1. Bugün yani 24 aralık cuma günü (türkiye)netflix'te yayınlanan, başrollerinde dicaprio, jenni lawrence, timothee, ariana grande, ron perlman, chris evans gibi birçok ünlü oyuncu bulunan fantastik bilim kurgu filmi.

    Film görsel açıdan ve haliyle bu kadar kaliteli oyuncuya sahip olduğundan izlemesi keyifli bir hal alıyor, fakat fikir olarak tabiki geçmişte çekilmiş bir bilim kurgu fantastik filmden öte dram filmi diyebileceğimiz örneklerinin gerisinde kalıyor bence, belki netflix filmi olduğundan dolayı bu hislere kapılıyor olabilirim çünkü bir yerde kabak tadı veriyor bu filmler, mesela senarist olarak ideoloji karmaşası yaşayan gencimiz vardı , senaryo ve karakterleri bu genç yazdı deseler şaşırmam sanırım.

    Politik olarak sağ yerin dibine vurulmuş, fakat az çok antropoloji, sosyoloji bilgisi olan şu filmdeki tezatları çok rahat farkedecektir, bilim gibi geçmişi mitik dinlerin, üst insanın, apollenik yaklaşımın meyvesi olgu nasıl oluyorda devlet karşıtı olarak işlenebiliyor ? Evet hükümet politikalarıyla belki ters düştüğü zamanlar olabilir fakat bilimde aynı devlet gibi baba soyundan gelen ve din ile paralel giden bir yapıdır, ikiside ölümsüzlük, ütopya vs gibi söylemlerle varlığını devam ettirebilir, tabi tek tezat bu değil ariana grande(riley bina) karakteri olan tiki bir pop şarkıcının birlikte yukarıya bakarak kurtulacağız vs söylemleri ya fazla analiz kasmaya gerek yok bence netflix'te yayınlanıyor bu sonuçta, cem yılmazın evrene mesaj gönderen kitabın migrosta nişastanın yanında satılıyor espirisi gibi birşey.


    Alternatif olarak izlenebilecek yine kıyamet günü ve nazi planları temalı olan,(bkz: ) veya yine kıyamet günü temalı fakat olayı daha basit, dramatik ve bana göre daha elle tutulur bir şekilde işleyen (bkz: ) tercih edilebilir.
    #271422 isthatnotokey | 3 yıl önce (  3 yıl önce)
    0film 
  2. ile kazandığı 5 dalda oscar adaylığını "en iyi uyarlama senaryo" dalında heykelciği kucaklayarak taçlandırmış 'in kariyer işi. gibi "izle ve unut" filmleri çekerek hollywood'da isim edinmiş, the big short'la birlikte dikkat çekmiş, ile amerikan siyaseti üzerine ayakları yere basan eleştirilen yapabildiğini göstermeye başlamış bir yönetmen olarak mckay'in don't look up gibi bir senaryoyu ile birlikte yazması şaşırtıcı değil. böyle bir filmi 'e sırtını dayayarak yayınlatabilmesi de ortak çıkarlar söz konusu olduğunda tutarsız görünmüyor bana. 'i çekti diye sistem eleştirisinin dibini dövdüğü yıllarca konuşulmuş olan wachowskilerin şu anda durdukları noktayı düşünürseniz, 2000'lerde yapılan sosyal eleştirinin görücüye çıkarılabildiği alanların sadece sosyal medya olduğunu da anlayabilirsiniz. "sistemin içinden sistemi eleştirmek" değil bu, "kendimi en iyi duyurabileceğim mecra bu, en iyi şekilde bunu kullanmam lazım" bakış açısı. çekilen filmin yayınlandığı platforma göre değerlendirilmesi kadar aptalca bir mantık daha var mıdır, bilmiyorum. covid aşılarının deyesel sıvı olarak nitelendirilmesi olabilir belki.

