-
Tarihin en iyi bilim kurgu serisinin 4. filmi. Az önce yayınlanan fragmanını ağlayarak izledim.
www.youtube.com/... -
sinema sektörünün oyun sektörü karşısında kaçınılmaz ve engellenemez mağlubiyetini hızlandıran pandemi döneminde sinema severlere derin bir "oh" dedirtecek film olacak bence. sayesinde oturup ilk üç filmi de izleyecek insanlar. belki hiç izlememiş olanlar belki de onlarca kez izlemişler. -
white rabbit/#56857 şarkısının yerini çok güzel bulacağı film.
-
Fragmanı yayınlanan Matrix üçlemesinin ek paketi.
Matrix'in son filminden bu yana 18 yıl geçmiş.
Fragman üzerinden çok yüklenmek istemiyorum fakat Matrix evreniyle uzaktan yakından bi alakası yok hele o çok sevdiğim lisede proje odevinden sayfalarca hayat hikayesini yazdığım keanu reeves'ın kaderi John wick ile bir oldu artık rolden çıkamıyor sanırım. Hemen bütün filmlerinde aynı karakter oynuyor hissi veriyor.
The matrix çocukluk yıllarımın efsanesi amcamda 1-2 filmlerinin CDsi vardı daha internetten film falan izlenmeyen dönemler, beni çok etkilemişti diyebilirim. Yapay zeka robotlar, noir atmosfer, simülasyon teorisi müthişti ya nasıl anlatırım o yaşta hisseddiklerimi bilemiyorum hatta üçlemenin son filmi yoktu elimizde orjinalini aradım bir süre. En az 30 kere izlemişimdir o kadar seviyorum, gerçi şimdilerde zevklerim vs değişti fakat adam akıllı oturup izlediğim ilk film olduğundan çok farklı bir yer edindi bende.
Şimdi tekrar bu yeni çerezlik filme gelecek olursak, yahu iyi filmi ütopik bir evrende bitirdiniz ama böyle disneyden fırlama bir evren tasarlayıpta neo'yu Trinity'i savurmak ne bileyim karnıma ağrılar girdi izlerken. Hele o ajanların dönüşüm sahnesi ya bak sinema okumadım ben ama hani 20 yılda üstüne böyle balon bir CGI mi koyabildiniz. 99 yılında yayınlanan filmle uzaktan yakından alakası bile yok, tamam para kazanacaksınız artık renkli şekerli mekerli şeyler satıyor tamam ama birader bu ne ya insanlar delirdi lan "dört" çıkıyormuş diye. Bir neslin kafası sıkıldı bu film için. Pazarda limon satsaydınız keşke de bu hallere sokmayaydınız şu güzelim filmi.
Disney starwars'ı izliyor gibi hissediyorum aynı hayal kırıklığını yaşıyorum. "Sadece rüya olmayan rüyalar görüyorum" şu lafa bakarmısın ya artık yıllardır teori kasan geekler eski vcdlere sarılıp ağlayabilirler.
Film'in yeni bir fikir falan vereceğini düşünmüyorum zaten filmi bilen fragmanı izledikten sonra sahnelerin tekrar çekilmiş gibi bayat bir kurgusu olduğunu anlayacaktır, hele yıllardır üçüncü film gereksiz miydi falan diye tartışan arkadaşlara çok üzülüyorum yani sen o kadar lore yarat kafa patlat üstüne makaleler yaz sonra birden bu fantastik canavarlar tarzı fragmana maruz kal kafayı yersin herhalde.
Sırf üçlemenin hatrına gidip sinemada izleyeceğim fakat filmden hiçbir beklentim yok.
-
muhtemelen the matrix/#266281 girdimi haklı çıkartacak olan bir film olacak olan film. ilk trailer bunu gösteriyor.
ama the matrix reloaded'ı izleyenler bilir ki;
-- spoiler --
makineler insanlığın en mantıklı çağının 20. yüzyıl olduğuna kanaat getirmişler. yani aslında insanlık 20. yüzyıla (hatta ilk filmin geçtiği zaman dilimine) tıkılı kalacaktı. bu akıllı telefonlar falan hiç olmayacaktı. senaryodan sapma olmuş sanki biraz.
