-
deborah harkness'ın all souls üçlemesi adlı kitap serisinden uyarlama ingiliz sky one dizisi. başrollerinde matthew goode ve teresa palmer var ama yardımcı oyuncular da çok iyi. uzun zamandır ilk defa bu olmuş dediğim fantastik bir dizi izledim ve çok keyif aldım. insanların içinde yaşayan cadılar, vampirler ve daemon’ların hayatlarını konu alıyor. (daemon’ı neden iblis diye çevirmediğime birazdan değineceğim.)
nasıl tarif etsem, true blood gibi ipini koparmış orgy yapıp ve kan emmekten başka bir halt düşünmeyen vampirler kadar "yetişkin" bir tarz değil ama twilight ya da vampire diaries gibi liseli kızla 400 yıllık vampir aşkının draması kadar ergen de değil. cadılarla ilgili de epeydir kaliteli bir şeye denk gelmemiştim. charmed beni çok bozuyor. ya da ben fazla büyüdüm artık, ergenlere yönelik şeyler baymaya başladı. cadıların güçlerini, doğasını güzel anlatıyorlar. cadılar için kullandıkları efektler hoşuma gitti. aslında dizide genel anlamda efektler çok iyi. ayrıca venedik gibi mekânların kullanılması harika olmuş.
dizide 3 yaratık grubunun kendi konseyleri var. orada dönen siyasi entrikalar, birbirlerine olan düşmanlıkları normal insanların marifetlerini hiç aratmıyor. bir de, vampirler belli, cadılar da belli ama bu daemon’ların ne halt ettikleri hiç anlatılmadı, hiçbir marifetlerini görmedik. ne yaparlar, güçleri ne görmüyoruz hiç. kitaplarda anlatılıyor mu bilmiyorum, okumadım ama dizide resmen üvey evlat konumundalar. herkes gereksiz eleman diye bakıyor bu daemon’lara. biraz aydınlansaydık iyi olabilirdi. ya da daha etkili bir grup olabilirdi yerlerine. mesela werewolf’lar. bu kadar doğaüstü yaratığın olduğu bir dünyada onların olmamasını yadırgadım. ama yazarın kendi bileceği iş tabii o.
spoiler içinde çemkirmek istediğim ve çok sevdiğim noktalar var. izlemiş olanlar buyurabilirler. *
-- spoiler --
philippe’in ysabeau’ya yazdığı mektup en beğendiğim sahnelerden biri oldu. oturup bir türlü yazamaması, günümüzde ysabeau’nun karış karış mektubu araması ve sonunda bulması, phillipe’in bu sana son mektubum olacak demesi çok güzel kurgulanmıştı. aferin, yıldızlı pekiyi.
bir yıldızlı pekiyi de, 1519’daki cadıların diana’ya düğümleri öğrettikleri sahneler ve diana’nın düğümleri yaptığı sahnelere veriyorum. çok zarif bir koreografi olmuş kanımca.
kehanette, aslan ve kurt kanı olan cadı gecenin çocuklarının sonunu getirecek diyor yani vampirlerden bahsediyor ama dizide vampirler gündüz bile ortalıkta fink atıyor. güneşle bir dertleri yok. hatta gördüğüm kadarıyla hiçbir şeyle dertleri yok. e, gecenin çocukları demenin ne anlamı var anlayamadım açıkçası.
ve son olarak, kehanet falan biliyorum ama ilk görüşte aşk bu kadar mı abartılır yahu? biraz saçma olmuş. hani o sayede dizi hızlı ilerliyor o ayrı da, diana ve matthew birden bire nasıl “ben sensiz yaşayamam” kıvamına geldiler? biraz saçma olmuş. neyse, o kadarcık kusur da olsun diyelim fazla deşmeyelim.
-- spoiler --
ve son olarak dizinin müzikleri bir harika. şöyle iki örnek bırakayım.
amber run – i found love
soap&skin – me and the devil
bölüm sonunda "next time" kısımlarına denk gelirseniz, çok güzel cover’lar oluyor. tavsiye ederim. örneğin
AG ft Valerie Broussard - Nobody Knows The Trouble i've Seen
Alpines - i Put a Spell on You
iVESY - Shout