yönetmeni catherine breillat olan, 2004 yapımı, an itibarıyla 4.5 imdb puanlı fransız filmi. bu da posteri. filmin başrollerinde, efsanevi pornografik film aktörü, italyan aygırı lakaplı rocco siffredi ve amira casar oynuyor.
filme geçmeden önce biraz yönetmeninden bahsetmem lazım. filmin yönetmeni , belki de tüm sinema dünyasında en tartışmalı isimler arasında. kitapları var, filmleri var ve genel olarak cinsellik konusu yoğun şekilde hakim. 17 yaşındayken yazdığı bir kitabı, l'Homme facile (Basit erkek?), 18 yaşından küçükler için uygun bulunmamış ve yasaklanmış bir kadın. filmleri de aynı şekilde ülkesi fransa dahil birçok ülkede yasaklanmış ya da sansüre uğramıştır. daha önceden yine pornografik film efsanesi rocco siffredi'ye rol vererek romance x isimli bir film çekmişti. işte bu film de romance x'in sequel'i niteliğinde. pornocratie (pornokrasi) adlı kendi kitabından uyarlama.
filmi tam olarak anlamak zor, daha doğrusu ne anlatmak istediğini, amacını anlamak zor. olay tabii ki cinsiyet farklarını irdelemek ama yönetmeni anlayabilmek için feminist teorileri ve onların geçmişlerini, az biraz da yapısökümcülük ve lacan bilmek gerekiyor sanırım. hal böyle olunca, filmi izleyen insanlar, film hakkında "sanatsal porno", "entel pornosu", "fularlı porno", "feminist pornosu" gibi yorumlarda bulunuyorlar. benim gibi küçük bir kesim de böyle kolayca kestirip atmak yerine filmi anlamaya çabalıyor, ama bu film zor bir film, ki benim de entelektüel birikimim fazla değil. ben srpski film de dahil, bu tarz filmlerinin hep bir şeyler anlatmaya çalıştığını düşünmüşümdür. aklı başında olan bir insan, eğer pornografik film çekmiyorsa, sırf çıplaklık olsun diye gişede çakılacağını, eleştiriler alacağını, yasaklanacağını bile bile böyle bir film çekmez gibi geliyor bana. srpski film/#226270
söylememe gerek yok ama filmin 18 yaş altı için uygun olmadığı konusunda, pornografiye varan sahneler olduğu konusunda uyarımı yapayım. yine de film benim açımdan cinsellik içermiyor, cinsellikten daha çok iğrençlik içeriyor. izlemeye niyetlenirseniz iğrenç sahnelere hazırlıklı olun. filmin konusu ve bazı sahnelerle ilgili olarak spolier içinde devam edeceğim. spoiler'ın içi 18 yaşından küçükler için uygun değildir. bu arada rocco abi cidden çok yakışıklıymış filmin çekildiği dönemde (40 yaşındayken). bir de ek olarak, filmin kadın başrol oyuncusu, kendisini obje olarak rocco abi'ye sunmak istemediği için bazı sahnelerde dublör kullanmışlar. aynı şekilde rocco da eşcinsel yiyişme sahnelerinde dublör kullanmış.
filmde ana karakterlerin isimleri olmadığı için erkek olandan rocco, kadın olandan ise amira diye bahsedeceğim. filmde bir de anlatıcı var ki, bu anlatıcının karakterlerin iç sesleri olduğunu düşünebiliriz. ilginçtir ki anlatıcı her ikisi için de aynı kişi ve bir kadın. film bir gay barda açılıyor. orada rocco abi'nin bir eşcinsel rolünde olduğunu görünce şaşırıyoruz. ardından da amira'yı gay barda görünce bir daha şaşırıyoruz. amira gay barın tuvaletinde intihara kalkışıyor. kadının neden gay barda intihara kalkıştığı ile ilgili, filmin yönetmeni şunları söylüyor:
“More than for desire, she is looking for her sexual identity, for her ‘self.’ For her, he (the unnamed man) is a kind of Image. It’s not a club for homosexuals, it’s a club where men come together, men who don’t like the company of women, and there are many places on the planet where men do not like women. It’s an allegory”
şimdi bunu nasıl çevirirsem çevireyim elimde kalacak ama kabaca şöyle:
"...kadın için, rocco bir tür imge. orası eşcinseller için bir bar değil, erkeklerin bir araya geldiği bir bar, kadınlarla takılmaktan hoşlanmayan erkekler, ve dünyada erkeklerin kadınları sevmediği pek çok yer var. bu bir alegori." (bkz: alegori)
rocco, amira'yı bileğini kestikten hemen sonra fark ediyor. "neden yaptın" gibisinden soruyor ona. amira ise "çünkü kadınım" diyor. rocco "anlamadım" diyor, amira ise "çok iyi anladın" diyor.
şimdi bu noktada bir şeye değinmek istiyorum, film boyunca amira'nın böyle konuşmaları cidden rahatsız edici. amira sırf kadın olduğu için kendini suçlu hissediyor ama sırf erkek olduğu için de rocco'yu suçluyor. film boyunca yaptığı bu altı boş genellemelere sıklıkla şahit oluyoruz. ("dün gece beni öldürmek istedin. çünkü bütün erkekler aynıdır." gibisinden laflar.) aslında burada da yönetmen muhtemelen eril bakış açısını yıkarak, kadının bakış açısıyla yorumlamak istemiş olabilir. o yüzden çok da takılmamak lazım belki de.