-- spoiler --
öte yandan neo'nun geçmişini hatırlaması ama tam da hatırlamaması mahabrahma'nın evrene reset atılmasından sonra geçmiş hatıralarını hatırlaması ama bunların yarattığı delüzyonlar sonucu kendisini evreni yaratan tanrı zannetmesi (zira evrene reset atıldığı için, evrende kendisinden başka kimse de yok) hikayesine çok benzyor.
zaten önceki filmler neo'nun (bodhisattva) sistemden (samsara) kurtuluş hikayesiydi. ama hala sistemin içinde anladığımız kadarıyla. muhtemelen şu an devalar aleminde. sürekli mavi haplar alması da devalar aleminin bilinci sakinleştirmesine yapılan bir atıf gibi. yani adam cennette yaşıyor, ama sahte bir cennet. ilaçları dökme sebebi de bu ilaçların onu bu aleme bağımlı kılmaya çalıştığını farketmesi olabilir. sonuçta adam bodhisattva.
şu nirvana'yı da keanu reeves ölmeden gösterseler de, dünya gözüyle bir nirvana görsek.* -
keanu reeves'in saçlarının john wick: chapter 4 çekimleri yüzünden uzun olduğunu düşündüğüm film.
fragman etkileyici çünkü the matrix aksiyonu göz dolduruyor.
the matrix aksiyonundan kastım: kurşundan kaçmalar, trinity'nin motorla cambazlıkları, gökdelenden atlama çekimleri, duvarlarda yürümeler, havalı havalı yürürken ateş ettiğin yere kafanı çevirmeden ateş etmeler... -
görüntü olarak biraz acayip, ilk 3 filme göre biraz farklı gelen, serinin devam filmi.
bunun da sebepleri şunlar gibime geliyor;
- dijital kamera kullanılması (red komodo)
- parlaklığın yüksek olması (yönetmen öyle istemiş, colorcu öyle yapmış herhalde)
- baskın bir yeşil tonu yok
zaten dijital kameralar çıktı çıkalı ne tat var filmlerde, ne film havası. -
neil patrick harris var lan hem de himym da çokça laf soktuğu psikolog rolünde. * -
Yeni fragmanını ve bu bu tvlerde yayınlanan ufak işleri gördükten sonra kafamda bir şeyler hafiften oturmaya başladı gibi. Anladığım kadarıyla 2 tane Matrix olacak zira Neo'nun bir kafatasına ve ensesine delik açılmış. Muhtemelen bir delik kırmızı hap simülasyonuyken diğeri mavi hap simülasyonu. Neo deus ex machina tarafından matrix'e bağlanıp Deus ex'in smith'i silmesine yardım ettikten sonra vücudu kullanılmaz hale geliyor fakat makinalar hem Neo'nun hem de Trinity'nin halihazırda makine şehrinde olan bedenlerini tamir edip bunları muhtemelen 2. bir yani mavi hap simülasyonuna yerleştiriyorlar.
Bu arada wachowski'nin verdiği röportaja göre smith tekrardan filmde olacakmış. Yani jonathan groff ajan eyvallah da smith de makinalar tarafından silindikten sonra (aslında silinmiyor reset atılıyor) sanırım bu yeni matrix'te tekrardan bir görev edinecek. Edindiği görev de bu sefer neo'nun düşmanı değil de sanırım yardımcısı gibi olacak. Zaten üçlemede sürekli hem oracle hem de Smith neo'ya Smith'in Neo'nun aynadaki yansıması bir nevi karşıtı olduğunu söylüyordu. Yani aslında çok farklı değiller. Smith genelde düşman olarak bilinir kendisi ana protoganisttir fakat Smith de aslında makinalara düşman olan bir yazılımdır ve amacı matrix'ten kaçıp dünyayı ele geçirmek. aslında ortak noktaları var.
