1. kör doğmalıydım.
    inlemeye haykırmaya başladı çok zor duyulurcasına:
    "kırlangıç, kırlangıç çok acı çekiyorum!"
    kuşkusuz bir kuş sanıyordu beni.


    şair. 23 haziran 1889'da ukrayna'da doğdu. şiir yazmaya 11 yaşında başlamıştır, gemi mühendisi olan ahmatova'nın babası, kızının şiir yazmasının isimlerinin saygınlığına gölge düşüreceğini düşündüğü için ahmatova, (tatar olan) büyükannesinin soyadını kullanacaktır. ahmatova'nın çocukluğu çarskoye selo'da ve petersburg'ta geçer. 16 yaşındayken anne ve babası ayrılırlar. kiev ve petersburg üniversitelerinde hukuk, edebiyat ve tarih öğrenimi görür. ahmatova, şiir yazan bir kadın olarak, döneminin erkek şairlerinden çok fazla ilgi görmüştür, yazık ki şairin ilerleyen yıllarda tutarlı bir aşk hayatı olmayacak; iki kocasının ve sevgilisi modigliani'nin ölümlerinin ardında bir başına kalacaktır. 1910 yılında 21 yaşındayken ilk kocası nikolay gumilov ile evlenir. balayı için kocasıyla birlikte gittikleri paris'te, bir ressamla, modigliani ile tanışacak ve eşiyle birlikteyken aynı zamanda da modigliani ile gizli bir aşk ilişkisi yaşayacaktır. anna ahmatova modigliani için şiirler yazar, şairin en bilinen, en sevilen aşk şiirlerinin bazıları, şairin sevgilisi modigliani için yazılmıştır. ahmatova ve nikolay gumilov'un 1913 yıllarında bir oğlu olur. ahmatova, 1917 ekim devrimi'nden önce kocası nikolay gumilov'dan ayrılır. 1918'de vladimir shileyko ile evlenir, 1921 yılında ikinci kocasından da ayrılır. nikolay gumilyov, 1921 yılında kurşuna dizilerek öldürülür. ahmatova'nın oğlu lev gumilyov ise 1938-1956 yıllarını tutukevleri ve çalışma kamplarında geçirecektir. ahmatova'nın üçüncü eşi nikolay punin de 1949 yılında tutuklanır. 1953'te sibirya'daki çalışma kampında yaşamını yitirir. anna ahmatova ilk kocası nikolay gumilov ve oğlu ilk kez tutuklandığında stalin'e bir mektup yazmış ve onların serbest bırakılmasını istemiştir. stalin ahmatova'nın kocasını ve oğlunu serbest bırakmıştır ama aradan geçen birkaç seneden sonra anna ahmatova'nın kocası da oğlu da yeniden tutuklanacak ve bu kez serbest bırakılmayacaklardır.


    hepsi yerli yerinde, şiir orada,
    ve susuyor, gerektiği gibi


    ahmatova, yalnızca kocasının ölümünü, oğlunun tutukluluğunu değil kendi tutukluluğunu da yaşamak zorundadır, sovyet hükümeti kendi belirlediği sanat sınırlarını aşan hiçbir yapıtı yayımlatmamakta, dönemin aydınlarını sistemi öven şiirler yazmaya zorlamaktadır. bilinenlere göre, o dönemin kültür bakanı andrei zhdanov, ahmatova'nın -komünizm karşıtı olarak bilinen filozof- ısaiah berlin'i ziyaret ettiğini öğrenir ve ahmatova'yı alenen "yarısı fahişe, yarısı rahibe" sözleriyle etiketleyerek, şairin şiirlerinin yayımlanmasını yasaklar. ahmatova'nın şiirleri ise kimilerince "genelevin penceresinden kiliseye giden ara yolun üzerindeki bir nefeslik alan" olarak tanımlanır. şiirlerinin yayımlanması yasaklanan ahmatova, şiirlerini kağıtlara bile yazamamaktadır; şairin, stalin dönemi'ni anlatan önemli eseri requim, yıllarca (1935'ten 1963'e kadar) anna ahmatova'nın yakın arkadaşları tarafından (yaklaşık 10 arkadaşı tarafından) ezberlenerek, yayımlanacağı yıla kadar bu şekilde "hafızalarda" canlı tutulur. ahmatova kitabı yayımlamaya karar verdiğinde, şairin -arkadaşları tarafından ezbere okunan- şiirleri daktilo edilir, çoğaltılır, daktilo edilen şiirler bu kez de kitap yayımlanıncaya değin elden ele, dilden dile yayılır. varolan koşullar nedeniyle kitabın ilk baskısı, ilk kez 1963'te zürih'te yapılır. kitap ne yazık ki ancak anna ahmatova'nın ölümünden 20 yıl sonra; 1987 yılında rusya'da basılabilecektir. requim'e unutulmaz bir önsöz yazacaktır anna ahmatova:


