Kendisiyle ilgili bu zamana kadar başlık açılmamasına şaşırdığım, 2020/2021 türkiye süper lig sezonunda fenerbahçe takımının 'teknik direktör"lük görevini yürüten eski milli futbolcu.
Sezona gerek taraftarlarının, gerekse de istanbul medyasının gazı ile uzay takımı kurdukları iddiasıyla başlayan fenerbahçe' de işler, erol bulut 'un şu ana kadar istediği gibi gitmedi. Sezon başından bu yana tabir-i caizse kaybettikleri saçma puanlara ilaveten, dün itibariyle kupadan da elendiler.
Düşman olabiliriz; birbirimizi sevmeyebilir, hatta nefret de edebiliriz ama kimsenin büyüklüğüne laf edecek derecede de hadsizlik etmeyiz. Hep söyledik; fenerbahçe, erol bulut gibi 'küçük' düşünen antrenörlerin, teknik adamlık yapacağı bir kulüp değildir, olmamalıdır.
Vizyon dediğimiz şey, bu değil. Ha, "sana ne" diyenler olabilir; evet, "bana ne" ama dün sayın cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan (bkz: milli uzay programı) 'nı duyunca, acaba ligimizin uzay takımı 'na teknik adamlık yapan erol bulut ile bir alakası var mı diye düşünüp, yerli ve milli diye sevinmiştim. Ama sanırım yanlış başlığa gelmişim; pardon.
Cocu'dan sonra takımın başına geçmesini en çok istediğim isimdi yerli hocalar arasında.
Dün oynanan Başakşehir kupa maçında en çok dikkatimi çeken şey takımın set hücumları yapmıyor ve 10 kişi kalana kadar direnç göstermiyor oluşuydu. Hücum planımız yokmuş gibi gözükse de işler kötü giderken liderle aynı puandaki bir takımın teknik direktörü olması ufak tefek de olsa doğru işler yapıyor olduğunu düşündürüyor bana. Ha takım 11 kişilik oyunda ışık vermedi ama ben hala umutsuz değilim Erol Bulut konusunda.
Dün oynanan maç aykut kocaman'ın oyun planından bağımsız değerlendirirlmemesi gereken bir maç olsa da ileride bende üçlü savunmayı deneyecebilecek bir yapıya sahip oyunculara da sahibiz izlenimi bıraktı. Gustavo, mesut, pelkas vb gibi önemli adamların kadroya girmesiyle oyun planı anlamında da gelişme gösterecektir takım muhtemelen ama şampiyon olmaya yetecek kadar çabuk olacak mı bu gelişim bilmiyorum.
Buraya bir de tanım yapmak gerekirse bence modern futbolun gerekliliklerine sahip, küçük takımın büyük teknik direktörü olmak yerine büyük takımın büyük teknik direktörü olma fırsatını tepmemek için gerekeni yapacak yeterliliğe sahip ve hırslı bir teknik direkötrdür.
Dip not: normal karşıladığım kadrosunda bu sezon transfer olmuş sanırım 22 yeni oyuncu olan bir takımın başarısızlığının anormal olmadığı. Ancak takımın özellikle hücum planı olmaması, önde baskı yapacak direnci hala göstermemesi üzücü.
vicente del bosque'ye yeniköy kasabı demiş, joachim löw'ü "ilk yılımda ikinci olmak iyi değil mi?" dediği için göndermiş, roberto mancini'yi teknik direktörlüğü bilmemekle itham etmiş enteresan futbolseverler tarafından hocalığı sorgulanan genç teknik direktör.
evet ben de kendisini başarılı bulmuyorum. evet ben de bu kadar çok general barındıran bir takıma hocalık yapabileceğinden emin değilim. ama bir noktada yiğidi öldürürken hakkını da vermek gerekiyor.
kısa süreli yardımcı antrenörlüklerden sonra bana göre hocalığına abdullah avcı'nın yanında 2014 yılında başladı. 2017 yılına kadar avcı ile 148 maça çıkan bulut daha sonra iki yıl malatyaspor ile, bir yıl ise alanyaspor ile çalıştı. malatyaspor'daki son senesinde malatyaspor'u uefa'ya, alanyaspor'daki son senesinde ise yine alanyaspor'u uefaya ve kupa finaline taşıdı. bu performansı da onu fenerbahçe'ye getirmeye yetti.
