bu başlık kişiye özel bir başlıktır
-
çocukken eve tamirci gelmişti. adamın su terazisi vardı. hem dikey, hem yatay hem çapraz ölçen. ne acayip şeydi içinde yeşil su var, eğim gösteriyor. aklım gitmişti ya.
"bu ne, nasıl kullanılıyor?" dedim "ölçü o ölçüyoruz" dedi. "mal bu adam?" diye baktım bir süre, o da bana "aptal herhalde çocuk, anlamadı" der gibi bakıp işine döndü.
herkesin soru ve sohbetimi haketmediğini küçük yaşta anlamış oldum. -
konularını büyütüp çarpıtma hastalığı var bütün belgeselcilerde.
korsanlık belgeseli izliyorsun, öyle bir çekmiş, bağlamış anlatmış ki sanırsın dünyanın en büyük problemi çinhindinden somali'ye korsanlık. bitse açlıktan eşitsizliğe, kovide, kuantum kimyasına tüm dertlerimiz çözülecek. güney afrika'da kaybolmuş müziyenin belgeselini izliyorsun, jackson, mercury, dio falan bok yemiş bok. yüzyılımızın beethoven'ı bu adammış. meydanlarda toplanıp tapınmamız lazım.
bu yüzden belgesel sevmiyorum. aşırı boş zamanı olan insan işi. wikipedia'da yarım sayfada tartıp öğrenebileceğin şeyler için 2 saatini televizyon başında kitlemek ve abartılı öyküler dinlemek gereksiz. -
ayakkabıcı, çantacı, zurnacı... hepsinin ayrı dükkanı varken, o filmlerdeki gibi dükkanda sakin sakin şapka alacak adamı bekler, şapka yaparken bunlar, bize canlandırıldığı kadar mutlu huzurlu muydular acaba? -
tutkusuz insanlara üzülüyorum.
bunlar sevgilileriyle kavga etmez, üniversiteye hazırlanırken bölüm hayallleri kurmaz, işyerinde labaratuvar faresi gibi takılırlar, haftanın 50 saati uğraştıkları meslekleriyle ilgili kafalarını kurcalayan sorular yoktur. en ilginç muhabbetleri "asumanların evinde o kadar cici bir akşam yemeği yedik ki" düzeyindedir. yazık yani.
onlar da bana takılıyordur "kendini heyecanlandırıyor, gazlıyor boşuna" diye. -
iş durumundan astrazeneca aşı oldum. "covid olmuş kadar sarsılacaksın" demişlerdi, olmadı. ertesi gün 10 dakika bir terleme geldi. çay içtim geçti. hararet alır.
iyi oldu avrupa ilaç ajansının paniğin gereksiz olduğuna karar verip az salması, aşı bulduk fakir halimizle.
bize oxford yakışır. -
bu marpuç beyinli tayfanın fantastik eserlerle arasının olmaması, kurguyla gerçeği ayıramamalarından.
televizyonda ne görse gerçek sanıyor, sonra ejderha görünce error veriyor. pişmaniye hadiyat, kurtlar vadisi vs. deki karakterlerin kendi gibi kolu, bacağı var diye, bunların hayatı, tarihi anlattığından emin. -
bazısı sevgilisini eşini sevmiyor ya. görüyorsun sevmeye çalışıyor, sevmek istiyor ama alakaları yok. istekleri, dertleri ilgisiz.
taraflardan birinin diğerini boyunduruğu altına almasıyla çatışma engelleniyor. sonrası "artık böyle bir insan olmayı seçtim" yalanları. -
samuray tarihini inceleyen bir kitapta, gün sonunda çalışma ortamını toplamanın eski bir zen geleneği olduğu ve zeni kabul etmeyen samuraylar için bile, bir temize çekme meditasyonu olduğu yazıyordu.
artık gün ne zaman başlıyor bitiyor belli değil. patatesle marul arası bir hayata hapsolduk. bir haftadır saat kurdum, akşam beşte 15 dakika ortalığı topluyorum. işim varsa bırakıp, toplarlıyorum. toparlarken günü düşünüyorum. gerçekten kafayı da toplamış oluyorsun bir şekilde. -
google da "akasya" yazıyorsun çiçeğinin hemen yanında avm geliyor. milli parklara "orman yollarını taş ve asfalt yapın" diye istek geliyormuş.
sorsan her bokun nedeni çocuklar. hep çocuklar için.