türk halkı olarak kendisi gibi geleceği parlak ve münevver bir genci onu hak etmeyen ebeveynlere ve pençeleri arasında ezildiği siyasal islam belasına karşı kaybetmişizdir.
intiharının sorumluları şüphesizdir ki bizlerin enes kara'yı siyasî emellerimize alet etmeye çalıştığımızı öne sürerek kendi günahlarını örtbas etmeye çalışanlardır.
adı geçen kişinin ardından konuşulan mesnetsiz bir dizi ifadeleri görünce aklıma halil inalcık yaşarken konuşamazken öldükten sonra havlayan bazı enikler geliyor. bu eniklerin havlamasını [her ne kadar kariyeri iyi olsa da popüler kültüre dolaylı hizmet ettiği için bende pek iyi iz bırakmayan] emrah safa gürkan, yaptığı açıklamalarla noktayı koysa da [bu yönüyle bende iyi izlenim bırakmıştı] onlar hâlen havlamaya devam etmiştir, etmeye de devam edeceklerdir.
havlamak ya da havlayana hizmet etmek, bizim insanımızın gen kodlarına işlemiş. ölen kişinin yaşadıkları, psikolojik süreci umurlarında değildir. birilerine yaranmak uğruna insanlığını kaybedenlere her türlü insanlık dışı tutum sergilenmesi gerektiğini düşünsem de şimdi “insan hakları kısıtlanıyor” diye havlayanlar çıkacaklardır. belki ucu kendilerine dokunursa sözle anlatamadıklarımız uygulamayla bir anlam ifade eder.
Katili islamcılar, cemaaetler ve bizzat kendi ailesidir. buraya kadar sorun yok.
ama sorumlusu azıcık da benim ya. bu çocuk bir çıkış bulamadığından kendini öldürdü. bunda da hemfikirizdir sanıyorum. benim gibi insanlara, yani yaşça az daha büyük, az daha deneyimli, hayatta başka seçenekler de olabileceğini bilen insanlara ulaşabilseydi bu çocuk, belki bir plan program yapılıp hayatını kendi istekleri doğrultusunda yönlendirmesi sağlanabilirdi. bakın ben bu çocuğun yaşadıklarını hayal edemem, ben sadece maddi mücadele verdim hayatta. bu çocuk çok başka ve ağır zorluklarla sınanmış. ama günlerdir düşünüyorum, acaba ben bu çocukla konuşabilseydim, belki bir yerlerde iş bulup yatay geçiş yapmasını sağlayabilseydim ya da ne bileyim tekrar sınava girip başka bir bölüme geçmesi için yönlendirebilseydim vs sonu farklı olur muydu soruları kafamda dönüp duruyor. eşimle konuştum, "herkesin sorumluluğunu almaya çalışmaktan vazgeç" dedi :/ ama ya gencecik yakışıklı çocuk, bu çocuğun en büyük derdinin hoşlandığı kızın yüz vermemesi falan olması gerekiyordu be. valla çok koydu bana, bizim en basit zevklerimizi tadamadan göçtü gitti siktiğimin dünyasından lan, bu nasıl karanlık.
şimdi soru şu, böyle çocuklara nasıl ulaşabiliriz. daha doğrusu onlar bize nasıl ulaşabilir.