım
her başını
bir dağ başlangıcında koyanım
senin
böyle diri bir akarsu gibi kıvrılan gövdendir
bizim aşkımızı solduranların korkusu
çünki elbette bir su
kendi akacağı toprağın sertliğini bilir
ve suyun gövdesiyle yırtılınca toprak
artık ırmak mı ne denir
işte devrim
ona benzer bir akışın hızına denir
yarın ne olur bilirim ben
bahar gelir, otlar büyür
ölüm de yapraklanır
bir dağ bulur uzun uzun bakarım
bir çam ağacı gölgesi
güzel kokular veren
bir damla güneş görünce
sana da gülümseyeceğim yarın
şimdi senin uzanıp yattığın otlarda
yarın yeni bir yeşillik büyüyecek
(kasım 1972 - yansıma dergisi, sayı 19)
ayrıca,
ferhat
pencere
sevdadır
merhaba canım
beyaz ölüm kuşları
sakalsız bir oğlanın tragedyası
ayrıca,
arkadaş z. özger şiir ödülü
arkadaş z. özger ilk kitap özel ödülü
"cinsel bir çiftleşmedir çarşaflar ıslak bir gece en fazla kendini çoğaltır bir solucan vücuduna yeni bir halka ekler döllenir acı. sevişme daha da erselikleşir..."
gece bir tabut gibi çöker omuzlarıma bir ölünün iç çekmesi olur rüzgar hüzünle düşünürüm uzaktaki bir evi
bir de gecenin gözlerindeki baykuş baykuş kötü kuş baykuş çirkin kuş onu hüznümle güzelleştiririm. hüznümle süsler. bir damın üstüne oturturum süsler. damımın üstüne oturturum
geceyi çarmıha geriyorum kimseler tapmıyor hüznümü ölçeğe vuruyorum yüreğine sığmıyor her şey ne kadar olabilir meraklanıyorum yüzüme dokundukça tırnaklarım kanıyor yalnızlığımı hüznümle yoğuran gece öyle basitsin ki sen bütün şiirlerin içinde biliyorum. biliyorum bunu da biliyorum gökteki yıldızlar kadar dizeler yazılsa da kendime kendimden başka kendim yok ne utancımı kuşanan bir sevgi ne çirkinliğimi öpen bir kız
yalnızlığımdan yalnızlığım yalnız
cinsel bir çiftleşmedir çarşaflar ıslak bir gece en fazla kendini çoğaltır bir solucan vücuduna yeni bir halka ekler döllenir acı. sevişme daha da erselikleşir
yırtarak geçiyor kalbimizden hayatı da törpüleyen zaman
şuramızda birşey var acıya benzer umuda benzer böyle günlerde herşey hem acıya, hem umuda benzer
gün ölümle başlatıyor hayatı her şafak taze bir ölünün üstünde doğuyor her sabah ölümü anlatıyor gazeteler sol köşede ölümü kutsallaştıran bir fotoğraf yeni bir cinayetin rontgenini çıkartıyor gövdeme beynim sabırla keskin iğdişliyor haber bültenlerini, yorumları, sahte ölüm ilanlarını
bizim ilanlarımız çoktan verilmiştir gelirsede bilinir nerden ve nasıl böyle ölümün yücedir adı ha kanağacı canım, ha gelincik tarlası çünkü ölümün kanıdır besleyen bir başka baharın tohumlarını şuramızda birşey var bizi onduran birşey acıya saran umudu kuşatan
kalbim: kalbim mi desem var kalbim :yaşayan ben hayatla, ölümle, cinayetle gazetelerle, radyolarla, eski üniversitelilerle eski prof hocalarla yaşayan ben :geç mi kaldık/ kabul edemem ah benim sevgili annem oğlun da elbet yurtseverden birgün bırakır da sizi yüzüstü yüzüstü değil :elbette bizüstü bırakırda kötü sarmaşıkları, yaban güllerini bırakır da sekizyüzlük hırtları,şunları bunları giriverir senin sıcacık kucağına yani hem sana karşı, hem senin için giriverir o yanılmaz tarihçinin yaprağına ölüm mü dedin annem ölüm senin gibi güzel annelerin senin gibi güzel çocuklar feda etmiş o tarih atlasında bir kırmızı gül olur ancak koksun diye çocukların bahçesi
şuramızda, tam şuramızda kanserli bir virüs gibi kanımıza karışsa da bizi yaşatan günler perişan
Arkadaş Zekai Özger, 1970’lerin soluksuz devrimci atmosferinde, şiiriyle insanın en kırılgan ve en asi yanlarını bir araya getiren bir şairdir. 1948’de doğup 1973’te, henüz 25 yaşında hayata veda eden bu genç ozan, ömrü kısa ama etkisi uzun süren bir iz bırakmıştır. Onun şiirlerinde, bireyin yalnızlığı ile toplumsal mücadelelerin yankısı iç içe geçer; hem bir devrimcinin çığlığı hem de bir insanın sessiz iç konuşmaları vardır.
Bugün, Özger'in yazdığı dizeler hâlâ özgürlüğün ve aşkın ne kadar derin, ne kadar kırılgan birer duygu olduğunu hatırlatıyor bize.
Gencecik iken vefat etti. Gözümde boynu bükük bir fidan.