1. şair, yazar, çevirmen. 1937 yılında gaziantep'te doğdu. istanbul'da robert kolej'i bitirdi. bir süre istanbul üniversitesi gazetecilik enstitüsü'nde okudu. çevirmenlik, aktörlük, tiyatro oyunculuğu ve bazı gazete ve dergilerde yayın yönetmenliği yaptı. şairin basılı ilk kitabı, on iki yaşında yazdığı tek perdelik bir okul oyunudur. 1950'li yıllarda ikinci yeni şiir akımına katıldı ve bu akımın öncülerinden biri oldu. ülkü tamer'in kendisine özgü bir şiiri vardır. halk şiirinden beslenen doğal, yalın, insan sevgisi yüklü, çocuksu ve neşeli şiirler yazar. şair, şiir konusunda bu kadarla kalmaz, 70'li yıllara uzanan dönemde ve o dönemlerden de günümüze kadar yazdığı şiirlerde toplumsal ve politik konuları da ele alır. genellikle şiirlerinde yalınlığı seçmiş olan ülkü tamer, zaman zaman imge yüklü ve anlam bakımından kapalı şiirler de yazmıştır. dilimize yetmişin üzerinde eser çevirisi kazandıran ve yazının hemen her türünde eserler üreten şair, şiir antolojileri de hazırlamış ve birçok gazetede edebiyata, sanata ve hayata dair cana yakın köşe yazıları yazmıştır. şairin şiirleri, farklı müzisyenlerce bestelenmiş, bazense ülkü tamer müzisyenlerin kendisine önerdiği müziklere şarkı sözü-şiir yazmıştır:


    ******

    zülfü livaneli, iki şiirimi bestelemişti: atlının türküsü ile memik'e ağıt. ilki bu adı taşıyan albümünde yer alıyordu. ikincisi daha 'kayıtlara geçmemişti'.

    günün birinde, "gel, seninle değişik bir şey yapalım," dedi zülfü.
    "ne yapacağız?"
    "elimde dokuz beste var. beşi theodorakis'ten. dördü benden. sözleri yok. bunlara söz yazar mısın? albümde 10 şarkı olacak. biri zaten memik oğlan. o hazır."

    "yazarım," dedim. bunu dediğimde nasıl çetin bir işe kalkıştığımın farkında değildim (....) artık nasıl olduysa, theodorakis'in bir parçası çıktı ortaya. zülfü'yü aradım hemen. telefonda sözleri yazdırdım. pek sevdi. ben de yüreklendim, başladım bir başka parçayı çalışmaya.

    karacaoğlan'ın 'çiçek topla', yunus emre'nin de 'selam olsun' dizelerinden yola çıkarak güneş topla benim için'le selam olsun'u yazdım. ikisinin de, karacaoğlan'ın, yunus'un yazdıklarıyla başka ilgisi yoktu. olsun. kitabımda bunları yayımlarken birini karacaoğlan'a, birini yunus'a adadım. boynumun borcu.

    bestelerden birine şahdamar'ı yazdım. ama kullanmadık onu. şahdamar'ı da sonradan edip akbayram bir başka besteyle, mustafa uysal'ın bestesiyle değerlendirdi.

    (ülkü tamer/radikal, 17.01.2004)


    ******

    şairin bestelenen şiirleri-şarkı sözleri:

    * ahmet kaya - selda bağcan (üşür ölüm bile)
    * ahmet kaya (gül diken)
    * zülfü livaneli (atlının türküsü)
    * zülfü livaneli (selam olsun)
    * zülfü livaneli (mayın/kilis'e haber saldım)
    * zülfü livaneli - banu kırbağ (memik oğlan)
    * zülfü livaneli (güneş topla benim için)
    * edip akbayram (şahdamar)
    * grup yorum (düşenlere - şairin "ağıt" şiirinin adı değiştirilmiştir)
    * sesler ve düşler (kırda vurulanların türküsü)


    şiir kitapları:

