kütahya'nın izbe bir köyünde doğan; yönetmen, senarist ve oyuncu.
sinemaya çok değişik bir pencereden bakmış, adeta yaşamının her saniyesinde sinemayı yaşamıştır kendisi. en azından ben öyle hissediyorum diyebilirim. türkiye'nin yetiştirdiği en farklı, aykırı kişiliklerden bir tanesidir. elindeki kısıtlı imkanlarla hatta tek bir kamerayla kısa filmler çekmiş, çektiği bütün filmlerle de ödül almıştır. tek uzun metrajlı filmi olan 2003 yılında çektiği "karpuz kabuğundan gemiler yapmak" adlı otobiyografik filmdir. 2009 yılında ikinci uzun metrajı olacak "bozkırda deniz kabuğu" filminin senaryosunu yazarken, beynindeki tümör yüzünden vefat etmiştir maalesef!
karpuz kabuğundan gemiler yapmak filmi ile türkiye ve dünyada sayısız ödüle layık görülmüştür. bunların içinde istanbul film festivalinde, en iyi film ödülünü aldıktan sonra yaptığı konuşma beni derinden etkiler. usta şöyle seslenmiştir salondakilere " bu filmi eşim ayşe'ye adamıştım. bu ödülü de onun adına alıyorum. ben sinema yapmak için onu 'buradaki birçok insanın tanımadığı yoksulluğun içine ittim' yalnızca sinema yapayım diye, o benim her şeyime katlandı. büyük yönetmen o." ödül törenini izlemek isteyenler buraya tıklayabilir.
her yazdığı, her söylediği şey büyük anlam ifade eder benim için. büyük sözler etmiştir usta. sinema hakkında " eğer lumiere kardeşler sinemayı biraz daha geç icat etselerdi, inanıyorum ki sinema burada bu köyde icat olurdu" ve "derdi olmaya sinema yapamaz. dert gerekir!" demiştir. kendisi hakkında çekilen intihar ederdim belgeselini, müşfik kenter'in seslendirmesiyle buradan izleyebilirsiniz. ne demek istediğimi anlayabilirsiniz belki..
"gımıldayan resimler beni hala heyecanlandırıyor" diyen ustaya, keşke yaşıyor olsaydın da gımıldatsaydın resimleri diyebiliyorum ancak. aynı topraklar içinde yaşamış olmaktan gurur ve kıvanç duyduğum birkaç kişiden biridir. bu yazıyı da ustanın güzel bir sözü ile bitireyim o zaman;
"benim bütün hayatım çocukluğuma yakılmış bir ağıttır."
1954'te doğan, 1960'ta köyüne gelen bir seyyar sinemacı sayesinde sinema ile tanıştı. sevdalandı. 12 yaşında sinema makinesi yapmak için 3 yıl boyunca uğraştı. köylülere bir ahırda sinema izletti. yapmadığı iş kalmadı. vücudu çok yıprandı. çocukluktan itibaren film çekmeyi istedi pekçok ödüllü kısafilm çekti. bir arkadaşıyla birlikte, gurbetçi bir vatandaştan vhs kamera aldı ve binbir zorlukla ilk filmi optik düşler'i ve koltuk değneklerinden kanat yapmak'ı çekti. köyünde şair ahmet olarak tanınırdı. bir sayılık türkümüz isimli dergiyi çıkarabildi. sevdasını "bunu çekmeseydim çıldıracaktım" diye anlattı ve karpuz (bkz: kabuğundan gemiler yapmak) isimli filmi çekti. istanbul film festivali'nde en iyi film, sinema yazarları derneğinden ise en iyi film, en iyi yönetmen ve en iyi senaryo ödüllerini aldı. yurt içi ve yurt dışında yaklaşık kırk ödül kazandı. on yıl ciddi bir hastalık geçirip iki kere beyin ameliyatı oldu. tekerlekli sandalyede son filmi olan (bkz: bozkırda deniz kabuğu) 'nu çekerken 2009'da bize veda etti. filmi yarım kaldı.
yazdığı bir de şiir vardı;
parmağıyla ilkokul çantama tık tık diye vurur cevizdendir, inegöl işidir kıymetini iyi bil derdi babam küçük bir askerdim ben de siyah önlüğümün içinde bembeyaz bir yürek dökülürdüm yollara hava soğuktu okulum uzak bir avucumda közde pişmiş sıcacık bir patates hem beslenmeliyim hem üşümesin diye elim değiştirirdim ara sıra çantamla patatesi dikkat ederek çantama cevizdendir, inegöl işidir kıymetini iyi bil derdi babam babamın bilmediği bir şey vardı her sabah çantamın içine bir gün doğar ortasından ekvator geçer ve masmavi gökyüzünde çantamın güneyden kuzeye göçmen kuşlar uçardı gülün bakalım bıyık altından şimdi siz söylesem inanmayacaksınız siz uyurken çantamın içinde atatürk samsun'a çıkardı ve bilirdi yedi kere sekizin kırk iki olduğunu bilmeseydi eğer bandırma vapuru sinop burnu'na çarpardı ben bir türlü bilemedim aram hiç iyi olmadı hesap kitapla nohut ve fasulyeden bir abaküsüm vardı hesabını hâlâ verebilmiş değilim hayata iyi şiir okurdum ama iyi resim yapardım eyvah dediler bu çocuk adam olmaz yazık oldu çantaya cevizdendi inegöl işiydi...