1. öncelikle bu başlığı açmak nasıl bana kaldı, ona gülüyorum şu an.

    sonralıkla bütün arkadaşlarımın çocuklarını kırıp geçirmiş, arkadaşlarımı da intiharın eşiğine getirmiş sendrom. zaten şimdiki çocukların derdi bitmiyor anacım, yok terrible two, yok horrible three. kimi sıçmicam diye tutturuyor, kızlar süslene püslene noel ağacına dönmüş durumda, oğlanlar az daha iyi gibi görünüyor bana, onlar hala osuruk geğirme yarışması yapıyor gibiler genel olarak, yine de üç tanesi (kız erkek fark etmez) bir araya gelse 20 tane kavga çıkıyor, anaları babaları gariban eşimle beni hakem ilân ediyorlar sonra, kim haklı diye. valla devir çok değişmiş, biz minnoş minnoş geziyorduk o yaşta, bunların her biri olmuş başımıza omen. neyse analar babalar precios'larını gömdüğüm için bir yandan eksileyedursunlar ben esasen yararlı olduğunu düşündüğüm bir bilgi vermeye geldim başlığına. çeken varsa 2 yaş sendromlu bebesini, işine yarayabilir gibi geldi.

    bir arkadaşımın çocuğu geçiriyor bunu, dünyanın en neşeli insanı olan annesi ise intiharın eşiğinde "şu konuda okuduğum kadar kendi alanımda okusaydım, bugün en az bir doktora sahibiydim. bak iki de olabilir, 'en az' diyorum" diyor.

    kızını "evde kontrolsüz bir maymun besliyor gibiyim" şeklinde tanımlayan gariban annemizin aktardığına göre, bu sendromu yaşayan çocukceğizlerin en büyük dertlerinden biri de kendini ifade etmek istemesi, ancak ya yeteri kadar dil hakimiyeti olmadığından ya da ebeveynlerinin anlamak için çaba göstermeyişinden mütevellit anlaşılmayışına dellenip bir öfke nöbetine tutulması. arkadaşım sürekli kızına dikkatini verip o kendini ifade etmeye çalışırken çocuğunun derdini kavrayıp "şunu şunu mu demek istiyorsun?" diye konuyu anladığını belirttiğinde çocukta bariz bir rahatlama ve sakinleşme gözlemlemiş. çocuk konuşurken her anladığını düzenli olarak söylüyormuş bebesine.

    tabi dertler bu kadarla sınırlı değil, birinci elden tecrübe etmediğim bir konuda ahkam kesmek de ne haddime; ancak bu dertten muzdarip ebeveynler çocuklarıyla bu şekilde iletişim kurmayı denerlerse bu geçici süreci daha kolay atlatabileceklerini düşünüyorum.

    bu arada anneme sordum, kız kardeşimle benim iki yaş sendromumuz oldu mu diye, en ufak fikri yok. bizim nesil çok şanssız yemin ediyorum. çocukken evde azıcık gürültü yapsak komşular rahatsız oldu diye, misafir gittiğimiz evde su istesek "görgüsüz gibi her gördüğünüzü istemeyin" diye, okulda yaramazlık yapsak öğretmen şikayet etse "serseri mi olacaksınız başımıza, biz sizi okutmak için neler çekiyoruz" diye ağzımıza zıçarlardı; büyüdük, çoluk çocuğa karışanların ağzına şimdi de çocukları mıçıyor. bizim nesil tokat yemeye gelmiş bu dünyaya, başka da bir şey değil. yüce eru yar ve yardımcınız olsun anneler babalar. ramen.
    #251856 istenc | 4 yıl önce
    0sendrom 
  2. Bir insan evladının 2 yaşına kadar hali hazırda yalnızca yiyip içip yattığından, ilk defa bireysel hareketlere 2 yaş civarı sahip olmasından ve tercihlerini tek başına yapmaya başlamasından kelli bu ismi alan dönemi anlatma biçimidir.

    hayatının devam eden süreçlerinde 4 yaş sendromu-7 yaş- 10 yaş- 12 yaş- 13 yaş 22 yaş ya da ne bileyim 30 yaş 34 yaş falan diye devam edecektir.
    Bazıları çok göze çarptığından isim veriyoruz, bazılarını es geçiyoruz düşüncesindeyim.

