Yalçın küçük'ün yazdığına göre merkantilist dönemde ilk versiyonlarına staple adını verdiği, ülkedeki tekelleri elinde bulunduran tüccarlarını silahlı askerleriyle koruyarak sermaye güvenliğini sağlamış.
Buhar gücüyle çalışan Pamuklu dokuma sanayisiyle öne atılıp dünya ekonomisinde lider konuma gelince bu staple denen tüccarlarını, company denilen çok sermayeli şirketlere dönüştürerek onları dünyaya açılmaya teşvik etmiştir.
Staple zamanında tüccarların güvenlik gerekçesiyle yanında bulunan askerler, company döneminde şirketleşen sermayenin emrine verilmiş, üzerinde güneş batmayan sömürgeci imparatorluğun temelleri atılmıştır.
sigara konusunda çok radikal bir karara imza atmış ülke. 1 ocak 2009'dan sonra doğan herkesin sigara satın almasını ömür boyu yasaklamışlar. önce doğanlar içmeye devam edebilecek ama sonra doğanlar en azından ingiltere'de satın alamayacaklar.
amerika’dan sonra dünyanın gördüğü ve göreceği en güçlü ikinci devlet. her kim ki bu devletin arkasına sığınırsa onun sırtı yere gelmeyecek, gelmedi, gelmiyor. god save the queen.
alexis de tocqueville'e göre, soylu sınıfı halkla iç içe olduğu için monarşisi yıkılmayacak olan ülke.
fransa'dan farklı olarak, halktan birisi de soylular gibi eğitim alabiliyormuş. bu sebeple de halk, kendisini soylulardan çok da farklı görmüyormuş. bu sebeple de aristokrasi düşmanlığı gelişmemiş.
kralları rahip olmadıkları halde, hem ingiltere kilisesi'nin lideri hem de meshedilerek atandıkları için rahiplerin giydiği stole isimli aksesuarı kilisede giyme yetkisine sahiptir.
yani prens charles bir gün kral olursa, ayin yönetebilir adam.
sanılanın aksine aşırı yağmur yağmamaktadır, özellikler güney kısımların iklimi nispeten daha iyidir. londra bölgesinde sıcaklıklar nadiren 0 altına düşer.
kuzeye gidildikçe yağmur ve soğuk oranı da doğal olarak artar.
percy shelley, lord byron, william wordsworth, william blake, john keats, w.b. yeats gibi edebiyat devlerinin harman olduğu ülke. gotik ve romantik edebiyata yaptığı katkıların yoğunluğu ile camiada bilinir. postmodern literatürü politik doğruculuk çabası ile yaratıcılığının kanatlarını kesen yazarlar ile ne yazık ki doludur ancak bu hengâmenin içerisinde, inatla parlamaya devam eden bazı yıldızlara da rastlanılabilir.
gençleri programlamaya teşvik için hükümetin "sanatı ne yapacaksınız gençler, siz programlama öğrenin" demesiyle, sanatçılar ve kültür bakanı tarafından yerden yere vurulan bir hükümete sahip olan ülke.
şu reklamı bizim ülkemizde yapsanız belki tutar, ama ingiltere'de böyle tepki görürsünüz. türkiye küçük amerika olacak derken, bütün dünya büyük türkiye olmaya başladı sanırım. zaten boris'e de türk kökenli falan diyorlardı.*
bir zamanların üzerinde güneş batmayan imparatorluğundan arta kalan. hala güçlü. bu gücün temelindeki yapı taşlarının biri o imparatorluk döneminde ele geçirdikleri her bölgeye ihraç ettikleri dil. ingilizce halen dünyanın en çok konuşulan dili. yirminci yüzyılın lingua franca'sı ingilizce. internetin ana dili ingilizce. mandarin çincesi yakın takipte, zorluyor ama biraz daha zaman ister.
bir de tamamen alakasız başka bir şey var ingiltere ile ilgili. biz kendisini ada olarak biliyoruz. yaklaşık sekiz bin yıl öncesine kadar ingiltere avrupa kıtasından atlantik okyanusuna uzanan bir yarımada. yaklaşık on bin yıl önce sona eren son buzulçağının eriyen buzulları okyanus seviyesini yükseltiyor. ondan bir süre sonra da norveç'de bulunan bir iç denizi okyanusdan ayıran kara parçası heyelanlarla çöküyor ve bu deniz de okyanusa karışıyor. böylece ingiltereyi ana karaya bağlayan düzlükler sular altında kalarak manş denizi oluşuyor. dünya tarihi açısından bakıldığında çok da uzak bir geçmiş değil. (bkz: doggerland)
henry purcell'den sonra müzik konusunda bir daha belini 20. yüzyıla kadar doğrultamamış ülke. tamam bir ara george frideric handel var; ama adam hem devşirme (alman), hem de müziği için ingiliz müziği denemez.
dünyanın en büyük sömürgeci devletlerinden biri olmasına rağmen, kendi ülkelerinde insan haklarına nasıl bu kadar saygılı ve hukukun üstünlüğünü nasıl bu kadar koruduklarına anlam veremediğim ülke.
fransa kralı ii. philippe ile ingiltere kralı ii. henry haçlı seferi'ne çıkarken aralarında bir anlaşma yapmış. fransız birlikler bayrağında kırmızı haç; ingilizler de beyaz haç kullanacakmış.
daha sonra fransızlar kırmızı zemin üzerine beyaz haç kullanmaya başlamışlar. ingilizler de bunun üzerine beyaz zemin üzerine kırmızı haç kullanmaya başlamış. daha sonra fransa zemin rengini kırmızıdan maviye çevirmiştir.
rock'n roll döneminde nedense hiçbir amerikalı grubun (sanırım jimi hendrix ve grubu haricinde) sıcak karşılanmadığı ülke.
bob dylan olsun, jerry lee lewis olsun (gerçi bu adamı ben de sıcak karşılamam ya neyse), ingiltere konserleri hep olaylı geçmiştir. zaten bob dylan'ın ingiltere konseri efsanedir. adamı yerin dibine sokmuşlardır ingilizler.
sırf bennedict cumberbatch'i bize kazandırdığı ve sherlock gibi bir yapımı izlememize vesile olan bbc'yi elinde bulundurduğu için bile sevebileceğim yarı monarşi ile yönetilen beyaz ırkın hakim olduğu ülke