Morpheus niye yok çünkü morpheus öldü. Bu yeni siyahi abi de bence yeni simülasyondaki morpheus. Fakat yeni videoda kendisinin ajan olarak görüldüğü bir kesit de var. Yani bir simülasyonda ajanken diğerinde morpheus olabilir. Neo'nun da ense kısmında artık 2 girişi olduğuna göre Neo simülasyonlar arasında geçiş yapabilir ve morpheus'un rolü farklı olabilir iki durumda da. Mesela bir sekansta morpheus Neo'nun ilk filmde dokunduğu gibi cama dokunuyor ve şaşırıyor vs. yani Morpheus şu an kilit pozisyonunda. Yani morpheus'un rolünü bilsek çok rahat çıkarım yapabileceğiz. İnanılmaz muğlak.
Filmde neden baskın yeşil ton yok deniyor mesela bunun da açıklaması var. 3. filmin sonunda zaten o renk değişimi oldu. Matrix'e reset atıldı bir anlamda ve yeni sürüm Matrix başlatıldı. fragmanda why use old code to create sth new tarzı bir şey söylüyor Groff yani artık yepyeni bir Matrix'e geçildi bu yüzden. -
öncelikle yapımda ve yayında emeği geçen kim varsa allah belasını versin.
sonralıkla..
-- spoiler --
hadi anladık, neo trinity'sinden ayrı düşmüş, berduş gibi geziyor, terapiler vs buraya kadar ok, ulan pislik makineler trinity'me nasıl kıydınız şerefsizler? böyle kadına evlilik ve çocukla eziyet çektirilir mi? içim acıdı, neler neler yapmış becermiş, potansiyeli arş-ı âlâyı aşmış kadını sen al evlendir, bi de bi sürü çocuk doğurt, sıkışsın kalsın öyle hayatta. zekasız veledi de gitsin burnuna lego soksun. yok arkadaş, ben evli çocuklu trinity'yi aşamıyorum. olacak iş değil. kanım çekildi. açıklaması da şu:
"turns out in my matrix, the worse we treat you, the more we manipulate you, the more energy you produce."
şerefsizler.
-- spoiler --
t: bir film.
-
Yorumlara kanıp malum ortamlardan indirip izledim.
Sorun dördüncü filmin kötü olması değil de birinci filmin dönemine göre çok iyi olması bence.
İkinci ve üçüncü filmler de bana ilk film kadar keyif vermemişti.
Hâlâ açıp izlerim ilk filmi. 4. film bir kere izlenir.
Sinemada izlenebilir evet. Sonuçta yarattığı bir atmosfer var. Kötü bir film değil.
Örümcek adam niyetine izlerseniz sorun yok. Matrix beklemeyin.
-
Star wars altıda, rocky dörtte, kurtlar vadisi birde, matrix üçte biter.
Tanım: 404 not found -
baya berbat film. çarşamba günü torrenti düştü. aylardır yapılan hype'ına kanıp da izleyen milyonlarca insandan biriyim ben de. filmle ilgili son 2 fragmandan sonra hemen hemen her yerde yazılıp çizilmeye başlanan "sjwachowski terörü" gerçekten de oluk oluk üzerinize boca edilmiş. son yarım saatini "neden böyle bir hata yaptım?" diye kendime sorup gözlerim kanayarak izledim. umarım lana'nın yönetmenlik kariyeri bununla birlikte bitmiştir.