    filmin '90'lar sosyopolitik bakış açısıyla yazıldığını düşünüyorum. o dönemleri şimdiye entegre etmeye çalışıldığında da kostüm, replikler ve gücü elinde bulunduran karakterlerin sıklıkla komediden beslenen çarpık bakış açılarındaki sorunlar gün yüzüne çıkıyor. amerikan başkanının kendini tekrardan bıkmayan egoizmi, sabah programlarının sadece ve sadece insanları eğlendirme ve güldürme odaklı işlemesindeki doğal olmayan süreç, basının "ama karşı taraf bunu dedi" argümanını yayınlanmış bir makaleymiş gibi öne sürerek haber yapma alışkanlığı, popülerliğin 15 dakikadan fazla sürmesinin insanın karakterini tamamen değiştirdiği ve öncesinde eleştirdiği her şeyi kendisinin de yapmaya başladığını unutması gibi ayrıntılar, yukarıda anlattığım 90'lar bakış açısının ürünleri. filmi bu bakış açısıyla birlikte eleştirenlerin haklı oldukları argüman "bu anlatılar küflendi artık be" oluyor. çoğunlukla haklılar. bugünkü sosyal medya çılgınlığıyla 90'ların her olaya baktığı açıyı birleştirmek, internet gibi bir karakter değiştiricisi oyunun içinde olmadığı için hem temelden hatalı hem de çarpık ve gülünç görünecekti. söz konusu argümanın yanlışlanabilir yönleri ise, aynı dönemlerin politik bakış açılarının hiçbir yönde değişmediği, maddi gücü elinde bulunduranların amerikan başkanı gibi güçten başka bir enstrümanla beslenmeyen karakterlerin bile üzerinde olduğu, manipülasyonun birkaç kelime oyunu yapabilme yeteneğine sahip herkesin kullanabileceği iki ucu boklu değnek olduğu ve tabii ki insanoğlunun bitmek tükenmek bilmeyen/bilmeyecek ego ve güç isteği. bu saydıklarımın hepsi ne son 30 yılda değişime uğradı ne de 130 yıldır farklı bir yönde kullanıldı. kullanım çeşitleri ve amaçları ile üzerinde kullanılan kitleler değişmiş olabilir ama ana taktik ve kullanım sonrası ortaya çıkacak faydada hiçbir azalma olmadı. filme bu açıdan yaklaştığınızda, 30 yıl sonra da izlenebilecek ve 30 yıl sonranın değer yargılarına göre de anlam ifade edebilecek yapısının tutarlı olduğunu görebilirsiniz.

    'tan fırlamış gibi görünen başkan orlean rolündeki 'in yerine başka bir aktris de olurmuş. 1-2 sahnesindeki enfes mimikleri hariç, filme etkisini anlamadım. yerden yere vurulmuş kate dibiasky rolündeki bile filmin belli sınırlar içinde ilerlemesinde streep'ten daha fazla etkili olmuş. 'nun psikolojik patlamalı sahneleri gerçekten de müthişti. 'dan sonra "daha iyi olamaz" denilen adamın 45'inden sonra oyunculuk dersi vermesine laf edebilmek mümkün değil. 'in canlandırdığı jason orlean karakterinin in kanlı canlı hali olarak gösterilmesini çok sevdim ama hill'in mizah anlayışı da filmi mars attacks! seviyelerine çekmiş. zaten filmin en çok eleştirilen kısmı dram-mizah arasındaki dengenin çok sık değişmesi ve tutarlı gibi göründüğü yerlerde bile oluşturulan atmosferin birkaç espri ile yerle bir edilebilecek kadar kırılgan olması.

    filmin son 20-25 dakikasını ayrı tuttuğumda, genel yapısının oldukça tutarlı, anlatmak istediği metni izleyiciye doğrudan verdiğini ve 2021 için netflix'ten çıkmış en iyi film olduğunu düşünüyorum. the big short'u sevmediyseniz ve "ne oscar'ı aga yaae, adaylıkları bile falso" diye düşünüyorsanız, don't look up'ın ilk 15-20 dakikasından sonra filmden soğumanız olası. toplum eleştirisinin çapının güce bağlı olduğu ve bu gücün yaydığı etkinin bütün eleştirilerin üzerinde olabileceğini düşündüğünüzde, filmin değerini net bir şekilde görebileceğinizi düşünüyorum. herkese göre bir film değil, netflix bataklığının bağımlısı olmuş kitle için ise anlaşılabilir olmaktan uzak bir seçim olacağını düşünüyorum. sadece oyuncu kadrosuna bakıp da karar vermeyin.

