bu ülke hakkında ne zaman bir kahve geyigi başlasa biri er geç atlar "intihar oranı en yüksek ülke" diye. şimdi kötü bilgiyi yaymış olmayalım ama zaten herkesin dilinde...
abi yok öyle bir şey, kimse mi açıp bakmaz. dünyada üst sıralarda, evet ama 1. değil, 2. değil, 5. değil, 10. değil... 33'üncü. Yani ne bileyim Japonya'nın, Rusya'nın huzurun ülkesi, budizmin kalesi Nepal'in altında.
sıkıcı mı ? sıkıcı. doğruya doğru. e ilkokul da sıkıcıydı, tövbe ya erlik.
2015 verilerine göre arge ve araştırma-geliştirme harcamalarında kore ve israil 'in arkasından 3. olan ülke. bilgi ekonomisinde norveç 'in ardından 2. olan ülke.
2020 avrupa futbol şampiyonası ile birlikte, tarihlerinde ilk kez büyük bir turnuvada boy gösterecek olan ülke. özellikle lihtenştayn maçından sonra(katılma hakkı elde ettikleri maç) yaptıkları sevinç ve oyuncuların göz yaşları şahsımı duygulandırmıştır. youtu.be/...
şu sitede ülkenin corona virüsüyle ilgili istatistikleri gözüküyor. dün tarihli vefat sayısı -1. evet eksi bir...
şimdi vefat eden bir kişi zombi olarak döndüyse başını tuttuk demektir. virüs yüzünden hayatını kaybedenler geri dönebiliyorsa bildiğin zombi istilasına da hazırlıklı olmak gerekir demektir. belaya bak...
hükümeti coronavirüs krizini dört dörtlük bir şekilde yönetmiş, vaka ve ölüm sayısı olarak avrupa'nın en düşük rakamları arasında yeralmasını sağlamıştır. yeryüzünde cennet denebilecek güzel bir ülkedir. bazen negatif tarafları olsa da, çok daha beterlerini görmüş olanlar bunları hiç kafaya takmaz, şikayet etmez. doğayı korumak bakımından dünyada sayılı gelişmiş ülkeden biridir. şehrin ortasındaki sahilde bile kuğuların, kazların yuva yaptığı sazlıklar bulunur. yazın gelen göçmen kazlar her yere yayılır, başkentin ortasında tilki, boz tavşan gibi vahşi hayvanlar görmek gayet sıradandır. yerleşim yerlerinin dibinde mükemmel korunmuş, doğal hali ellenmemiş orman parkları olması normaldir. bisiklet kullanımı özellikle yazın çok yaygındır, mobil uygulamayla kiralanan şehir bisikletleri her yerdedir.
buraya türkiye'den gelip ciddi anlamda mutlu olan belli bir kesim var, onun dışında alayı şikayetçi.
istanbul gibi büyük şehir ortamından gelenler sudan çıkmış balığa dönüyor çünkü helsinki istanbul'un yanında kasabadan hallice, sessiz sakin, hele de kışın gece hayatı haricinde hayalet şehir gibi. kışın ortasında sokakta kimse olmaz, sokakta in cin top oynar ama kış sporu seviyorsanız buz hokeyi ve buz pateni pistleri tıklım tıkıştır. kayak pistleri ve çok kar yağdığında doğal kayak pistine dönen orman patikaları da aynı şekilde epey canlı olur, millet çoluk çocuk kış sporuna çıkar.
kışın ağır kar yağışları sonrası helsinki sokakları korku filmlerindeki gibi bir ıssızlığa bürünmüşken, şehrin iyice uzak bir ucundaki ormanda millet cıvıl cıvıl patikaları doldurup kayak yapar.