filmin the matrix felsefesini (ve hatta the animatrix'teki geçmişe bağlı anlatımını) hem yeniden kurmak hem de büyük boyutlarda değiştirmesini izlemek keyifli olabilirdi ama wachowski'nin "z kuşağı'na da yakın olayım", "bütün göndermelerimi bulamaç halinde vermeliyim", "son 10 yıldaki bütün esprileri kullanmalıyım", "sjw'lik vazgeçilmezimse, her karede kullanmalıyım" ısrarı filmi çöp etmiş. yönetmenin kişisel anlatımını the matrix fikriyatının üzerine kondurma çabası da oldukça acınası geldi bana. filmle ilgili olumsuzlukların başında temel kurgu ve yapısal hatalar geliyor, evet ama oyunculukların sitcom seviyesinde kalmış olmasından bahsetmezsem odin beni çarpar. yeni morpheus'u canlandıran yahya abdul-mateen ve filmde gemi kaptanlığına herhalde 2 yaşındayken atanmış bugs'ı canlandıran jessica henwick filmin kara delikleri adeta. "karakterin adı keşke morpheus değil, mahmut falan olsaydı" diye de düşündüm sık sık. bugs'ın ise ne gemi kaptanı olarak bir otoritesi ne de the matrix'in "reverse and repeat" olarak anladığım yeni yapısını anlatırken kurduğu cümlelerin bir ağırlığı var. yeminlen, şebek haline getirilmiş morpheus'un 4 cümle ile özetlediği yapıyı bugs'tan dinlememek için sesi kapattım. bu kadar kötü 2 oyuncuyu nereden bulup getirmişler, anlamadım. bugs'ın kaptanı olduğu geminin mürettebatı olan 5 kişinin her biri figüran rolünde ve özellikle ilk filmdeki karakter gelişimleri gözyaşı akıtan tank, dozer, switch gibi gene figüran görevindekilerle karşılaştırınca the matrix resurrections'ın karakter gelişimi ve yan hikayeler üretmedeki başarısızlığını daha net görüyorsunuz. ya aga, dozer ve tank'in, aralarındaki ilişkiyi 2-3 cümleyle neo'ya anlattıkları ve birbirlerine yandan birkaç saniyelik bakışlar fırlattıkları sahne ne güzelmiş ya. burada 5 figüranın kendilerini tanıtması bile sanki 5 günde, onlarca tekrarla çekilmişçesine yapay duruyor. kendilerini tanıtmaları bile "bu film senaryo derinliğini oluşturamıyor" diye bağırıyor. neil patrick harris'in her iki uzun sahnesinde de inandırıcı olduğunu söyleyebilen var mı? peki, barney stinson karakterini her gülümsediğinde yüzünde okumayan kaldı mı? filmin ciddi-komik dengesizliğine ilk dakikalarından itibaren balıklama atlamasından sonra elbette ki evreni açıklama çabaları da bu dengesizlik nedeniyle ucuz popülizm gibi görülecekti (ya ne olacağıdı?).
neo-trinity ilişkisi ile the matrix sistemi arasında benzerlikler kurmak mantıklı olmuş ama iç içe geçen yönlerde ortaya atılı argümanlar birer birer çöküyor. neo-trinity bağının özellikle 2. ve 3. filmdeki etkisini hatırlarsınız. the matrix'i değiştireceği öngörülen bu bağın ilk filmde esamesi okunmuyor, the matrix evreninin mantığı doğrudan "makineler vs. insanlar" olarak anlatıldığı için 2 insanın "güçte bir dalgalanma mı oldu hacım?" şeklindeki birlikteliği sadece romantik düzeyde kalıyordu. ilk filmin üzerinden geçen 22 yılda evrenin değişmesi de mümkün ama bu kadar kof bir yönde olmamalıydı bu. felsefe 22 yıldır doğrudan "gerçekler mi, gerçek hissi veren hayaller mi?" seçimine sıkı sıkıya bağlı kalmışken, bunu bir anda popülizm, modernite ve sjw'lik uğruna neredeyse 180 derece döndürmek akıl kârı olmadığı gibi, alınabilecek risk de çok büyük(tü). milenyumda doğmuş bebelerin odaklanma sorunu, birden fazla iş yapabilme yetisine rağmen hiçbir işi tam olarak bitirememe eksikliği, modernizmin üzerini ışıltılı bir battaniyeyle örttüğü nitelik kaygıları, ucuzunun eskiden daha değerli olduğu popüler kültür ögelerinin artık kamyon kamyon insanların üzerine atılmasının getirdikleri-götürdükleri the matrix evreninde bunca yıldan sonra ilk kez gördüğümüz konular oldu. ben "wachowski keşke gidip kendisine bir belgesel çekseymiş, keşke the matrix'i bu uğurda harcamasaymış" diye düşünüyorum. the matrix 22 yıl önce durduğu yerde ağırdı; 2021'de, pandeminin göbeğinde, insanların çoğunun sosyal medyada odaklanabildikleri 3 saniyelik modernlik uğruna kendilerinden vazgeçtikleri bir dönemde değil.
