---
Peki ya başka ne olacaktı?
Yıllar yılı bana reva gördüğün:
Feryat figan, kefen, ölüm,
kan ter içinde mesai...
Tabii sen hiç saymadın
-Niye sayasın ki-
Ama ben not ettim tek tek hepsini...
Bilincime kazıyıp öfkemle harmanladım...
Surların ve kalelerin var, yıkılacak.
Daha saraylar, yatlar yıkılacak.
Aşılmaz engeller aşılıp,
Varılmaz dediğin hedefe varılacak!
Bak peşin peşin söylüyorum ha!
Uyku yok sana!
Uyku yok!
Sahi, sen ihtimal de vermezdin hani...
Ama ben en ince ayrıntısıyla kurgulayıp hepsini,
hem de ettiklerini unutmana ramak kala
Yani hiç mi hiç beklenmediğin bir anda
Ve işte tam da öyle çıkacağım karşına!
Ettiğin yabana atılır değil...
Ettiğin cellatlık,
yağma, talan, gaddarlık
zulüm, kahır, zorbalık...
İstersen o şanlı günden bahsedeyim biraz da,
hesap gününden...
Ki nutkun tutulmasın sonra.
Hani sonra alınmaca gücenmece olmasın
diye söylüyorum:
Rahat yok sana!
Rahat yok!
Şimdi güneşlenmekte olduğun
bilmem kaç yıldızlı otelin kumsalına,
O görkemli rezidansın en yüksek katındaki
emirler yağdırdığın döner koltuklu masana,
Boğaza nazır lüks bir restorantta
zıkkımlanmakta olduğun karidesin
bilmem hangi uzvuna,
Sınırlı sayıda satışa sunulan
bakışları anında üzerine çeken
son model arabana,
Issız bir ada açıklarının tertemiz sularına
demir atmakta olduğun yatına
Ve arzuladığın magazin değeri taşıyor olsa da
insani değerlerden yoksun o şaaşalı yaşamına
veda etme vakti geldi...
Son olarak:
Arkasına,
O kahrolası adının işlendiği,
kişiye özel üretim,
altın kaplama
kolundaki saate iyi bak...
Bunlar senin son saatlerin!
Üzerine basa basa söylüyorum ha!
Üzerine basa basa!
Af yok sana!
AF YOK!
---