    "yezhov terörü'nün berbat yıllarının 17 ayını leningrad hapishanesi'nin kapısında sırada bekleyerek geçirdim. bir gün kalabalıktan biri beni tanıdı. arkamda duran, daha önce ismimin bana söylendiğini hiç duymamış, soğuktan dudakları morarmış bir kadın... hepimiz için artık tanıdık bir cansızlığın içinden sıyrılıp fısıltıyla (orada herkes fısıldardı) bana sordu,
    "bunu tarif edebilir misin?"
    "edebilirim." dedim
    ve sonra, evvelce yüzü olan yerin üzerinden tebessümü andırır bir şey geçti."


    oğlunun ikinci kez ve bu kez bir daha özgür bırakılmamak üzere tutuklandığı ve hapishanede tutulduğu iki yıl boyunca ahmatova da diğer mahkum yakınları gibi hapishane avlusunda ellerinde paketlerle uzun günler geçirecektir. şair, requim adlı kitabında anlattığı bugünlerde, aynı kuyrukta kendisiyle birlikte amansızca sıra bekleyen diğer kadınları "şeytani iki yılının kız arkadaşları" olarak betimleyecektir. yine aynı kitapta, anna ahmatova bazı dizelerinde, ünlü rus şairi a.s.puşkin'in "öyle bir anıt diktim ki kendime,/yapılamaz insan eliyle." dizelerini anımsatan bir içerik de kullanır ve şöyle yazar:


    eğer bir gün bu ülkede
    benim anıtımı dikmeyi düşünürlerse
    buna memnuniyetle razı olurum.

    tam buraya, üç yüz saat ayakta beklediğim
    ve bana sürgülerin açılmadığı bu yere dikin


    çağının acımasızlığına karşın tüm o yıllar boyunca anna ahmatova fırsatı olmasına rağmen ülkesinden ayrılmamıştır; hayatta ve ülkesinde kalabilenlerin çoğunun yaptığı gibi insanlığını ya da yazdıklarını kimsenin hizmetine de sunmamıştır. oğlu için, hapsedildiği iki yıldan sonra sibirya'ya gönderilmesi kararı alınır (ki yıllar süren sürgün hayatından sonra, anna ahmatova'nın oğlu sibirya'da vefat edecektir.) ahmatova bu acı ayrılığı o tanıdık şiiriyle anlatacaktır:




    taş bir sözcük düştü parçalandı
    henüz yaşayan göğsümde.
    zararı yok, ben zaten hazırdım.
    gelirim bunun da üstesinden.
    başımda işim çok bugün:
    belleği sonuna değin öldürmek gerek,
    taşlaşması gerek ruhun
    ve yaşamayı yeniden öğrenmek.
    işte... yazın hışırdayan sıcak soluğu
    bayram gibi sarıyor pencereyi.
    ben çoktan sezmiştim bu
    aydınlık günü ve boş evi.

    çeviri: azer yaran


    anna ahmatova, çağının tanığı ve yazıcısı olan acılı bir anne, acılı bir aşık ve yıllarca susturulmuş bir şairdir, ülkesinde 1964'te etna taormina şiir ödülü'ne değer görülen anna ahmatova'ya, 1965'te de oxford üniversitesi onursal edebiyat doktoru unvanı verilmiştir. ve şair, 77 yaşında moskova'da vefat etmiştir.


    ve hareketsiz, bronz göz kapaklarımdan
    gözyaşı gibi aksın eriyen kar
    ve hapishane güvercini guruldasın uzakta
    ve sessizlik içinde geçsin gemiler neva'dan


    eserleri:

    - vecher (akşam,1912)
    - chyotki (tesbih, 1914)
    - belaya staya (beyaz sürü, 1917)
    - podorozhnik (sinirotu,1921)
    - anno domini mcmxxi (1922)
    - iva (söğüt,1940)
    - iz şeşti knig (altı kitaptan, 1940)
    - izbrannoe (seçme şiirler,1943)
    - stihotvoreniya (şiirler, 1958)
    - beg vremeni (zamanın koşusu,1958)
    - sed'maya kniga (yedinci kitap, 1958)
    - stihotvoreniya 1909-1950 (şiirler 1909-1950; 1961)
    - poema bez geroya (kahramansız şiir, 1962-1976)
    - rekviem (requiem, 1963)
    - the complete poems of anna akhmatova (anna ahmatova toplu şiirler, iki cilt olarak,1986)




    buzdan bir el kalbimi sıkıştırıyordu sanki
    ama bir düşte yürüyor gibiydim;
    sağ elimin eldivenini
    çıkarıp sol elime giydim

    bitmez tükenmez gibi geldiler bana
    oysa topu topu üç taneydi basamaklar
    "benimle öl.." diye fısıldadı
    akçaağaçların arasından sonbahar

    "aldatıldım ben.. üzgünüm..
    uçarı, kötü yazgım aldattı beni..."
    dedim ki "ben de, ben de öyleyim..
    ölürüm... ölürüm seninle sevgili..."

    son karşılaşmanın şarkısıydı bu
    dönüp bir kez daha baktım karanlık eve;
    yatak odasının penceresinde
    mumlar, kayıtsız, sarı bir ışıkla parlıyordu...