hype treninden kendinizi aşağı atın, ilk filmin en sevdiğiniz yerlerini izleyerek kanınızdaki zehri de atmaya çalışın. dark city ile birlikte yaratılan "paralel gerçekliklerin gerçek olduğunu zannettiğimiz hayatlara etkileri" anlatısı the matrix resurrections'tan daha kötü anlatılmış mıdır; bilmiyorum ama bu filmle birlikte bir efsanenin berbat espriler ve z kuşağı'na sevimli gelebilme uğruna yazılmış berbat replikler nedeniyle yok edildiğini biliyorum. the matrix hayranlarına geçmiş olsun. wachowski'ye "warner bros. zorla çektirdi ya, inanın bana, dünya'yı aşk kurtaracak" goy goyunda başarılar. -
filmde genel olarak neo-trinity arasında romantizm kasılması, neo’nun fedakârlığı sonrasında elde edilen meyveleri arka planda bırakmış. [bir halt edilip böyle bir film serisi hortlattıldı. böyle bir halt, insanın doğası gereği normal karşılanabilir. film yerine the lord of the rings’deki gibi dizi olarak çıkartsalardı ve romantizmi de hikâyeye gölge düşürmeden ya sezon boyu ya da tek bir bölümde sunsalardı ya. tabii, kafada fikir kalmadı ve eskileri iş olsun diye hortlatmak ve mesaj mesaj diye oyundan sahneleri alıntılamak, warner bros. izleyicileri dikkate alıyor ve bizi istiyor o hâlde varız dedirtmek, morpheus’u öldürüp buda heykelini dikmek ve yerine boş kalmasın diye konan adama iş olsun diye kimi izleyicilerin de hem fikir olduğu ‘pezevenk’ kıyafeti giydirmek gibi nice saçmalık etmek, daha kolay. ]
başta neo’ya veda eden ancak daha sonra tiffany diye diye birikmiş öfkesiyle simülasyondaki kocasını yere seren trinity’nin başlattığı kavga, kolpaçino’daki bir el daha oynama teklifinin reddedilmesi üzerine çıkan kavgaya benziyor. o sahnedeki özgür karakteri bu filmde kim diye soracak olursanız tabii ki neil patrick harris’in canlandırdığı ve hikâyesi havada kalan karakter*. -
olmamış.
söze bununla başlıyorum.
matrix 99'da çıktığı zaman, kendi çağdaşlarına göre çok ileride bir film olarak çıkmıştı ve gerek felsefesi gerek işlenişi açısından da harikaydı. 2. ve 3. film muhabbetine girmeyeceğim, ben seri filmleri bir film gibi algılarım. ciltleri olan bir kitap gibi düşünürüm. bu yüzden matrix dediğim zaman 3 filmi de düşünebiliriz. bir tadı vardı, kendine has bir tadı vardı yani.
4. filme ise matrix bile demek istemiyorum, 99'daki dövüş sahneleri, çekimler vs. nasıl teknolojik olarak daha ileride olmalarına rağmen o zamanlardan daha yapay ve kötü olmuş olabilir ki? basmışlar slow motionı. bir de seyirci ile bağ kurmaya çalışmışlar başta. ki bence matrix'in yapımcıları, matrix'in kitlesinin, matrix'i izlerken böyle bir sempati ihtiyacından çok o "var olma" duygusunun empatisini yaşamaya ihtiyacı olduğunu bilmeliydi.
uzun lafın kısası ben hiç matrix tadı almadım, zaten Morpheus başlı başına bir fiyaskoydu. Neo önceden sahip olduğu yeteneklere sahip değildi falan, sırf hikâyeyi uzatmak için yapılmış gibi görünen birçok şey vardı. espsrili bir film yapmaya çalışmışlar, arkadaşlar , gülmek isteseydik matrix mi izlerdik? Allah aşkına!
marvel, dc türevi bir şeye döndürmüşler yani helal olsun.
eğlenmedim diyemem ama kimse de buna matrix demesin. -
Selamlar bu başlık altındaki ikinci giri olacak bu, ilk girimi the matrix resurrections/#266418 şurdan okuyabilirsiniz.
Vefadan gidip sinemada izlerim demiştim ama ankara'da hava -8 derece olduğundan ve artık spoiler yememek bir challange kıvamına geldiğinden açtım evde izledim.
Tüm negatif yorumların aksine ben bardağın dolu tarafından bakarak bir inceleme yazacağım, çünkü zaten fragman çıktığı zaman yeterince yerdim diye düşünüyorum.