    - soğuk otların altında (1959)
    - gök onları yanıltmaz (1960)
    - ezra ile gary (1962)
    - virgülün başından geçenler (1965)
    - içime çektiğim hava değil gökyüzüdür (1966)
    - sıragöller (1974)
    - seçme şiirler (1981)
    - yanardağın üstündeki kuş (1986, toplu şiirler)
    - bir adın yolculuktu (2014)


    öykü kitapları:

    - alleben öyküleri
    - çocukluğumdaki bayramlar (alleben öyküleri)
    - tarihte yaşanmamış olaylar 2014)


    çocuk kitapları:

    - pullar savaşı (1975)
    - gün ışığı hoşça kal (1976)
    - ne biliyorum (1977)
    - hangisi doğru (1977)
    - çocuklara genel kültür (1977)
    - tele yunus (1980)
    - şeytanın altınları (1989)
    - sanat sınavı (2006)
    - hoca nasreddin der ki


    anı kitapları:

    - allaben anıları (1997)
    - yaşamak hatırlamaktır (1998)
    - bir gün ben tiyatrodayken (anı-günlük-mektup, 2003)


    sinema-araştırma-inceleme kitapları:

    - ihanet yılları
    - sinema dedi ki


    derleme-antoloji kitapları:

    - şiiristan (kısa mizahî şiir çevirileri, 1959)
    - yolcunun kitabı (1962)
    - varlık şiirleri antolojisi (1966)
    - sahici mucizeler (1986)
    - çağdaş rus hikâyeleri (1971)
    - çağdaş latin amerika şiir antolojisi (1982)
    - güzel sözler (erol erduran-ülkü tamer)
    - büyük sözler (erol erduran-ülkü tamer)


    çeviri kitapları:

    - j.k. rowling (harry potter ve felsefe taşı)
    - yevtuşenko (babi yar)
    - tagore (profil)
    - max jacob (sahici mucizeler)


    oyun kitabı:

    - duygular konuşuyor (1948)


    deneme kitabı:

    - kırıp dökmeden (2010)

    ödülleri:

    - 1965 türk dil kurumu çeviri ödülü (edith hamilton'dan mitologya çevirisi)
    - 1967 yeditepe şiir armağanı (içime çektiğim hava değil gökyüzüdür)
    - 1991 yunus nadi öykü armağanı (alleben öyküleri)
    - 2004 melih cevdet anday şiir ödülü (bir adın yolculuktu)




    bir ormanda tutup onu
    bağladılar ağaca
    yumdu sanki uyur gibi
    gözlerini usulca

    bir soğuk yel eser
    üşür ölüm bile
    anlatır akan kanı
    beyaz sesiyle

    diz çöktüler karşısına
    sonra ateş ettiler
    parçalanan yüreğine
    yuva kurdu mermiler

    bir soğuk yel eser
    üşür ölüm bile
    anlatır akan kanı
    beyaz sesiyle

    gelip kondu bir güvercin
    ellerine o gece
    kırmızı bir çelenk oldu
    bileğinde kelepçe

    bir soğuk yel eser
    üşür ölüm bile
    anlatır akan kanı
    beyaz sesiyle




    uçakları nedeyim
    gökkuşağı gönder bana
    senin olsun süngülerin
    gül dikeni yeter bana.

    kan kurşundan silinince
    kardeş olur kardeş olur eller bana
    kan kurşundan silinince
    kardeş olur kardeş olur kardeş olur eller bana.

    silahları nedeyim
    benim sevgim mavzer bana
    suya attığım çiçekler
    bir gün olur döner bana.

    kan kurşundan silinince
    kardeş olur kardeş olur eller bana
    kan kurşundan silinince
    kardeş olur kardeş olur kardeş olur eller bana




    mazmahor'dan öte giden yol uzun
    yürü atım rahvan atım tez yürü
    gece vakti azrail'de kol uzun
    yürü atım rahvan atım tez yürü

    gün tükendi karşı dağın ardında
    koca yürek bir tek kurşun derdinde
    ölse gerek yiğit kendi yurdunda
    yürü atım rahvan atım tez yürü

    mazmahor'un beri yanı üç söğüt
    su ılınır yaprak açar bir ağıt
    kalır isem bu yollarda yasım tut
    yürü atım rahvan atım tez yürü




    selam olsun dağa taşa
    yaranlara selam olsun
    ormandaki kurda kuşa
    cerenlere selam olsun

    dünya üstü kara zindan
    boynumuzda yağlı urgan
    yolculardan hancılardan
    soranlara selam olsun