    edit: 'umuz 'ı da yıllar sonra ekran karşısında bir karakteri canlandırırken kanlı canlı görmek paha biçilemez. çok özlemişim kendisini. opening credits'te adını gördüğüm gibi onun yer aldığı sahneleri beklemeye başlamıştım. 71 yaşında ama etkisi halâ ekran çatlatıyor. hastasıyız ailecek.
    #271482 lake of the hell | 3 yıl önce (  3 yıl önce)
    0film 
  3. ince mesajları var denen film apaçık, çağa uygun aptala anlatır gibi anlatmış olan biteni. ciddi ama yoksun da. şahsen yerine çocuk yaşta izlediğim filmini daha iyi görebilirim.
    yalnız 'ı tanıyamadım ilkin.

    -- spoiler --

    sonu rahatlattı. oh miss!
    kıyamet gelse de kopsak mode on

    -- spoiler --

    #271548 lily mars | 3 yıl önce
    0film 
  4. 'in cosplay'i ile arz-ı endam ettiği film.
    #271554 taro | 3 yıl önce
    1film 
  5. olmuş film. karşısına geçtiğimde bir sinema filmi değil de tv filmi izleyeceğimi düşünmek belki de beklentimi fazla yükseltmememi sağladı. eni sonu gibi bir filmi izlemeyeceğim kabulünü yapınca çokça eğlendiğim bir film oldu. amerikanın aya ayak basmadığını savunan komplo teoricilerini vb. filmin içinde görmek pozitif anlamda gerçeklik algımı da bükünce filmin inandırıcılığı da problem olmadı. neticede son iki senedir yaşadıklarımızı düşününce dünyanın göktaşıyla falan yok olacak olması da pek uzak bir ihtimal gibi gözükmüyor...

    ben de tekrar edeyim, 'i ilk yarım saat falan tanıyamadım ama asıl 'ın filmde göründüğünü hiç anlamadım ben.
    leonardo abim de ilk yarım saat civarı pek bir gözümü ısırsa da sonrası için oyunculuğun hakkını verdi.

    abartılı anlatısı, peter isher gibi fazlaca karikatürize edilmiş bazı karakterleri filmin ciddiyetine sekte vursa da sonuna kadar kafayı pek bir şeye takmadan, sıkılmadan izledim don't look up'ı. oturup filmin derdine kafayı yormak ister, yok medya eleştirisi yok modern dünya eleştirisi diyerek izlemeye çalışırsanız sinema içinde çokça işlenmiş demode fikirleri sıkıcı olabilir.
    #272057 fly | 3 yıl önce
    0film 
  6. meryl streep'in poposunu gördüm.

    evet sevgili dostlar, bu cümleyi ilk başa yazarak yazımın kalitesini ortaya koydum ki; güzelce bir şeyler okumak isteyen insanların vaktini almayayım.

    şimdi öncelikle filmin hangi platformda oynadığından bağımsız olarak filmle ilgili fikirlerimi aktarayım. filmin hangi platformda oynadığı da neden bu kadar önem arz ediyor onu da pek anlamıyorum, neticede normal olmayan bir dönemden geçiyoruz ve yönetmenler, muhtelif sanatçılar insanlara en rahat ulaşabilecekleri alanları arıyorlar, sizi bilmem ama ben en son sinemaya pandemiden önce gitmiştim. bu şekilde evimde ayağıma gelince de pek güzel oluyor ne yalan söyleyeyim.

    evet ne diyorduk, filmde dana gibi kadro var. ekibi beğenmemek imkansız. ki ben dicaprio'yu pek de seven biri değilim ama buna rağmen...ona birazdan geleceğim.