-- spoiler --
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki burda fragmandan sonra "amanın matrix geliyor" efsane geri döndü "gözünüz film görsün" vs diye birbirlerini gazlayan üç tane kült film say desen pulp fiction, kill bill, tarzan örneklerini verecek teyze, amcalarımızın tespitlerini kafasına vuran bir film olduğunu belirteyim, matrix izleyip paralel evrende bir simülasyonda yaşadığını iddaa eden rümeysalar, rüveydalar, abdülaziz ve sevgili berkecanlar artık lore'unuzun kullanma tarihi geçti ya maalesef artık matrix yemiyor anam iki üç bilim kurgu serisi izleyin de ortamlarda "ya abi matrix inanılmaz birşey ya, biliyor musun biz sümülasyonda yaşıyormuşuz" diye gezmeyin, izlediği tek bilim kurgu matrix'ten sonra kapak fotoğrafını morpheus yapan sevgili homo erectus yoldaş artık sende satamayacaksın bu filmi.
-- spoiler --
Filmi, sıfır beklentiyle izledim, daha doğrusu beni şaşırtacak herhangi bir yenilik olmayacağının bilincindeydim, e böyle olunca filmden keyif aldım desem yanlış söylemiş olmam, hatta ilk sahnelerde birinci filme yapılan flashbackler falan gözlerimi yaşarttı, filmde üçlemede olmayan fakat (bkz: the animatrix)'in Renaissance, matriculated bölümlerinde bahsi geçen robotların ve insanların fiziksel olarak aynı evrende bulunduğu ve bir şekilde programa bağlanarakta duygusal olarak etkileşime girebileceğinin örnekleri vardı ve robot etkileşimleriyle çok güzel bir şekilde işlemiş bence, ayrıca makineler şehrinden farklı olarak ilk filmlerdeki arkaik zion topluluğunun yerine son teknoloji ürünler kullanan rasta niobe teyze yönetiminde ion şehrinin kurulması bir gelişmedir bence, görsel açıdan bakarsak ben çizgi dizide gördüğüm ve görmek istediğim şeylerin, üstüne koyarak bu filmde karşılık bulduğunu ve farklı bir tat kattığını düşünüyorum, Sati kızımız afet olmuş ve yine matrix wikideki anlatısıyla hem mekanik hem duygusal bir cyborg olarak makinelerle insanların arasındaki bağı kuruyor, filmde noir atmosferin yıkılması sonucu cennet mahallesindem fırlama morpheus abimiz çok can yakar bu kostümle.
Giriyi linçleyecek kimseler icin tekrar belirtiyorum, Bu filmi matrix'e ek bir "b" movie olarak izledim ve keyifte aldım açıkcası ve söylemeden geçmek istemiyorum ama iki gün önce netflixte yayınlanan (bkz: don't look up ) filmi 7.3 puan almış imdb'de o filme bu puanı verip sonra ressurection filmine 5.9 veren kafa acaba isa mesih izleme beklentisiyle mi gitti salona ? -
büyük ihtimalle 5.'si, belki 6.'sı, belki dizisi de çekilecek olan the matrix'in 4. filmi (the animatrix'i saymazsak). ucu ''devam edecek'' dercesine açık bırakılmış.
serinin ana halkası: ''makineler vs. insanlar''... -- spoiler --
bu çelişki hala çözülebilmiş, sonuçlandırılabilmiş değil. 3. filmde; makineler neo'ya, ajan smith'i yok etmesi karşılığında barış taahhüdünde bulunmuşlardı. neo da smith'i etkisizleştirmiş, karşılığında barış sağlanmış, sentineller zion'u terk etmişti. filmin sonunda mimar, kahin'e bu barışın süreceğini, hatta sistemden özgürleşmek isteyenlerin de serbest bırakılacağına dair söz vermişti.