    ölüm canın has yoldaşı
    diken gülün gönüldeşi
    kar altında deniz düşü
    kuranlara selam olsun

    kağıdımız çaput bizim
    kefenimiz bulut bizim
    mesleğimiz umut bizim
    kıranlara selam olsun




    on dört yaşım diken ile kaplanmış
    göz ucuma karıncalar toplanmış
    kurşun gelmiş kaşlarımın üstüne
    alın yazım okur gibi saplanmış

    uyu memik oğlan uyu
    öte geçelerde büyü

    dağı dağa kavuşturan ben idim
    suyu suya eriştiren can idim
    yükledim mi mazmahor'dan kaçağı
    gece vakti ışıldayan gün idim

    uyu memik oğlan uyu
    öte gecelerde büyü

    kar üstüne düşer serçe çıt diye
    kanatları parça parça çıt diye
    dokandın mı bir ucuna kırılır
    can dediğin cansız sırça çıt diye

    uyu memik oğlan uyu
    öte geçelerde büyü




    seheryeli çık dağlara,
    güneş topla benim için.
    haber ilet dört diyara,
    güneş topla benim için.

    umutların arasından,
    kirpiklerin karasından,
    döşte bıçak yarasından,
    güneş topla benim için.

    yazdan, kıştan, ilkbahardan,
    mahpuslarda dört duvardan,
    doludizgin sevdalardan,
    güneş topla benim için.

    seheryeli yâr gözünden,
    havadaki kuş izinden,
    geceleyin gökyüzünden
    güneş topla benim için...




    hey sevgilim, gülüm, yarim
    can içinde şahdamarsın
    fermansın bü dünyaya
    neye baksam sen varsın

    yola düştüm ay batarken
    derelerde buldum seni
    ötelerde sanır iken
    berilerde buldum seni

    ekmeğimi dörde böldüm
    yarılardan buldum seni
    ölülerden haber aldım
    dirilerde buldum seni

    içimdeki çıralarda
    dışımdaki törelerde
    bilemezsin nerelerde
    nerelerde buldum seni




    bu toprakta kalır adın
    tohumların arasında
    yeşilinde tarlaların
    başakların sarısında

    yıllar geçse de aradan
    kopar gelir ırmaklardan
    ışır yine kurşunlanan
    dostlarının yarasında

    günü gelir dağa çıkar
    yıldızlardan şiir çeker
    kanımızı siler yıkar
    suların en durusunda

    bir annedir bir kardeştir
    ovalarda bir ateştir
    sırasında hayat verir
    ölüm saçar sırasında

    bayrak olur bize yarın
    rüzgârıyla ilkbaharın
    dalgalanır genç kızların
    gözlerinin karasında




    telef olduk kır içinde
    hançer idik kına döndük
    tane iken nar içinde
    kuru otta cana döndük

    bes allah'a kullar idik
    toprak bizim beller idik
    ne biliriz eller idik
    o toprakta sona döndük

    felek kırdı cümlemizi
    kilitledi sılamızı
    kurar iken kalemizi
    yıkılası hana döndük

    can alıcı yola çıktı
    yıldızımız gökten aktı
    su başında akşam vakti
    soluklanan güne döndük

    ecel safa geldi dedik
    yası umut ile yuduk
    ölür iken on beş idik
    şimdi on beş bine döndük




    sevda değildi bu
    sanki bir düştü
    sürecek diyordum
    sonsuza kadar

    takvim yaprağına
    ayrılık düştü
    aramıza girdi
    bu kara duvar

    beni bekledinse
    yağmurda karda
    beni bekledinse
    deli rüzgarda

    beni bekledinse
    yorgun yıllarda
    susuz yüreğimde
    çiçekler açar

    yüzün ay ışığı vuran bir koydu
    saçların gecede saman yoluydu
    için güneşlerle dolu doluydu
    önce gözlerine gelirdi bahar

