izmir'de bir semt ve gene izmir'in 1923 yılında kurulmuş spor kulübü . pek huyum değildir ama hem semti hem de kulübü anlatayım biraz (genelde birini seçip onun hakkında bildiklerimi kusuyorum ama bu sefer bir istisna yapmış olayım).
semt olan izmirspor, zaten kulüp binasının da bulunduğu, üçyol-hatay arasında yer alan, küçük bir semttir. yaklaşık 10 yıl önce yıkılan, kulüp binasının bulunduğu sokağın karşısındaki (fotoğrafta da görünen) üst geçitle, bu üst geçitin altındaki beri kitabevi (artık orada değil) ile, eski antep baklavacısıyla (1-2 yıl öncesine kadar ayaktaydı, umarım batmamıştır), kulüp binasının karşısındaki ve üst geçitin yanındaki 2 küçük parkıyla ve tabii ki izmirspor'un renkleri olan lacivert ve beyazla boyanmış, içinde spor salanundan havuza kadar birçok farklı çalışma alanı bulunan epeski kulüp binası ile bilinir (eski bir ortaokul gibi görünüyor, di' mi?).
semt, hatay olarak bilinen çarşı-pazar dolu semt ile üçyol adındaki artık merkezi olan bir semtin tam ortasında yer almakta. üçyol, izmir metro henüz tamamlanmamışken bir ulaşım merkezi olarak belirlendiği için izmirspor da doğrudan merkezileşmiş oldu. inönü caddesi'nin yanı başında yer alan semt, aslında 5-10 dakikalık yürüyüşle baştan aşağı dolaşılabilir. istasyon isimlerindeki yanlışlık (evet, yanlışlık) sebebiyle izmirspor metro durağı, aslında hatay'a yakın bir yerde açıldığında, izmirspor'un semt sınırları da genişlemiş oldu. eski pazar yeri ve eski askeri hastane'nin dibindeki metro durağı, izmirspor'un sınırlarının hatay'la sırt sırta verecek kadar genişlediğini de gösteriyordu. şoförler lokali çevresi izmirspor'un içinde olarak bilinmezken, metro durağı sayesinde (nedeniyle?) artık içindeydi.
"baldan dondurma" adında bir dondurmacı var lokalin hemen önünde. sanırım 25 yıldır orda. yazın kendi dondurmasını yapan, kışın tarlasındaki domatesi, biberi, kendi yaptığı salçayı satan tam bir eski türkiye ailesi çalıştırıyor burayı. yolunuz düşmez ama (izmir'e gelip izmirspor'da ne işiniz olabilir zaten? vergi dairesi bile yok burada) önünden geçerseniz, durup ya dondurmasını yeyin ya da domatesini, biberini satın alın.
spor kulübü ise, benim için değerlidir çünkü 4-5 yıl boyunca lisanslı basketbolcusuydum. antrenmanlardan ve tabii ki mahalli, yarı profesyonel müsabakalardan sonra evine götürüp yıkadığın, renkleri 2-3 yıkamada akmayan, dikişleri birkaç maç sonra patlamayan formaları vardı. binanın içindeki spor salonunun parkesi, ben ortaokuldayken bile yer yer eprimiş, köşelerindeki üçlük çizgisinin biraz dışındaki tahtaları kalkmış, rutubete karşı direnmekten yorulmuştu. bunda, salonun altındaki havuzun etkisinin de olduğu düşünüyorum ama zaten bina eski, havalandırması yetersiz ve içindeki ter kokan atmosferi yenilikçi değildi.
annemgilin izleyici olarak geldiği maçlarda, parkeden tribünlere bakış açısının oldukça görkemli olduğunu düşünmüştüm (ya da çocuk aklımla etkilendiğim anları abartmaya halâ devam ediyorum). basketbol antrenörleri ise, genelikle, çeşitli okul takımlarındaki beden eğitimi öğretmenlerinin emekli olanlarından oluşturulmuş gibiydi. izmirspor köklü bir camia olmasının yanı sıra, altınordu'nun son 15 yıldaki yükselişinden önce izmir'in en sağlam altyapı okullarına sahip olan kulübüydü. şöyle bir düşündüğümde atletizmin, hentbolun ve basketbolun genç yetenek yetiştirdiği branşlar arasında olduğunu hatırlıyorum. futbolu ise, her zaman diğer izmir kulüplerinin arkasında kalmıştı (buca'nın önündedir; halâ). futbolda metin oktay'ı parlatarak galatasaray'a göndermiş, cumhuriyetle yaşıt izmirspor, futbolda süper amatör küme'ye kadar düşmüş, şimdilerde ise bölgesel amatör lig'te savaşmaya devam ediyor. izmirspor'un, şimdilerin sadece adı süper olan birinci lig'inde ilk golü atan ve ilk galibiyet alan takım olma şerefi ise, hiçbir zaman sökülmeyecek apoletlerinden ikisi olmayı ilelebet sürdürecektir.