şimdilerde, biraz da serdar ali çelikler'in ısrarla kendisini ızgaracı ilan etmesi sebebiyle, haddini aşan yorumların hedefinde kendisi.
onu eleştirmeden önce içinde bulunduğu şartları da biraz düşünmek lazım. 18 tane yeni transfer yapmış bir takımın başına getirildi. hem de 21 takımlı ve pandemiyle boğuşulan bir dönemde türkiye'nin en önemli ve başarıya en aç kulüplerinden birisine. 18 yeni transferin 16 tanesi takıma eklendi ama ne hikmetse bir türlü 4 maç arka arkaya aynı kadroyla sahaya çıkamadı. çünkü pandemi, sakatlıklar, özel hayatında sorun yaşayan oyuncular vesaire derken böyle bir şansı olmadı. deplasmanda son yılların en iyi fenerbahçesini yaratmışken evinde arka arkaya maçlar kaybetti. ve bir noktada tepesi atıp yemişim güzel futbolunu benim sonuç almam lazım dedi. hiçbir şekilde oturmamış takımı ile son 10 lig maçında 8 galibiyet 1 beraberlik ve 1 mağlubiyet aldı. sonra da kupada elendi ve şimdi yine yeniden "kötü" ilan edildi...
ben iyi mi diyorum. hayır demiyorum. devre arasında gelenlerle birlikte 20+ yeni oyuncuyla çalışıyorken, yeni gelenler tam olarak hazır ya da iyi değilken, elindeki en iyi iki oyuncusu sakatken, fazla üzerine gidildiğini düşünüyorum. iyi ya da kötü olduğuna sezon sonu karar verilmesi gerekir diyorum. çünkü fatih terim ilk sezonunda başarısızlıklar yaşadığında gönderilseydi, bugün imparator adıyla anılmıyor olurdu. erol bulut'un gelecekte ne olacağını elbette bilemem. elbette bana göre de yaptığı bariz hatalar var. ama kendisine "hoca değil", "bilmiyor", "fenerin hocası değil", "başaramaz" ve benzeri yakıştırmaları yapmanın haddim olmadığını iyi biliyorum. erol bulut bence okan buruk ile birlikte avcı'nın türk futboluna kazandırdığı önemli isimlerden birisi. ve daha önce yazdığım gibi, fenerbahçe bu sezon şampiyon olduğunda bu başarı erol bulut ile mi gelecek, erol bulut'a mı rağmen gelecek, onu da öngöremiyorum. ama ben bu şansın kendisine verilmesi gerektiğine inanıyorum.
fenerbahçe'nin eintracht frankfurt'tan ithal ettiği alman ekolü ile yetişmiş türk 3 numara, şimdi ise fenerbahçem'in teknik direktörü.
yardımcı antrenörlüğe, 2013 senesinde kartalspor'da başlamış, ardından yeni malatyaspor, elazığspor ve sonra da pişmeye başlayacağı başakşehir'de devam etmiştir. ardından yine yeni malatyaspor ve alanyaspor başarıları herkesin malumu.
o zaman süper genç yetenek hocaydı, şimdi ise aciz, yeteneksiz, futbol bilgisinden yoksun, disiplinsiz yaftalarıyla karşımızda. niye? çünkü kadıköy'de gs'ye kaybettik. akabinde kupada başakşehir'e elendik ve başağın başında aykut var. malzeme çıktı, evet.