şehir ortamının dışına çıkmayı bilmeyenler sıkıntıdan patlıyor, evde pinekliyor ama kendi seçimlerinin sonucu. kış sporu iyidir, kalori yakınca soğuğu falan hissetmiyorsun. bırak soğuğu insan terliyor bile. yazın denize girdiğin plajda kışın kayak, buz pateni yapıyorsun. paraskating yapan da çok gördüm.
sessizlik, sukunet ve doğa sevenler, hardcore metalci tayfası, fantastik edebiyat hastaları için finlandiya ütopik bir cennet diyebilirim. ayrıca cosplay, frp, re-eneactment ve ortaçağ festivalleri gibi ilgi alanları olanlar için muhteşem bir memleket.
gamer tayfası, frp sevenler için zibil gibi aktivite ve oyun grupları, ayrıca diğer frp'ciler ve cosplay tayfasıyla tanışıp kaynaşılacak uluslararası ropecon festivali var. ortaçağ kostümleri giyip eski zamanları canlandırmak, kılıç dövüşü, okçuluk gibi şeylere ilgi duyanlar için 3 tane devasa ortaçağ festivali, ayrıyeten helsinki'de guy windsor ortaçağ dövüş sanatları okulu (kılıç dövüşü) ve okçuluk kulüpleri var.
metalci muhabbetine hiç girmiyorum fin metali ve metal festivalleri zaten herkesin malumu. finlandiya'ya göç edip de hayatından memnun olmayan metalci ne gördüm, ne de duydum.
hiking, trekking, kayaking ve balık tutmayı seven, huzuru el değmemiş doğada bulanlar, beton yığını ve şehir kalabalığı sevmeyenler için burası tam bir yeryüzü cenneti. özellikle de balık tutma olayında aynı yerlere aynı tipler gidiyor, arkadaş edinebiliyorsunuz. ayrıyeten diğer bahsettiğim hobi ve aktiviteler -ki bunlar benim ilgilendiğim şeyler, daha teleskop kulüpleri, doğa fotoğrafçılığı, bisiklet yarışı ve maraton kulüpleri, yelken kulüpleri gibi zibilyon tane aktivite grupları var- sayesinde sağlam çevre yapmak gayet mümkün.
evet finler akdeniz insanına göre oldukça soğuk ve 'reserved' görünebiliyor, ama böyle bir hobi/aktivite olayına girince millet aile gibi kaynaşır, soğukluk falan kalmaz. ayrıca gönüllü olarak bir şeylerde çalışırsanız (festival, hayır işleri vs) orada da birlikte çalıştığınız gönüllülerle kaynaşıp çevre ediniyorsunuz gayet. bu şekilde yatıya misafirliğe gidecek kadar samimi olduğum arkadaşlar edindim.
coder tayfası için de bir sürü meetup kulüpleri, partiler, teknoloji convention'ları var. kitapseverlerin kitap kulüpleri, indie kitapçılarda etkinlikler, imza günleri falan oluyor. makyaj bloggerlarının bile aktiviteleri, gittikleri kozmetik fuarları, etkinlikler vs'leri var.
sonuçta sosyal çevre edinmek, hayattan zevk almak ve dolu dolu yaşamak tamamen sizin girişkenliğinize ve hobi sahibi olup bunu ciddi anlamda kovalamanıza kalmış bir olay. hiçbir hobisi, ilgi alanı olmayan, eğlence anlayışı sırf bara gidip içmekten ve hatun/herif kesmekten ibaret olan, kalabalık beton yığını şehirlerin dışına çıksa sudan çıkmış balığa bağlayıp yapacak bir aktivite bulamayanlar için ise cehennemden farksız, böyleleri bunalıma girip ağlıyor.
burada en mutsuz olan kesim boş beleş eğitimsiz kebapçı tayfası, bunlarla evlenip evde oturan eğitimsiz, mesleksiz hatunlar ve doğru dürüst bir hobisi olmayan, çevre edinmeyi bilmeyen ve alıştıkları büyükşehir ortamını bulamayıp yalnız kalan ve sırf para için burada olan yurdumun büyükşehir insanları. bunlar maddiyat için gelmiş olduklarından buranın kültürü onlara bir şey vermiyor, o yüzden de inanılmaz mutsuzlar, her gün bunalım yapıp ağlıyorlar. cemaatçiler, dinciler öyle mutsuz ve bunalım manyağı değil çünkü onların cemaatleri var, toplanıp maklube falan yiyorlar, camide din kardeşleriyle kaynaşıp çevre ediniyor. ama hobisi olan, iş dışında bir uğraşı olanların keyfi gayet yerinde.