    (1911, çeviri: ataol behramoğlu)




    --- bilmiyorum, yaşamakta mısın, öldün mü? ---

    bilmiyorum, yaşamakta mısın, öldün mü?
    dünyada bir yerlerde bulabilir miyim seni
    yoksa, akşamın yaslı karanlığında
    bir ölüyü mü düşünmeli..

    her şey senin için: gün boyunca dualarım,
    uyuşturan ateşi uykusuz gecelerin;
    şiirlerimin beyaz sürüsü,
    ve mavi yangını gözlerimin..

    hiç kimse daha yakın olmadı bana,
    hiç kimse böylesine üzmedi beni,
    acıya salıp gidenler bile,
    okşayıp bırakanlar bile hatta.

    (1915, çeviri: ataol behramoğlu)




    insanların yakınlığında gizemli bir çizgi var,
    bu çizgiyi aşamaz tutku ve ölesiye sevmek.
    korkunç bir ıssızlıkta varsın birleşsin ağızlar
    ve çatlasın, parça parça dağılsın yürek.

    dostluk da güçsüzdür burada, yılları da
    yüksek mutluluk ateşinin,
    ruh özgürdür ve yabancıdır burada
    ağırkanlı bitkinliğinde şehvetin.

    çılgındır koşanlar buna erişmek için,
    erişenlerse bir özlemle uğramıştır bozguna.
    işte şimdi anladın sen, niçin
    çarpmıyor artık yüreğim avuçlarında.

    (çeviri: azer yaran)




    --- ne çok isteği var tatlı yarin! ---

    ne çok isteği var tatlı yârin!
    isteksizdir elbet aşksız insan.
    sevinç duyarım suyun sâkin
    saydam buz altında kalışından.

    ve atların buza "yardım et tanrı'm!"
    o aydınlık ve kırılgan olan,
    sakla, sende kalsın mektuplarım,
    gelecek'tir bizi yargılayan.

    açık, apaçık olman için ve
    bilge görünmen için onlara,
    senin o şanslı yaşamöykünde
    hiç yer verilir mi boşluklara?

    her nimet tatlıdır bu dünyada.
    sıkı dokunmuştur ağları aşkın.
    benim adımı ders kitabında
    çocuklar okusun, farkına varsın,

    bıyık altından gülümsesinler,
    bu hazin öyküyü öğrenince...
    aşk ve huzur vermedin, bu sefer
    acı bir şöhret ver, hiç değilse.

    (1913, çeviri: kanşaubiy miziev - ahmet necdet)


    #2089 ma icari | 8 yıl önce (  8 yıl önce)
    0şair 
  2. şiirlerinin ve tiyatrolarının çoğunu yakmak zorunda kalan yazar.

    ikinci dünya savaşı ertesine kadar sovyet yönetimiyle arası ılık olsa da, ikinci dünya savaşı'ndan sonra stalin'in nefretini üzerine çekenlerden olmuştur.

    bardağı taşıran en son damla ise, kendisinin dönemin ingilitere'nin moskova elçisi isaiah berlin ile arkadaşlığı olmuştur. zaten abd'ye yakınlaştığı için israil'e ve yahudilere kıl olan stalin, bir de ahmatova'nın yahudi bir ingilizle olan arkadaşlığını duyunca ahmatova'ya uyuz olmuş ve ahmatova'ya karşı yavaş yavaş baskı uygulamaya başlamıştır.

    en sonunda komşularının verdiği yemeklerle hayatta kalmaya çalışan ahmatova, bir de üzerine sürgün yememek veya daha başka cezalar almamak için de yazdığı çoğu şeyi yakmış.

    oğlu lev'i sibirya sürgününden kurtarmak için stalin'i öven yazılar kaleme alsa da, stalin yememiş bunları. stalin'in ölümünden sonra lev sürgünden dönebilmiş.

    stalin sonrası dönemde ise hem sovyetler birliği hem de batı bloğu, ahmatova'nın edebi gücünün farkına varmış ve ahmatova bir oxford seyahatinden döndüğü sıralarda kalp krizi geçirerek ölmüş.
    #148144 jean baptiste de la rose et la croix | 6 yıl önce (  6 yıl önce)
    0şair 
  3. aynaya ayna görünür ancak düşünde
    sessizliktir sessizliğin bekçisi

    Anna Ahmatova
    #286043 ma icari | 2 yıl önce
    0şair 
  4. "Anna Ahmatova Rus şiirine on dokuzuncu yüzyıl Rus romanının zenginliğini getirmiştir."

    Osip Mandelştam


    ******

    Sanıyorum artık bir insan
    Sesi duyulmaz burada,
    Yalnızca bir rüzgar taş çağdan
    Vuruyor kara çıkrıklara
    Ve anlaşılan, kaldım ben
    Bir başıma bu göğün altında

    Anna Ahmatova
    Biliyorsun İnliyorum Tutsaklığımda (arka kapak şiiri)
    Çevirmen: Azer Yaran
    #295941 ma icari | 1 hafta önce (  1 hafta önce)
    1şair