1. 'ın Ekim 1985 tarihli Sanat Olayı dergisinde yayımlanan ve çok tepki toplayan yazısı. Bu yazının aynı yılın 22 Ağustosunda sirozdan vefat eden için yazdığı söylenmektedir.

    "şiirde dün yok mu" başlıklı, Turgut Uyar üzerine yazılan yazıların derlemesinde yer alan yazı şudur (kitap ndan çıkmıştı):

    -- spoiler --


    "Şairi, canlı ve üretici kılan, toprağıdır: yani halkı ve tarihi! kökleriyle, tarihinden özsuyunu süzüp dallarıyla halkının antenlerini oluşturdukça, ayaktadır ve verimlidir: üreteceği şiir, toprağına dökülünce bereketlenecektir, çünkü bakarsın yarısı halk olup somutlaşmıştır, yarısı tarih olup gerçekleşmiş! Şair, toprağından sökülmedikçe, ayakta ölür: ağaçlar gibi.

    Şairin 'boşa çalışması'...

    Şairin 'uzun' ölümü, toprağından 'sökülünce' başlıyor: tarihini kaybetmiş, halkından kopmuştur. Yabancı dalga uzunluklarından yanlış antenlerle, yanlış duygular algılayıp, yanlış bir dil dokusuyla çevresine yaymak ister. Hangi çevresine? altında toprağı, yani halkı ve tarihi olmadan, sinyalleri ne ahmet-mehmet olur somutlaşır, ne tarih olur gerçekleşir. Evrenin ıssız karanlığında kaybolur.
    Bu, 'şairin boşa çalışması' demektir ki, 'uzun' ölümünün ana sebebidir. Çünkü sinyalleri halkı tarafından algılanmayan şair, kökü havada kaldığı için, gittikçe daha bencil, gittikçe daha yabancı, gittikçe daha soyut sinyallere düşecek; önce çevresinden, sonra eşinden dostundan, nihayet hayattan kopup ölümle kadeh tokuşturmaya başlayacaktır.

    Hesabı kimden sorulacak?

    Ölüm birden gelse, iyi! Gelmiyor. Önce ilgisizliği gönderiyor, arkasından istihzayı, sonra da unutulmayı! Öyle ki, sonunda şairin kapısını çaldığında, eski yakınları bile 'on yıl gecikmiş bir ölüm' diyebileceklerdir. Üstelik, 'ayakta olmayan'.
    Türk Edebiyat Tarihi'ni yazacak olanlar böyle 'uzun' ölen şairlerin hesabını kimlerden soracaklar? O şairleri topraklarından sökenlerden mi? Soyut 'ecnebiliklerine' alkış tutanlardan mı? Alkolizm batağında kadehdeşlik edenlerden mi? Yoksa birkaç sanatçı nesline 'çağdaşlaşma'nın, 'ulusallık' kapısından geçeceğini bir türlü anlatamayan, 'kültür politikaları'nın sorumlularından mı?
    Şair dediğin toprağında yaşar, ayakta ölür."


    -- spoiler --


    Daha sonra anlaşılan o ki, tepkilerden çekinen Attila İlhan hakkında hiçbir şey yazmamış.

    Merak ettiğim yerlere gelince:

    1- Kaptanın birinci ve ikinci yenicileri sevmediği malûm. tam olarak aralarında ne geçmişti acaba ki, Turgut Uyar'a ölümünün ardından nezaketen bile iyi şeyler yazamamış?

    2- kaptan alkol bağımlılığı bilinen (nitekim karaciğer nakli vs yapıldı) eniştesi hakkında da böyle şeyler yazmış mıydı?

    3- Tüyap kitap fuarında yoğun bir söyleşi ve imza günü programının ardından yorgunluktan kalbinin durması (ayakta ölmüş gibi işte) "kaderin cilvesi" olarak yorumlanabilir mi?

    4- Ulusalcılığın ideologlarından biri olan Attila İlhan'a olan tepkiyle ikinci Yeni'nin yükselişi arasında bir illiyet kurulabilir mi? (Mesela da siyasi şiirler yazmıştır ama onunla değil "iki çay söyledik biri açık" dizeleriyle anılıyor en solda bile)
    #255926 bir gocmen | 4 yıl önce
    0köşe yazısı