:)
eskiden hıncal uluç, haşmet babaoğlu, ümit aktan gibi köşe yazarları tarafından başlatılan linç kampanyaları sebebiyle işinden olan, kimileri yitip giden, kimileri karış karış anadolu'yu iş sebebiyle gezmek zorunda kalan teknik direktörlerden biri yapılmaya çalışılıyor. ne istiyosunuz ki abicim siz tam olarak, ben onu anlamıyorum.
arsene wenger geldi de, biz yok mu dedik? hansi flick falan çok istedi görev yapmayı da, biz mi geri çevirdik. abdullah avcı bir disiplin, mantalite geliştirdi, analizden başka bir şeyden anlamıyor oldu. önder özen, işin antreman kısmında, alt yapıdaki düzende sıkıntı var bunları böyle çözebiliriz dedi, sırf fenerde yardımcı hoca idi diye harcandı. yıllardır fatih terim olgusundan kurtulamadı ülke yahu. seversin sevmezsin, türkiye'nin başarılı hocası şenol ile beraber. şenol'u bile beğenmiyorlar. allah aşkına, football manager oyunu mu olm bu? ya takım şampiyonluğa koşarken doludizgin, ünal'ı yolladılar olum trabzon'dan. kime ne anlatıyosunuz? emekli defansif orta sahadan hoca yaptlar, 10-15 senede olacak iş oldu, başakşehir geldi şampiyon oldu.
türkiye liglerinde istikrara, sabıra yer olmadığından mütevellit, adam harcamak için, magazinsel ekmek çıkartmak için, kaos için, yerden yere vuruluyor hocalar. senelerdir derim, kulüple de bağım taraftarlıktan ötedir, gider gelirim, hatırı sayılır yöneticilerle ahbaplığım da vardır, yılmaz vural mesela, nedendir bilinmez, ülkedeki en donanımlı hocadır işin okulu fizyolojisi bakımından, büyük takım çalıştıramamıştır. bir trabzon'da çalıştı işte,
biz sadece takımın dizilişi, değişiklikler, oyun mantalitesi ve sonuca odaklı olarak değerlendiriyoruz bunu. ama eminim ki, bu köşe yazarları ve birtakım antrenörlük nedir ömründe şahit olmamış, başarıya salyası akan taraftarlarca, kazanıyorsan, çok gol atıyorsan, takım şampiyon olduysa başarılı bir teknik direktör. çünkü fenerbahçe burası, her sene şampiyon olmalı, avrupa'da kupa almalı. çünkü neden? fenerbahçe türkiye'nin en büyük, dünyanın sayılı spor kulüplerinden ama biz başarıyı sadece futbolla ölçütlüyoruz.
çok özendiğiniz avrupa takımlarından chelsea'yi örnek vereyim size. john terry ve lampard var ya. hani biri efsanevi stoper, takım kaptanı. hani öteki de efsanevi 8 numara ve yakın zamana kadar chelsea teknik direktörüydü. bu iki adam yıllardır, futbolcuyken bile takımı yönetiyordu. istedikleri teknik direktör gelir, istemedikleri giderdi çünkü chlsea'nin en başarılı iki oyuncusu, iki kaptanı ve abramovich'e gönülden bağlı iki ingilizdi. bizde de istenen, özenilen yapı bu işte. arsene wenger dedim az evvel. kaç şampiyonluk görmüş abi arsenal ile? rafa benitez liverpool ile kaç şampiyonluk yaşadı? bak coğrafya kader. para var, huzur var, popülerite var, ligin bir bedeli var. bunları da göz önünde bulundurursanız, bu adamlar başarısız değil mi o zaman?
erol bulut ile ilgili eleştiri yapmadan evvel, takımın mevcut şu anki durumu, sakatlar, takım omurgası ve diğer etmenleri göz önünde bulundurmamak, erol'a haksızlık. koca orta saha yükünü defansif manada ozan ve gustavo üzerine kurarsan, sakatlanmayacaklarını ön görüyor olman lazım. onların yanında sosa sana verim verir. irfan verim verir. önlerinde pelkas ve mesut katkı sağlar. daha fenerbahçe hiç bir şey oynamadı ve şampiyonluğun bana göre beşiktaş ile birlikte en büyük adayı.
fener top oynamaya başladığında, bundan 2 hafta sonra yani, erol'u tekrar konuşalım. "erol eli değdi" başlıklarıyla bezenince o malum gazeteler, bunu tekrar konuşalım.
Zamaninda tarihin en kritik macinda taca giden topta hakan sukur’u dusurup, kirmizi kart gorup, macin 2-0’dan 2-2’ye gelmesine ve dolayisiyla sampiyonlugun gitmesine sebep olmus eski futbolcumuz.
