William Beveridge, 1942 yılında yayınlandığı raporu bir “devrim” olarak görmüştü. Bu konuda da haksız sayılmazdı. Çünkü bu alanda bu kadar geniş çevreyi etkilemiş bir belge bulmak çok zor bir olaydı.
Bu rapor özetle; toplumun kanayan yarası ve devletlerin çözüm bulmakta zorlandığı yoksulluğu kapsamlı ve sistematik bir şekilde “sosyal güvenlik sistemi” ile çözmekti. Dolayısıyla yoksulluğun ortadan kaldırılması raporun ana amacıydı.
Bu rapor; sosyal güvenliği toplumun her kesimine yayma amacını taşıyordu. Dolayısı ile gelire bakılmaksızın sosyal sorunlarla boğuşan her bireye asgari yaşam şartlarının sağlanmasının gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca diğer sosyal güvenlik kurumlarının birleştirilerek tek bir yönetim şeklinde kamu tarafından yönetilmesi gerektiğinin önemini vurgulamış, sosyal güvenlik sistemini birey ve devletin ortak finanse etmesi gerektiğini söylemiştir. Primlerin her birey tarafından zorunlu olması ve primlerin bireyin gelirine göre düzenlenmesi, sağlık ve istihdam destekleri ile devlet tarafından desteklenmesinin sağlanması belirtilmiştir. Devamında aileyi de kapsayarak doğum, ölüm, evlenme gibi olaylarda da prim verilmesini gerektiği söylenmiştir.
Bu rapor; bireylerin temel hakkı olarak evrensel bir nitelik taşımaktadır. Günümüzün sosyal güvenlik sisteminin temel taşlarından en önemlisi olarak görülmektedir.
Beveridge Raporu Sayesinde Ortaya Çıkan Kavramlar
Beveridge Raporu’nun yayınlamasından sonra gelirin güvencesini sağlamak için iki unsur ortaya çıkmıştır. İlk olarak; gelirin düzeyi bireyin ihtiyaçlarını karşılayacak asgari düzeyde olmalıdır. İkincisi ise; gelirin sürekliliğini sağlamalı ve bireylerin yoksulluğunun önüne geçilmesinin sağlanmasıdır.
Bu iki temel unsur neticesinde; işsizlik sigortası kavramı geliştirilmiştir. Bu sayede işten atılan işçilerin ödeneksiz kalmasının önüne geçilmeye bir çare olunabileceği anlaşılmıştır. Ayrıca bu raporda belirtilen; hastalık, kaza vb. sebeplerle çalışamayan bireylerin asgari düzeyde de olsa gelirlerinin olmasını sağlamak sonucunda sigorta şirketlerinin kurulması gerektiği belirtilmiştir.
Diğer unsunlar doğum sonucunda oluşan sağlık gereksinimlerinin her bireye sağlanmasıdır. Bu sayede yaşlanan nüfusun önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
İkinci Dünya Savaşı sırasında altüst olan ülke ekonomilerini kurtarmak için devletin sosyal yardımlara yönelmesi ve yoksulluğu ortadan kaldırmak için önlemler alması gerektiği belirtilmiştir. Bu sayede Liberalizm anlayışında olan devletin, piyasaya müdahale etmeme anlayışının terk edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Asgari ücret uygulaması ortaya atılan bir başka olgudur. Bu sayede bireylerin insan onuruna yaraşır bir ücret dahilinde çalışması hedeflenmiştir. Ayrıca çocuk ve kadın işçilerin yasal haklarının çiğnenmesinin önüne geçilmeye çalışıldığı da bir başka sonuçtan biridir.