her şey paradan ibaret değil, ben de para içinde yüzmüyorum ama hayatımdan gayet memnunum. bir defa her istediğim zaman çıkıp sahillerde, el değmemiş mis gibi doğanın içinde takılıyorum, yazın hangi etkinliğe hangi festivale gitsem diye karar veremeyip 4'lü d&d zarı atıyorum (2 bile değil, 4 etkinlik arasından seçim yapmak gerekiyor çoğu zaman, yazı tura da paklamıyor.)
bana göre mis gibi ortam, şikayet edecek çok az şey var, onlar da dünyanın neresine gitsen olan şeyler zaten.
apartmanların tek tip olduğu ülkedir. burada mutfaklar ve banyolar acayip birbirine benzer. helsinki'deki bir aparman dairesi ile oulu'daki, tampere'deki, turku'daki arasında hemen hemen hiç fark yoktur. mutfak ve banyolar o kadar birbirine benzer ki, mesela mutfakta baharat kavanozlarını arıyorsanız kimin evinde olursanız olun elinizle koymuş gibi bulursunuz. baharat kavanozlarını koymak için yapılmış özel, dar bir bölme vardır. aynı şekilde herkesin mutfağında lavabonun tam üzerine denk gelecek şekilde yapılmış bir dolap vardır. bu dolabın özelliği, raflarının bulaşıkları kuruması için koyduğumuz hedelerdeki cinsten ızgaralı olmasıdır. bunlardan üsttekiler düz, alttakiler tabakların konması için v şeklinde açılıdır. bulaşık yıkadıktan sonra ıslak kap kacağı buraya koyarsınız, suları lavaboya süzülür. kapağını da kapatırsınız, hem kurumakta olan kaplar toz gübürden korunmuş olur hem de görüntü kirliliği olmaz.
bir de mutfak lavabosunun etrafındaki tezgahlar genelde metaldir ve hepsinin kenarları yüksektir. bütün o dikdörtgen şeklindeki tezgahın kenarları 3-4 cm kadar yüksek olduğundan bulaşık yıkarken yayılan sular yerlere akıp ayaklarınızı ıslatmak suretiyle sizi sinir etmez, ortalık da batmaz.
küvet lükstür, pratik olmadığı için rağbet eden olmaz zaten. duşakabin gibi şeylerle de pek uğraşmazlar, banyonun ufak bir köşesi duş için ayrılmıştır ve burası duş perdesiyle çevrilir. yerler eğimli olduğu için bütün sular sağa sola bulaşmadan yerdeki tahliye deliğinden süzülür gider. duş olayı böyle pratik olduğu için kimse günde birden fazla duş almaya üşenmez. birçok evde banyonun hemen yanında kapısı banyoya açılan sauna da vardır. bir de bütün musluklar sola çevrilince sıcak, sağa çevrilince soğuk su akıtır, bu da her yerde standart olduğundan musluklarda iyice turistik yerler hariç sıcak-soğuk işareti yoktur.
bütün evlerdeki tuvaletlerde ufak bir duş şeklinde taharet aparatı vardır, bu aparat lavabo musluğuna bağlıdır ve önce lavabo musluğu açılıp suyun sıcaklığı ayarlanıp daha sonra aparatın su basma koluna basılarak kullanılır. bu aletten stockmann gibi büyük mağazaların ve nezih restoranların, kafelerin tuvaletlerinde de bulunur.
mutfakta çöp kutularını lavabonun tam altına denk gelen yere koyarlar, bunda da çöp kutusunu çekmece gibi çekmeyi sağlayan bir düzenek vardır. aynı şekilde kimin evine giderseniz gidin çöpü de elinizle koymuş gibi bulursunuz, amerikalıların devasa evlerindeki gibi yarım saat dolanmazsınız.
uralik bir dil konuşması ile hint-avrupa dillerini konuşan diğer iskandinav toplumlarından ayrışan ileri ölçüde medeni ülke. uzun yıllar boyu isveç ve rusya egemenliğinde kaldıysa da, her ikisinde de belirli düzeylerde bir otonomi derecesine sahip olmuştur. nihayet birinci dünya savaşı sonunda ilk defa tam bağımsızlığını kazanmıştır.