    beni bekledinse
    yağmurda karda
    beni bekledinse
    deli rüzgarda

    beni bekledinse
    yorgun yıllarda
    susuz yüreğimde çiçekler açar
    çorak yüreğimde çiçekler açar




    geceleyin karanlıkta
    suya attım ben sesimi
    türkü oldu birdenbire
    denizinden geçen gemi

    geceleyin karanlıkta
    gülümsedim buluta ben
    saçlarına düşen yağmur
    gökkuşağı oldu birden

    geceleyin karanlıkta
    yıldız tuttum gök içinde
    ışığını sana vurdu
    bir gül açtı yüreğinde




    bana çiçek gönderme
    bir kuş ağacı gönder
    dallarında gezinsin
    kül rengi güvercinler

    konsunlar yastığıma
    uyutmak için beni
    sırtlarında kuş tüyü
    gagalarında ninni

    kaldırıp yatağımı
    uçursunlar göklere
    kendimi yıldızlarda
    bulayım birdenbire

    bana çiçek gönderme
    bir kuş ağacı gönder
    alnıma dokunanlar
    iyileşmiş desinler




    yazın bittiği her yerde söylenir.
    böyle kırmızı kalkan görülmemiştir
    ölüleri örten yapraklardan başka.
    çünkü sahiden yaz bitmiştir,
    göle bakmaktan usanır insan,
    koru tutmaktan, yol gözlemekten;
    çadırlar toplanır, yaralar sarılır;
    durgun bir yolculuk, uzun bir şapka
    artık yaprakları beklemektedir.

    aşk mıdır kış gelince başlayan
    beyaz kılıçla yürüyen aşka...
    bırakmaz olur kuşlarını ülkeler,
    yazın her yerde bittiği söylenir;
    yorgunluklar çoğalır silahlardan sonra;
    kardan mezarları görülür ıssızlığın
    ölü öpüşlerin koyuluğuyla...
    aşk kalmıştır otlarda yılı götüren,
    cesur savaşçıları taşıyan kışa.

    her yerde yazın bittiği söylenir,
    çürür çiçeklere yapışan kanlar;
    belki uzaktan iki atlı yaklaşır,
    belki yakından iki yaprak kalkar;
    akşamın örtüsü derelerde yıkanır,
    gökyüzünü görünce gecenin devi
    çıkarıp şapkasından yıldızlar saçar,
    cüceler bunu bilir, gürgenler bilir,
    aşkın uyumadığı her yerde söylenir.


    (not: ülkü tamer'in şiirine gönderme olarak, haydar ergülen, (bkz: )




    ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün,
    ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün;
    serinlik vurdu korulara, canlandı serçelerim;
    sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata,
    ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta.

    sen bana çok güzeldin, senin ayakların da.

    #2221 ma icari | 8 yıl önce (  8 yıl önce)
    0çevirmen, şair 
  2. hep güzel yaşamış, dizeleriyle bize güzellikler katmış ve bu gece aramızdan güzel ayrılmış, güzel insan.
    #85145 okuryazamaz | 7 yıl önce
    0şair 
  3. akp iktidarı döneminde vefat eden aydınlarımızı saymama neden olan son ölüm haberini getirmiş şair. ışıklar içinde uyusun.

    selam olsun

    selam olsun dağa taşa
    yaranlara selam olsun
    ormandaki kurda kuşa
    cerenlere selam olsun

    dünya üstü kara zindan
    boynumuzda yağlı urgan
    yolculardan hancılardan
    soranlara selam olsun

    ölüm canın has yoldaşı
    diken gülün gönüldeşi
    kar altında deniz düşü
    kuranlara selam olsun

    kağıdımız çaput bizim
    kefenimiz bulut bizim
    mesleğimiz umut bizim
    kıranlara selam olsun
    #85536 ma icari | 7 yıl önce
    0çevirmen, şair 
  4. www.youtube.com/...

    şahane Ülkü Tamer İkinci Yeni'nin Hikayesi.
    ikinci yeni geleneğinin en çocuksu yazarı.
    #150478 ethicaysa spinoza | 6 yıl önce
    0şair