1. alt fermantasyon yöntemiyle üretilen lager/pilsner biraların aksine üst fermantasyon yoluyla üretilen ale tipi biraların çoğunlukta olduğu bira alt grubudur. alkol oranı yüksek, lager biralara göre şeker tadının belirgin olduğu, rengi, biranın tipine göre, açık sarıyla koyu kahverengi arasında olabilen bira tipidir. önemli bir bölümü lagerlere göre daha az asitli, daha gövdeli ve köpüğü kremamsıdır.

    üniversite yıllarımda rakı ve votka ve şarap dışında neredeyse hiçbir içki içmezdim. bira ise hiç sevmediğim bir içkiydi. biranın ne kadar boktan bir içki olduğunu, efes-tuborg ve bilumum birayı sevenlerin içki kültüründen yoksun olduğunu her platformda dile getirirdim. sonra liseye girişimizin yirminci yılını(aslında ortaokula girişimiz. çünkü bizim zamanımızda lise ve orta okul hazırlık dahil yedi yıldı.) kutlamak için 'a gittik. bir arkadaşımızın bir süredir orada çalışıyor olması ve kentte yapılacak aktiviteleri iyi bilmesi de oraya gidişimizde bir etkendi. açık söylemek gerekirse ve çeşit çeşit biraların olduğu publar dışında benim için oldukça sıradan bir şehir. bir görev nedeniyle veya arkadaşımı ziyaret dışında bir daha da amsterdam'a gitmem. kent de benim gelmemi dört gözle bekliyordu zaten(!)

    birayı hiç sevmememe rağmen ve belçika biralarının farklı karakterini ayrıntılı olarak bilmememe rağmen öğlen ve akşam yemeklerinin her birinde en az iki üç farklı birayı denedim. dolayısıyla dört günde yaklaşık yirmi beş otuz bira denemiş oldum. bazılarını çok sevdim. en fazla aklımda kalan biralardan biri oldu. biraya göre yüksek alkol oranı(%8,5), acı tadı, yemeklerle uyumu hoşuma gitmişti. kendi kendime "ulan ben birayı değil lager tipi birayı sevmiyormuşum." dedim. biraz da hayıflandım. çünkü duvel ve beğendiğim diğer biralar o zamanlar türkiye'de yoktu. kısa sürede de geleceğini tahmin etmiyordum. ama şansıma duvel, türkiye'ye döndükten altı yedi ay sonra ithal edilmeye başlandı. ondan önce leffe brune ve blond gelmişti. hollanda'da içtiğim ve beğendiğim yüksek alkollü leffe radieuse de daha sonra ithal edildi. ben de inanmış bir lager bira düşmanı olarak duvel'in gönüllü tanıtım elçisi oldum. misafirliğe gittiğim evlere birayı götürdüm. arkadaşlarıma tattırdım. beğenirlerse getirdiğim diğer şişeleri açıp beraberce içtik. dışarda içerken de benzer bir uygulamaya gittim. militan lagerci müptezel arkadaşlarımı ikna edemesem de elit bey ve hanım arkadaşlarıma duvel'i, olmadı leffe'yi sevdirmeyi başardım.

    sonra bahariye caddesi'nden moda'ya çıkarken caddenin sonuna doğru sağ kolda coupe isimli bir bar açıldı. bir gün şans eseri bara gittik. bir de baktım, adamların bira dolaplarında adını sanını duymadığım belçika biraları duruyor. bir yıl içerisinde coupe'ye gide gele yaklaşık yetmiş farklı birayı denedim. önceliğim alkol oranı yüksek biralar oldu. zaten belçika alelerinin çoğu böyleydi. sonra işletmeciyle ve çalışanlarla ahbap oldum. biranın karakterini, tadını vs. onlara sorup öyle içmeye başladım. belçika biraları bitince ingiliz ve amerikan indian pale ale vd. biralarına geçtim. ama hiçbiri belçika biralarının yerini tutmadı.