neyse, sonra rocco, amira'yı sargı yaptırmaya filan götürüyor. o kısımda amira'yı kendi boğazını keserken hayal ediyor. bu kısmı anlamadım. sonra da amira, rocco'ya bir teklifte bulunuyor. "sana çok para vereceğim, sadece benim çıplak vücudumu izlemen için" diyor. aslında tam olarak "beni izlenemediğim yerden izlemeni istiyorum" diyor, eğer altyazıda bir sorun yoksa. bu paradoksvari cümleleri pek anlamıyorum ama rocco anlıyor sanırım. rocco kabul ediyor. her eşcinsel erkekte böyle mi bilmiyorum ama rocco, kadın vücudundan nefret eden, tiksinen birisi. filmdeki ilk repliklerden anladığım kadarıyla da erkek eşcinseller kadın vücudundan tiksindikleri için eşcinsel olmuşlar gibi bir anlam çıkmış sanki, belki de ben yanlış anladım, bilmiyorum.
filmde flashback'lerden gördüğümüz kadarıyla rocco, çocukken bir yavru kuşu yanlışlıkla öldürüyor. kuş öldükten sonra ise ayağıyla ezerek paramparça ediyor kuşu. sonradan ise muhtemelen o ezilmiş kuşu, tıraş edilmemiş kadın cinsel organına benzettiği için, kadınlardan nefret ediyor. ya da kadın cinsel organı o yavru kuşa benzediği için kuştan nefret ediyor. bilemiyorum. ama ikisi ona birbirini anımsatıyor. gemide adlı türk filminde, kaptanın kadının cinsel organına bakarken, aklına yarılmış insan kafasının gelmesini anımsattı bana bu sahneler. her neyse, rocco eşcinselliğini kadınlara karşı kazanılmış bir bağışıklık olarak görüyor.
yine benzer bir flashback'te kadının çocukluğuna iniyoruz. erkek çocuklarla doktorculuk oynuyorlar ve her zamanki gibi hasta kız olan oluyor. "bir kız, erkeklerin hastalığıdır." orada erkek çocuklar kadın cinsel organının şeklini komik buluyorlar sanırım. bu da kadının kendini suçlu hissetmesini sağlıyor.
kronolojiden saptım biraz ama tekrar dönersem, rocco dört gece kadının evine gidiyor. bir ayin gibi. yatak odasında sadece koltuk, yatak ve çarmıha gerilmiş isa var. o sahneler açıkçası bana bir tabloyu andırdı. yani çıplak bir kadın uzanmış, size bakıyor tablodan. bu tabloyu yarım saat inceleyince "sanatsal porno" demiyorsunuz. filmde de aynısı oluyor biraz (iğrenç sahneleri saymazsak. bak yine midem bulandı) şunun ya da şunun bir tablodan ne farkı var? neyse, yatağa uzanmış kadın vücudu, takım elbiseli erkek, koltuk ve yatak olayını şu linkte incelemişler. ama çarmıha gerilmiş isa ile dine nasıl bir gönderme yaptıklarını anlamadım.
bu ziyaretler sırasında rocco kadın vücudunu tanımak için çocukça hareketler yapıyor. hem tiksiniyor, hem de para alacağı için incelemek zorunda. rocco abi'yi o halde görünce ister istemez gülümsğyor insan. aslında bu yönüyle ilk erkekle ilk kadını çok andırıyor. garip sahneler de bundan sonra başlıyor.
ilk olarak kadının cinsel organını rujlayarak, dudağa benzetiyor. burada yönetmen kadın vücudunu yapısökümüne uğratarak farklı bir şekilde izleyiciye mi yorumlatmak istemiş anlamadım. ama rocco vajinayı dudağa benzettikten sonra penetre ediyor. sonra da işi bitince ağlıyor. kadın onu teselli ediyor filan.
sonra kadının vajinasına garip bir tarım aleti sokuyor. burada bir alt metin filan varsa da komple hiçbir şey anlamadım.
sonra Menstrüasyon kanının insanlar için utanç verici olduğu konusuna giriyorlar. kadın tamponunu çıkartıp bir su bardağında poşet çay gibi sallıyor. "düşmanımızın kanını içmez miyiz" diye soruyor. sonra ikisi birden içiyorlar. sonra bir cinsel birleşme daha vuku buluyor. rocco'nun penisi kanlar içinde kalıyor. rocco adet kanı kendisine bulaştığı için kendisinden de iğrenmeye başlıyor.
sonra mesaisi bitiyor ve kadın parayı erkeğe vererek yolluyor. erkek bara gidip arkadaşına "karıya bir çakmışım var ya" diye anlatıyor ama bir yandan da ağlıyor. kadına bağlanmış, aşık olmuş. ya da yenilmiş, kullanılmış hissediyor. parayı istemiyor ve barmene bırakıyor.
sonra da kadını yok ediyor. filmin sonu biraz karışık. rocco aslında kadına 4 gece sonunda aşık olmadı bence, barda ilk gördüğünde oldu. yoksa neden tuvalete kadar takip edip, "nefret ettiği" birinin hayatını kurtarsın? burada lacan'ın "kadın yoktur" (erkeğin kadına bakış açısı olmadan kadın yoktur) sözüne mi gönderme yapıyor, arzu objeyi yok ederek mi kendini var ediyor, yoksa kendini kullanılmış hissettiği için mi intikam alıyor belirsiz. ama yavru kuşu yok etmesi ile kadını yok etmesi arasında bir bağlantı kurmak mümkün.
catherine ablacım, filmini elimden geldiğince aklamaya çalıştım ama entelektüel birikimim yetmiyor. zaten diyaloglar da çok kötüydü. filme 10 üzerinde 5 veriyorum, o da sırf rocco abi'nin yakışıklılığının hatrına. ileride filmdeki imgeleri anlayabilirsem puanını 2.5 ile 7.5. arasında değiştirme hakkımı saklı tutuyorum. sevgilerle.