O maci kazansak puan farki 12 olucak, terim kovulacak, ust uste sampiyonluklar ve uefa kupasi gelmeyecekti. Low yillar sonra “bi a*tal yuzunden sampiyonlugu kaybettik” aciklamasi da yapmisti.
Bu arkadasi bi de boyle okuyup degerlendirelim:)
“Takimda umut var” diyosaniz, kalsin tabi. Sezon sonu hep beraber goruruz. Nasilsa burdayiz. Olasi sampiyonlukta oyuncular yapacak cunku, bu vasifsiz degil.
Hayir, tum rekorlari kiran mourinho ve capello bile real madrid’ten gonderildi. Bilin bakalim neden?
fenerbahçe'nin '90'lı yıllardaki vasat sol beki, '20'li yıllardaki vasat teknik direktörü. bu arada hayatımda ilk defa 2020'ler için bu ifadeyi kullandım. benim ve birçok kişi için '20'ler, 1920'ler anlamına geliyor. açıkçası garip hissettim.
erol hoca'ya gelisek. kendisinin futbol bilgisi ve antrenörlüğü hakkında söylenecek çok şey var. bunların önemli bir bölümü yazılı ve görsel basında ve internet mecralarında çokça dile getirildi. ben hoca'nın oldukça az değinilen birkaç özelliği hakkında yazacağım.
ilk özellik hoca'nın iletişim kurmakta zorluk çekmesi. bunun esas nedeni zayıf türkçe değil. çok dalga geçilen, zaman zaman benim de güldüğüm, telaffuz hataları da önemli değil. erol bulut'un genel olarak derdini anlatma problemi var. aynı şey aykut kocaman'da da vardı. aykut'un hatta basın toplantılarını izledikten sonra hiçbir şey anlamazdık. futbolcuları ve takımın oyununu övdü mü eleştirdi mi belli olmazdı. hatta o zamanlar "ulan bu adamın eşinin işi zor. "akşam ne yemek yapayım?" diye sorduğunda köfteden girer platon'dan çıkar kuru fasulyeye geçer oradan aristoteles'e bağlar ıspanakla noktalar. karısı da bu karmaşık cevaplar sonunda "en iyisi ben patlıcan yapayım" der diye dalga geçerdik. iletişim probleminin; oyuncular, futbol şubesi ve yönetimle ilişkiler bakımından problem yarattığını düşünüyorum.
ikinci özellik, yine aykut'la benzer biçimde, sabit fikirli ve inatçı olması, bunun sonucu olarak olağanüstü durumlar haricinde oynattığı sistemden hiç sapmaması. aykut'un yetenekli ama az koşan oyuncu yerine ve çok koşan fakat kazma oyuncu oynatma takıntısı(bizden tolga ciğerci'yi alıp ilk maçta oynatması beni hiç şaşırtmadı açıkçası), mümkün olduğunca top çevirip ilk golü bulduktan sonra savunmaya çekilip skoru koruması veya kontra ataktan goller bulup maçı kazanması dışında bir taktiği uygulamaktan ısrarla kaçınması gibi, erol bulut da takıntılı oyuncu seçimlerinden(valencia, cisse, mert hakan vb.), çok zayıf rakipler hariç topu rakibe bırakıp orta sahadaki baskıyla kapılan toplarla gol aranmasından vazgeçemiyor. 4-2-3-1 dizilişiyle oynama takıntısı olduğu için de iyi oyunculardan çok bu sisteme uygun olan oyuncuları oynatıyor. bunun sonucunda da seyir zevki az, biraz top yapabilen takımların fener'i çok zor duruma soktuğu maçlar izliyoruz. takımın önemli oyuncularının sakat olması yaratıcılık ve baskılı oyun bakımından kabul edilebilir bir durum ama yirmiden fazla maçta izlediğimiz sistemsiz ve kötü futbolun açıklaması yok. ayrıca takıntıları nedeniyle kolay öngörülebilir bir hoca olduğu için, rakip teknik adamlar bize karşı kolay önlem alıyor. gustavo ve pelkas sakatsa her orta sahayı ozan, mert hakan ve sosa olarak kuruyor. sakar ve kötü bir stoper olan lemos'u veya onun iki gömlek üstü tisserand'ı veya caner'i defansif orta saha olarak denemiyor. nasıl olsa kötü oynayıp kazanıyoruz veya kaybediyoruz. bu tür denemelerde bir zarar olmadığı düşüncesindeyim. hatay maçında sakatlanan gustavo yerine samatta'yı almak gibi öngörülemez fakat rakibe yarayan hamleler yapabiliyor.
