1. 1947 doğumlu iyi şairimiz. İstanbul üniversitesi felsefe bölümünden mezun. Pek çok ünlü edebiyat dergisinde şiirleri yayınlanmış. Bazı şiirlerini severek okurum.


    -- spoiler --

    "Akşamüstü ekin acısı mı bu
    yoksa sarışın buğdayın iç çekişi mi
    suların artık unutması mı toprağı

    Nedir bu ağaç yalnız ürperen öyle
    ayışığına hazırlanırken dallarını

    Nedir bu acı sinen bu kalabalık otlara
    sari yüreğe
    ki ateş ülkesidir orası
    kızıl tandan daha da aşk küskünü

    Nedir bu köklerde sızlanmalar
    acıyı yağdıran
    durgun sümbül yüzler
    kimdi ay bahçesinde tek başına dans eden
    kim kırıyor dalları

    Biliyorum dağılıp gidecek her şey
    polenler gibi uçuşacak ruhlar
    Antares'in ruhu uçacak
    nergis parçalanacak ay gölünde"

    Antares: güneş'in birkaç katı büyüklükte bir yıldız. İsmi "anti-ares"ten yani savaş tanrısı olan ares'i temsil eden mars ile karıştırılmasından gelir.


    "Nereye vardık hangi kıyılara
    yıldızların izni gerekti, çıkarmamız için tül giysiyi
    sonra dalla kendilerini verdiler
    eğri büğrü menekşeler kasrında
    vahşi ve hayvaniydi
    gece de tanımını çoktan aşmıştı
    küçük darbeleri ise ırmak silip süpürüyordu

    İki yıl böyle oldu ayışığının bol sarmalıyla beslendik
    değişimin duruk gövdesinde ölü menkeseli kız
    uzanıp alıyorum ağaçtan olgun inciri
    esrarlı bir yarılışla günler boyu
    yıldırımların geldiği bölgeye
    kararmış günlerden kalan ne..."

    "İnce sızılar duyarım günle gecenin birleştiği yerde
    yavaş yavaş solan bir çiçeğin solgun ışığı yansımıştır yüzüme
    oysa gün parlak gökyüzü kızıldır henüz
    yalnızlıklardan sıyrılıp bir iki yıldız
    yıldızlardan aldığım bir gülüştür benimki
    takındığım dudağımın ucundaki
    derin bir dağ kovuğunda otururum
    sonra bir kartalla senlibenli
    birazdan gün solacak sessizlik
    takınacak kendi sessizliğini
    istek başlayacak denizden
    bir martının mavi sayrıl uçuşundan
    bir iki beyaz martı geçecek
    şölen mi başlayacak ne
    kırmızıyla yeşilin tutuştuğu yerde
    altın sağraktan akan suyun sessiz görünüşü gibi

    yeter diyor morluk
    sır verdim dağlara ben
    sır verdiklerim içinde
    takındığım gülüşüm de var.
    Nedir bu beni saran sonsuz kıyılar
    uğuldayan ormanlar denizin durmadan yükseldiği kumsal
    dalgaların bölündüğü kıyı
    arayışlarla başlayan gece küskün biten sabah
    nedir nedir beni saran hüzün
    gökyüzünden topraktan ve sudan
    hiç durmadan fışkıran akşam
    bense
    uzatmıştım saçlarımı
    koyu bir ırmak için
    bense
    önümdeki yeşil başlı ağaçların eğildiği
    yüzümü yıkadığım o eski sunak
    önümden akıp geçen bir kara yelkenli
    saçlarım ise günışığından arta kalan
    bir yele gibi önüne katmış da ışığı
    güpegündüz bir gülün boyatışını
    bekleyebilirim sonsuza dek
    bekleyebilirim yeni doğan bir sabah sevisini
    kollarımdan geçen ırmak
    başımı yasladığım yeşil ay
    kurallarım var hiç bir doğaya uymayan
    şaşırmalarımda hiç durmadan gökyüzüne bir gül boy atar."


    -- spoiler --

    #258630 kayser sose | 4 yıl önce
    0şair