    meryl streep itici, egoist, halktan kopuk ve bencil başkanı çok iyi canlandırmış. bu kadının bugüne kadarki performanslarını gözünüzün önüne getirdiğinizde, başkan rolündeki iticiliği veya sahteliğini kötü oyunculuğuna değil, bilakis on numara oyunculuğuna bağlayabilirsiniz. o kadar yapmacık ve sahte ki neredeyse kıvamında.

    filmdeki bir başka oyuncu Jennifer Lawrence'a bakarsanız bir kadında saçın önemini anlayabilirsiniz. 2016 yapımı filmde kendisini seyrederken, özellikle küçük kapsülünde pamuk prenses gibi uyuduğu anlarda, adamın onu neden uyandırdığını anlıyorsunuz yani. ama bu filmdeki saçı evlerden ırak. o nasıl bir zevksizliktir, yanları da ayrıca kazımışlar ki film boyu feci kaşıyasım geldi oraları.
    elbetteki bu muhteşem cast kendisinin zeki, pek de etrafı sallamayan akıllı öğrenci havaları içindi, bunu da başarmışlar nitekim.

    tek tek oturup tüm oyunculara bakmayacağız tabii ki de. bunları söylemeden geçemedim zira.

    filmde zamanında kendimin de bir tane girdi yazdığı (bkz: ) çok net bir şekilde işlenmiş.
    benzer bir konuyu iki gün önce eşimle konuşuyorduk, şimdi bahçeye bir ufo inse ve bir takım uzaylıları görsek, burnumuzun dibinde olsa, videoya çeksek, foto çeksek neyse, ne yaparsak yapalım, inandıramayız.
    youtube'a koysak bir grup "ahahaha ne güzel yapmışlar lan" der, bir grup gerçekten inanır, kaosa koşar, bir grup "ne biçim kıyafet be o, kesin poliüretan kumaş" der, der oğlu der...
    hakikati kaybettik yani. sonu yok artık bunun.

    en son kala kala iki fikir kalır zaten, e matematiksel olarak, tıpkı filmdeki gibi, onda da kıçımızda bomba göktaşı artık neyse, patlayana kadar anlaşamayız olur biter.

    sonuç ; ceo'larla dönen düzenin içinde, huzurla kendi döngüsünü tamamlamaya çalışan doğaya karşı, sadece kendi kıçlarını kurtarmaya veya daha da yukarıya çıkarmaya çalışan politikacıların medya ile beslenmesinin ardında, çıktığı her basamağa kendi ellerimizle dizdiğimiz tuğlalardır gerçek. malız, mal olduğumuzun bile farkında değiliz. biri bir şey söyler onu şakşaklarız, öbürü hayır der döner onu şakşaklarız, görüp bildiğimizi sandığımız tüm dünya, kendi dar dünyamız içinde bize sunulan,hatta ittirilen ama hep seçtiğimizi sandığımız dar bir dünyadır sadece.
    bir başka girdimde de yazmıştım, sevdiğim bir alıntı, "herkesin gökyüzü kendi içinde bulunduğu kuyunun çapı kadardır."

    evet son olarak gelelim dicaprio'ya.
    kendisini izlerken hep gözümde canlandı. canım adamcım, canım doktorcum.
    corona ilk çıktığında kanal kanal kendini paraladı, bağırdı çağırdı, anlatmaya çalıştı. vakit geçtikçe yavrum zayıfladı yoruldu ama dinmedi, konuştu denedi, abuk sabuk tiplerle karşı karşıya oturttular vs.
    adam mide kanaması geçirdi en son, şimdi bir iki cümle edip gidiyor,
    bu corona bir ay içinde dünyamızı bitirecek bir şey olsaydı o da gider ailesiyle yemek yerdi. zaten şimdi bile adamın gözlerinde "yeter la ne haliniz varsa görün" okunuyor.

    dicaprio da bu filmin mehmet ceyhan'ıdır benim için.


    #272137 la campanella | 3 yıl önce (  3 yıl önce)
    2film