bu barış gerçekten de sürmüş, fakat pek bir anlamı kalmamış. matrix sıfırlanmış, tekrardan yazılmış, neo'nun beyni daha da karıştırılmış. yaşadıkları bir oyun gibi lanse edilmiş. insanlar hala köle olarak kullanılmaya devam ediliyor. anlaşıldığı kadarıyla barış hala devam ediyor çünkü zion yerine inşa edilen yeni şehir hala aktif, bir savaş yok; fakat aynı zamanda neo ve trinity de matrix'te hala esir hayatı yaşamaya devam ediyor. yani makineler verdiği sözü tutuyor mu tutmuyor mu pek anlamadım. hala makineler vs. insanlar çatışması devam ediyor. io'da neo'yu araştıran, onu arayan, onun seçilmişliğine inanan kitleler hala mevcut; ki onu buluyorlar ve tekrar uyandırıyorlar. makineler insanlardan daha verimli faydalanmanın yolunu bulmuş, neo ve trinity'i birbirine yakın tutuyorlar ama birleştirmiyorlar; böylelikle daha yüksek bir enerji açığa çıkıyor.
sanırım şu analist denen kişi, mimar'ın kodladığı kahin gibi bir program. matrix'in işlevselliğini sağlamaya çalışıyor. en son neo ve trinity analiste posta koyuyorlar ve uçmaya devam ediyorlar. bir kez daha deneyeceğiz diyorlar. neyi deneyecekler? insanları tekrardan mı uyandıracaklar özgürlüğe? morpheus'un önceki filmlerde yapmaya çalıştığı gibi... neo ve trinity'nin gerçekten böyle bir dertleri var mı? io'da birlikte olmaları ve aşklarını yaşamaları onlara yeter gibi geliyor bana; filmde öyle saçma bir romantizm işlenmiş. morpheus gibi dava uğruna hareket edecek kalibreleri yok. 3. filmde neo ve trinity kendilerini feda edebiliyorlarken, burada tüm io'nun yok olması pahasına neo aşkının peşinde koşuyor. bir garip tutarsızlık.
ana çelişki makineler vs. insanlar demiştik. bu barış şeklinde görülen örtülü savaşın sonucu hala belli değil. neo ve trinity; bu savaşı kazanmak için mücadeleye devam mı edecekler? çünkü hala makinelerin medeniyeti ve insanların medeniyeti birbirine karşıt. hala insan tarlaları var. io'daki başkanlar her ne kadar teslimiyet bayrağını çektilerse de, özgürleşmek gibi bir amaçları pek kalmadıysa da bu savaş sonuçlanmak zorunda değil mi?
ajan smith'in bu filmdeki rolü tam olarak ne? 3. filmde yok edildikten sonra makine onu nasıl tekrardan kodladı, amacı ne? neden analiste karşı mücadele etti, neden neo'yla bir ittifak yaptı? şu bugs denen mavi saçlı kızı kim uyandırdı? neo'yu çatıdan atlamaya çalışırken görünce bir şeyleri anladı ama, morpheus'un neo'ya kırmızı hapı vermesi gibi ona kırmızı hapı veren kimdi? önceki filmlerde insanların matrix'ten çıkması çok daha zordu, şimdikinde biraz gözardı edilmiş. fişi çekip çıkarıyorlar kafalarına göre.
-- spoiler --
pek bir şey anlamadım ben bundan, birtakım kopukluklar var gibi. ''işte, bu böyleymiş, şu şöyleymiş, mesele şöyle sonuçlanacakmış'' diyemedim. 3. filmin sonunda merak etmiştim, acaba ne olacak, barış devam edecek mi, matrix ne olacak diye düşünmüştüm. o düşüncelerime cevapları bu filmde bulamadım. belki de tekrar izlemeliyim. -
the matrix'i the matrix yapan her şeyin köküne kibrit suyu döküp "reboot yerine devam yapalım, fanlar daha fazla beğenir ve para basar" fikriyle yola çıkıp, aynı hızla sıçıp batıran film.
filmin ilk yarısında thomas anderson'ın patronu ile konuştuğu sahnede bariz bir şekilde filmin neden çekildiği anlatılıyor zaten. warner bros. denilen fantazya karteli bir nevi zorla bu filmi yaptırmış. yine de isim the matrix olunca insan biraz daha felsefi bir derinlik, biraz daha yenilik bekliyor.
ama olmamış.