hoca'nın üçüncü ve en kötü özelliği ise, hatalarından; ders almaması, çok geç dönmesi ve rakip takımlara saygı duymaması. kaybedilen veya kötü oynanıp kazanılan maçlardan sonra yaptığı açıklamalarda ilgili durumun nedenlerine ilişkin neredeyse hiç açıklama yapmayıp, sürekli var sistemi, hakemler, şans vb. dış etkenlere atıf yapıyor. kaybedilen galatasaray maçından sonra, maçın hakiminin fener olduğu, gs'nin maçın önemli bölümünde kapandığını ve kaleye atılan ilk şutun gol olduğunu söyleyerek şans faktörüne atıf yaptı. oysa gs, kötü oynasa da maçın kontrolünü hep elinde tuttu ve samatta'nın ilk yarıdaki kafa şutu dışında fenere pozisyon vermedi. bir de ofsayttan sayılmayan gol var. kötü oynayan gs fener'i neredeyse pozisyon vermeden yeniyorsa demek ki biz daha kötü oynamışız. hoca bu konuda bir açıklama yapmadı. ibfk maçından sonra da erken gelen kırmızı karta atıf yaptı ve ibfk'nin attığı ikinci golünü atan oyuncunun orta yaptığını ama şans nedeniyle gol olduğunu söyledi. maçın tamamında fener'in pozisyonu olmadığını, her zamanki gibi sistemsiz bir biçimde bireysel yeteneğe dayanan bir oyun oynadığını söyleyebiliriz. yalnız bu maç için hoca'nın hakkını da yemeyeyim. kırmızı kart krizi nedeniyle hoca'nın dökülen caner'i oyundan alıp üçlü savunmaya geçmesi, sağ kanada osayi'yi alması ve takıma dinamizm getirmesi yerindeydi. asist yapmasına rağmen cisse'yi uzun süre oyunda tutması, yirmi otuz dakikalık kondisyonu olmasına rağmen mesut'u seksen dakika oynatması, her ne kadar ben de dahil çoğu fenerli sövse de ve oynadığı on beş dakikada saç baş yoldursa da mert hakan'ı, perti çıkan sosa yerine çok geç alması önemli hatalardı. bu sonuncunun nedeni, mert hakan'ın sene başında beri çok kötü oynamasına rağmen sürekli oynatılması ve camianın tepkisini çekmemekti. mert hakan o kadar kötü oynuyor ki(aslında işleyen bir sistemde vasat bir futbolcu) sadık bile orta sahada ondan iyi oynar.
sonuç olarak; taktik zayıflık, sistemsizlik, karizma yoksunluğu ve otorite zayıflığı gibi nedenler yukarıda belirttiğim üç olumsuz özellikle birleşince fenerbahçe bir türlü iyi futbol oynayamıyor. hazırda, anlaşılan genç, sistemi olan ve otoriter bir hoca alınmayacaksa erol bulut sezon sonuna kadar kalmalı. takım sezon sonunda şampiyon olsa dahi, tıpkı görevine son verilen hamza hamzaoğlu gibi, erol hoca'ya teşekkür edilmeli ve yollar ayrılmalı. ligin ilk sekiz sırasındaki takımlar arasında en kötü futbolu oynayan takım fenerbahçe. bu kadar sürede takımın, oyun olarak bırakın ilerlemeyi sürekli geriye gitmesi kabul edilebilecek bir şey değil.
p.s. hoca'nın konuşmasında alman aksanının yanında anlayamadığım bir başka ağız daha vardı ama bir türlü çözemiyordum. biraz daha dikkatli izleyince erol bulut'un bizim ailedeki büyük eniştenin amcaoğlu olduğunu ve eniştenin de of'lu olduğunu hatırlayınca taşlar yerli yerine oturdu. genellemeleri hiç sevmesem de hoca'nın sabit fikirli/inatçı olmasında bunun payı da olabilir.