    en beğendiğim belçika biraları; chimay, westmalle, kwak, delirium, rochefort ve st. bernardus oldu. bunlardan chimay, westmalle ve rochefort "trappist" biralarıdır. bunlar manastırda keşişler tarafından üretilirler. bu biralar, manastırların masraflarının karşılanması amacıyla üretildiklerinden diğer biralara göre daha az miktarda üretilirler. belçika'da altı, hollanda'da bir olmak üzere toplamda yedi orijinal manastır birası üretilir. hollanda'nın manastır birası olan la trappe de çok iyi bir biradır. birkaç yıl öncesine kadar metro grossmarket'lerde bulunuyordu. st. bernardus da bir manastır birası olmasına rağmen, etiketinde "trappist" damgasını taşımaz. tat ve karakter olarak manastır biralarının şahı westvleteren'e benzer. çünkü onun içinden çıkmıştır. ilgili manastırın yönetimi, sonrasında keşişlerin kendi tüketimine yetecek miktarın biraz fazlasının üretilmesine karar vermiştir. bu tarihten sonra bu bira(westvleteren), şahıslara ancak manastırda sınırılı sayıda satılmaya başlanmıştır. bira, çevredeki birkaç lokantaya da toplu satış yapılmaması şartıyla verilmektedir. bugün zengin arap şeyhi veya rus oligark bile olsanız ancak 24'lü bir kasa birayı manastırdan alabiliyorsunuz. koyu kahverengi şişeye sahip biranın üzerinde hiçbir etiket bulunmuyordu. bilgiler sadece kapaktaydı. artık bazı partilerde şişenin üzerinde markanın adı ve biranın türü yazabiliyor.

    trappist biralarının genel karakteri, yüksek alkollü, yoğun, şekerli olmasına rağmen acı olmaları. bunlar arasında en iyi olanlardan chimay'in blue'nun alkol oranı %9, westmalle trippel'in ise %9.5. biraların tadının çok güzel olmasının yanında alkol oranının yüksekliğinin benim için iyi tarafı, bunlardan iki veya üç şişe içildiğinde çakır keyif olunabilmesi. bana göre lagerlerin hem tadı kötü hem de kafanızın "güzel" olması için altı yedi şişe içmeniz gerek. sürekli çişe gitmeniz de tercih edilir bir şey değil. bu arada belçika biralarının alkol oranı yüksek olduğu için, bunlar 33 cl'lik şişelerde satılıyor. bazen 75 cl'lik büyük şişeler de üretiliyor. bunlar iki kişinin veya uzun sohbetlerde bir kişinin tüketmesine yönelik. bira genelde hızlı içilen bir içki. bir saatte %9 alkollü 75'lik bir şişeyi bitirirseniz sonuç pek iyi olmayabilir. evdeki su dahil her şeyi şişeden içmeyi seven ben, belçika biralarını bardakta içiyorum. hepsinin kendi özel bardağı var zaten. bu biraların, kompleks tadının daha iyi alınabilmesi için, bardakta ve lager tipi biralar göre biraz daha sıcak(8-10 derece) içilmesi öneriliyor. yine lager tipi biralara göre bunlar daha bardağa daha köpüklü konuyor. köpük bardağın yarısına kadar olabiliyor. bu hem köpüğün kremamsı güzel tadını almanıza hem de biranın hızlı soğumamasına yol açıyor.

    euro'nun on lira olması, içki üzerindeki vergilerin arşa çıkmasıyla bahsettiğim biraların market/tekellerde şişe fiyatları 50 tl'yi buldu. restoranlarda 70 lira civarına satılmaya başlanınca, ben de dahil, bunları kimse iç(e)memeye başladı. dolayısıyla pandemiden önce neredeyse hiçbir barda bunlar bulunmuyordu. ben de rotayı ve gibi yerli üretim tadının güzel olduğunu düşündüğüm biralara çevirdim. böylece cari açığın artmasına da katkım azaldı!
    0içki 
  2. (bkz: )
    #254006 mangetsu | 4 yıl önce
    0içki