gecenin karanlığını sabahın karanlığından daha çok seviyorum, daha güvenli buluyorum.
Kış/yaz saati uygulaması nedeniyle sabah ezanıyla işe gitmek için yollara düşüyorum. Kış vakti o saatlerde karanlık oluyor. Kağıt toplayanlar hariç Sokaklarda kimse olmuyor. Evlerin ışıkları, insan sesleri olmuyor. Sokak köpekleri sanki daha hırçın o saatlerde..
Gecenin karanlığında sokakta insan olmasa bile bir ışık, bir ses oluyor.. görmeseniz de biliyorsunuz etrafta başkaları var.
Sabah aydınlığa eriyor işe ulaştığımda.. karanlığını sevmiyorum hiçbir sabahın.
karanlığın içinde hep tanıdığımız insanlara benzer suratlar vardır. onları her çekişimizde başka biri çıkar. tanıdık birine denk gelene kadar yoklarız. o kişiyi bulduğumuzda ne yapacağımızı bilemeyiz. biz bu kararsızlıkla mücadele verirken o bizi bekler. en sonunda dayanamaz ve gider. gittiğinde umutlarımızı da alır götürür. karanlığa geri döner ve o tarafa geçeriz. birinin bizi bulmasını beklemeye başlarız. başkalarının umutlarını çalmak için.
Işığın nüfuz etmediği her hacmin ismi. Işık olmadığı İçin görüntü ve renk olmayacağından bir duyu eksikle bulunulacak, tanımlanabilecek ortam.
Göremediğinde hissedilen eksiklik çok büyük olunca, bilinmezliğin, merakın ama en çok korkunun var olacağı boşluktur. El yordamıyla hareket etmek mi öylece durmak mı?.. ya da Sesleri duymaya çalışmak en büyük yardımcı olduğunda önümde çok fazla alternatifler sunan bir kavram.
Uzandığım yerde hala burnuma gelen karamel kokuları, Gözümü kapatıp, damağımda dilimle ezdiğim şekerli yanık tatların rahatlatıcı etkisi, istediğim için yaptığım karanlığın verdiği güven, zamanın akışını tümüyle hissettiğim boşluk ve havada uçuşan notalara dokunduğum müzik.
Ben şimdi bu büyük ve güzel atlernatifi seçiyorum. (bkz: tasty pudding)