    Her yaş dönemi sendromu veya her çeşit hayat sendromu gibi bunun da kaynağı aslında çok basittir. İnsan denen varlığın yapmak istedikleriyle, yapabildiklerinin çakışması sonucu oluşur. Terazide yapmak istedikleriniz yapamadıklarınızdan ağır bastığında elbette sıkıntı başlar.

    Çocuklar için başlığa konu olan sendromda, Çocuk aklından geçen düşüncelere gerek konuşma, gerek tüm bunları ifade etme gerekse motor beceri kabiliyetleriyle yapabilme yetisinden yoksundur ve bu onu agresifleştirir.

    diyelim ki aklından o minicik bir şeyi alıp bakmak geçer, çevrede onu korumaya çalışanlar tarafından engellenmesini aşarsa bu defa da minik parmaklarıyla yakalamakta zorlanır, tuttuğunda ise onunla ilgili soruları soracak kelime haznesine sahip değildir ve kendini ifade edemez. işler çığırından çıkar.

    insan hayatındaki birçok sendromun temelini de düşünürseniz, kimsenin bizi anlamadığından, yalnızlığımızdan şikayet ederiz. Yapmak isteyip yapamadıklarımız bizi çok üzer ve sıkar.
    Çocuklarda da elbette bu yeni yeni birey olma süreci daha da sancılıdır.

    2 yaş sendromunda olduğu düşünülen çocuğa bir şeyleri mantık çerçevesinde anlatmaya çalışmak, onun her şeyi büyük bir olgunlukla karşılamasını beklemek elbette karşılık vermeyecektir.

    2 yaş dönemindeyken bir şeylere sinirlenip ağlamaya başlayan oğlumun, ağlaması devam ederken bu defa da "göz yaşımı geri koy" diye daha da çıldırarak ağlaması karşısında süper mallaştığım ve dakikalarca ona bunun imkansız olduğunu anlatmaya çalışmamın neticesinde, konuyla ilgili bir bilene sorup hatta kısa süreli de bir eğitim alma aşamalarından sonra durumun bambaşka olduğunu anladım.

    aslında burada da, hayatımızın daha sonraki aşamalarında olduğu gibi, sevdiklerimizden sadece yanımızda olmalarını, bize bir şeyler anlatmaya çalışmamasını, bizi bir şeylere ikna etmeye çalışmamasını nasıl bekliyorsak, 2 yaşındaki yavrucağımız da sadece bunu bekliyor.
    göz yaşım geri gelsin diyen oğlumla, evet annecim geri gelsin çok haklısın dediğim anda aynı kulvardaydım.
    yağmur şimdi yağsın dediğinde, bulutların hareketlerini duymak istemediği ortadaydı, evet annecim şimdi yağsın neden yağmıyor ki şimdi? diye onunla şaşırdığımda da aynı kulvardaydık.

    hepimizin tek duymak ve hissetmek istediği "yanındayım ve seni anlıyorum" cümlesi ile çözülebilecek tek taraflı olmayan, paylaşım gerektiren bir sendromdur diyebilirim sevgili dostlar.
    içinde bulunduğumuz yaşın sendromuyla kolaylıklar diliyorum hepimize.





    #251865 la campanella | 4 yıl önce
    0sendrom 
  3. o yaşa kadar "hayır" diyemeyen çocuğun hayır diyebilmesi, bunun sınırlarını test etmeye başlamasıdır. 3-4-5-6- yaşında daha iyiye gitmez. şanslıysa ilgi, alan, imkan verilmesiyle bu dirayet ve kontrol ihtiyacı düzgün eylemlere yönlendirilir.
    #251890 bere | 4 yıl önce
    0sendrom