Demiyorum ki süper hocadır. Lakin Yönettiği takım bugüne kadar lig lideriyle aynı puana sahipti. Ve bu lig lideri takımda yönetimi Altındaki futbolculara sürekli olarak medya ve bir takım taraftarlar tarafından "yöneticiniz kötü" mesajı verildi.
Bugün fenerbahçe'de problem, saha içi organizasyonsuzluktan çok gol yiyene kadar uykudaymış gibi salla pati oynayan deyim yerindeyse "ruhsuz" futbolculardır. Bunun da nedeni yukarıda söylediğim gibi sürekli olarak 30 yaşına gelmemiş adamlara organize şekilde "yenilseniz de problem sizde değil" mesajının verilmesidir.
6 ay önce yolda görseler birbirlerini tanımayacak 22 tane adamla, kendi getirttiği ersun yanal'ı bile yiyen bu medya ve trol ordusuyla 25 hafta gene iyi dayanmıştır.
Bugün trabzon maçına çıkardığı onbiri görünce kendini kovdurmak için uğraştığına ikna oldum. Topu verip geniş alan kovalayacak ise trabzon o orta sahanın içinden geçer yüksek ihtimal. Sol bek kim belli değil, onbirde sol bek yok ama sol oynayacak iki adam var falan... Tek umudum sürpriz yapıp üçlü oynaması.
Edit: utandırdı. planları ve stratejisi tutmuş gözüküyor ki maçı kazandı.
Evet, hala oyledir. Gol yine bireysel, set oyunu yok, taktik yok, teknik yok. Yok, yok, yok. Takim topu ayagina alinca ne yaptigini bile bilmiyor. Gerci 2 puan gerideyiz, degil mi? 2 gun sonra Bjk kazanirsa fark 5 ve daha inonu’ye gidicez.
Deplasman galibiyetlerinde simdiden rekor kirmis teknik direktor.
İyiye “iyi” demek gerekiyor tabi. Zaten sorun da bunun surekliliginin olmamasi, 29 macta 3-5 mac iyi oynadik. surekliligi saglansa sampiyon oluruz. Yine de umutlanmayacagim. Trabzon macinda “kazaniriz” demistim, konya macinda da “kazaniriz” dedim. Hatta bahis bile yaptim; cunku fenerbahce:)
İceride o sacma sapan kayiplar olmasa, farkli seyler konusabilirdik.
Bugün yaşanacak herhangi bir puan kaybı direkt kendisine yazacak teknik direktör. Maça başlarken yaptığı hatalarla kendisini istemeyenleri haklı çıkartarak üzdü biraz.
Pelkas'ı sola, mert Hakan'ı öne atarak başlayıp maçın başında 20 - 25 dakika kaybettirdi takıma. Pelkas'ın harekteliliğinden yararlanamadığı gibi thiam ve mert Hakan'ın etkinliğini de düşürdü bu. Muhtemelen mert hakan önde bassın istedi ama rakibin pasla çıkmak gibi bir derdi olmadığı gibi hücum pres de yapılamadı doğru düzgün. Thiam'ın ayağına top değmedi 10 dakika. Değen top da ofsayt diye iptal olan gol zaten.
Yenilen gol ise tam komedi. Adamlar pozisyona girmeden gol yedik. Erol hoca serdar ve gökhan'a dua etsin. Muhtemel bir puan kaybında iki suç ortağı buldu kendisine.
İşin kötüsü gökhan sakatlanınca oyuna sangare'yi aldı birde. Lan takım ileride üretmiyor işte, çözümün aynı kurguya devam etmek mi olmalı yani? Basacak bir adam daha al, santrafor al, ferdi'yi al nebileyim bişey yap ama senaryonu değiştir ya; işlemiyor.
Şu maça yaptığı kurgu benim bile sıtkımı sıyırdı valla, çok yazık.