çıkış fikiri aslında güzel; neo'nun makineler ve insanlar arasındaki barışı sağladıktan sonra kurulan yeni matrix içerisindeki yeri, geçmişte yaşanan olayları matrix içerisine yerleştirme şekilleri ve sistemin güncellenmesi ilk başta "aha bir adım öteye gitmişler" dedirtse de senaryonun çiğliği, görsel efektlerdeki basitlikler ve filmin genel havasının kanal d'nin imdb puanı 3 olan filmler kuşağı kıvamında olması insanın gözüne gözüne batıyor. aradan 20-21 yıl geçtikten yazılan senaryo, sonra çekilen film bu mu olmalıydı? diye soruyor insan.
filmin adı the matrix ama içeriği bir the matrix değil. -
Film değil Lana'nın Warner Bros ile olan kavgasını anlatmak için çektiği bok. Kadının bu işe girişme amacı film çekme kisvesi altında WB'ye laf atmak. Soytarılıktan bir şey değil. Mk orospusu. -
Köpek yerine trinity oynatılmış john wick -
matrix'i izleyip sinemadan çıktığımda karnıma yumruk yemiş gibi hissetmiştim. hatta yediğim yumruğun tadına doyamamış ve yenilen pehlivan güreşe doymazmış diye bir kaç kez daha sinemada izlemiştim filmi.
algılarınızla oynadığı yetmiyormuş gibi hikayesini sunma biçimiyle de sinemaya eşik atlatan filmlerden birisi olmuş, kendi modasını yaratacak kadar popüler kültürü de beslemişti matrix. ressurrections ise sıfır beklentiyle karşısına geçen bana ortalama bir mission impossible ya da john wick izliyor hissiyatından fazlasını vermedi.
kör göze parmak göndermeleri ki bu kör göze sokulan parmaklara sjw vurguları da dahil filmi olduğundan da dibe çekmiş sinema dili yönünden.
beni en çok üzen yanı ise sinematografi ve sanat yönetimi bakımından vasat bir film olmuş olması oldu.
özensizlik ve basitlik paçalarından akıyor filmin. ikinci sınıf aksiyon filmlerindeki gibi daracık kamera açıları içinde kayboluyorsunuz. oysa ki hikayesinin vuruculuğunu tüketmiş olsa da iki ve üçüncü filmler prodüksiyon başarısıyla akılda kalacak görsel bir zenginlik sunmuştu. resurrections ise insanı sarsacak bir hikaye yakalama şansı olmasa da umut verici hikayesine rağmen bok gibi olmuş. -
izlemeden önce yormuşum kendisini ama izledikten sonra hakkında iki satır dahi yazmamışım. aslında bu bile yeterince anlatıyor filmi. derin bir "oh" değil de derin bir "öf" dedirtti çünkü. yazık.
matrix bir efsane idi. tadı damağımızda bitmişti. keşke hortlamasaydı. matrix hilal'e anlatır gibi anlatılan bir film olmamalıydı. anlamayacak insanlar varsın izlemesindi. başka denebilecek bir şey yok. -
daha gerçekçi olayım. ber-bat amk. devam niteliğinde yapılmış olması gerektiği (bence gerekmiyordu) için yapılmış bir film. hatta filim. kaybedenler kulübü'nün de devamı böyleydi. yakın zamanda hatırladığım bir o var. zorlama yapacağınıza yapmayın abi. neden kara murat fatih'in fedaisi tadında dan dun sahne izledim ben ki?
2022 teknolojisinde?
sayesinde ilk tanıştığım kadınların "hangi matrix filmi en güzeli" tuzak sorusuna rahatlıkla 1 ulan bir diyebileceğim.
bak bu kısmı güzel kazanç. -
"gönülsüz sikişten burunsuz çocuk doğar" lafının cuk oturduğu film. keanu reeves bile "ya şimdi kim uğraşacak imajla falan" deyip john wick'ten çıktığı gibi bu filme girmiş muhtemelen.
the matrix resurrections/#266423 numaralı girdimdeki tahminim aşağı yukarı doğru çıkmış ama bu kadar uyduruk bir anlatım beklemiyordum şahsen. -
Aklımdayken yazayım; keanu reeves olmasa çekilecek çile değil aslında resurrection. İşin içinde hem o hem de video oyunları falan da olunca resurrection ile vakit kaybetmek yerine oturup johnny mnemonic izlemek on numara hareket olur.