laedri'nin önerisiyle "edebiyat eserlerinden uyarlanan filmler" listesini yapmaya karar verdim.
sayıca çok azız ve genellikle film girdilerini birkaç yazar hariç kimse yazmıyor. bu topluluğun amaçları da hem sözlüğe nitelikli girdi kazandırmaktı hem de topluluk olarak birlikte film izliyormuşuz gibi bir ortam yaratmaktı. eh, her iki amaçta da pek başarılı olduğumuzu söylemek zor. gene de, gittiği yere kadar devam edelim. belki bir aydınlanma yaşanır ve yazarlar akın eder bu topluluğa, kim bilir?
listeyi kendi beğenilerime göre değil, çeşitlilik üzerine hazırladım. yoksa, şu listede hellraiser'ın, watchmen'in olmaması mümkün değildi. illa ki birçoğunu izlemişsinizdir. unuttuklarınıza ya da izlemeyi ertelediklerinize şans vermenizi umuyorum.
- gone with the wind (1939): margaret mitchell'ın pulitzer ödülü de almış aynı adlı romanından uyarlama bir klasik. amerikan iç savaşı ve sonrası hakkında romantizm rüzgarları estiren bir filmdi. clark gable'la tanışma filminiz olabilir.
- to kill a mockingbird (1962): harper lee'nin dünya çapında milyonlarca satmış aynı adlı romanından uyarlama bir dram. romandan daha iyi eleştiriler almış. gregory peck'in yaşlandığında bile değişmeyen delici bakışlarını deneyimlemek, ırk ayrımcılığı ve adaletsizliğin doğurduğu ön yargıların çocuklar üzerinde bıraktığı etkileri gözlemlemek adına iyi bir deneyim olabilir.
- lolita (1962): vladimir nabokov'un, derinlikleri pek de iyi kokmayan bilinçaltından fışkırıp çıkmış aynı adlı romanından uyarlama film. romanı okurken yer yer tiksinme yaşayıp ahlâki çıkmazlara girdiyseniz, film sizi daha da beter etkileyecektir. nabokov'un pedofil olduğunu düşündüğüm için ne roman ne de stanley kubrick yönetmenliğindeki bu film benim için değerli.
- the railway children (1970): ingiliz işçi partisi'nin kurucularından olan, edebi yönü ve dile hakimiyeti etkileyici, genelde çocuk kitapları yazmış edith nesbit'in en bilinen 1900'lerin başında yazdığı aynı adlı çocuk kitabından uyarlanan film. babasızlığı küçük yaşlarından itibaren deneyimlemek zorunda kalmış 3 çocuğun hikayesini anlatıyor. değeri bilinmemiş, başarılı dramlardan biri.
- apocalypse now (1979): joseph conrad'ın kongo'ya yaptığı seyahat notlarından oluşan heart of darknessnovellasından uyarlanan, francis ford coppola'nın godfather ve godfather: part ii'den sonra hem yönetmeni hem de senaristlerinden biri olduğu savaş filmi. vietnam savaşı zamanındaki amerikan askerlerini konu ediyor. henüz izlemediyseniz ama uyarlandığı novellayı okuduysanız, filmin novellaya göre oldukça kötü eleştiriler aldığını hatırlatmak isterim. tek başına ise film, tam bir başyapıt.
- once upon a time in america (1984): harry grey'in the hoods romanından uyarlanmış, uzun süresi (yaklaşık 4 saat) ve oyuncu kadrosuyla dikkat çeken, başarılı suç filmi. yer yer godfather tadı almak mümkün.
- a room with a view (1985): edward morgan forster'ın (e. m. forster) aynı adlı romanından uyarlanan romantik dram. 1990'lı yılları çok başarılı geçirecek olan james ivory'nin rüzgarı arkasına aldığı film buydu. kostüm ve set dallarında oscar alan filmin en sağlam yönü, elbette ki helena bonham carter'ın nefis oyunculuğu.
- lord of the flies (1990): nobel ödüllü ingiliz yazar william golding'in çocuklar ve barbarlık üzerine yazdığı aynı adlı romanından uyarlama film. değeri bilinmemiş filmlerden biri daha.
- wuthering heights (1992): kendi hayatı ayrı garip, kardeşlerininki ayrı garip emily bronte'nin "ellis bell" takma adıyla yayınladığı, ölümünden sonra kardeşi charlotte bronte'nin kendince iade-i itibar yaparak ablasının adıyla tekrar yayınlattığı aynı adlı romandan uyarlanan dram. aslında "uğultulu tepeler"in birçok uyarlaması yapılmış. tom hardy'nin başrolünde yer aldığı 2009 yapımı da fena değil. ama juliette binoche ve ralph fiennes'li olan bu uyarlamasının yerini tutmuyor hiçbiri bence.
- of mice and men (1992): ülkemizde en çok okunan yabancı romanlar arasında ilk sıralarda olan, john steinbeck'in romanından uyarlanan dram. gary sinise'in hem yönetmen hem de başrol oynaması ve kadrosunda john malkovich'i barındırmasıyla öne çıkıyor. henüz izlemediyseniz, şiddetle öneririm.
- great expectations (1998): charles dickens'ın aynı adlı romanından uyarlanan, yönetmeni alfonso cuaron'un yaklaşık 10 yıl sonra children of men ve gravity gibi sükseli filmleri çekmesi için gereken şöhreti kendisine sağlayan, ethan hawke ve gwyneth paltrow'un döktürdüğü romantik dram. "büyük umutlar"ın da gırla uyarlaması mevcut. 1946 yapımı uyarlamasını da listeye ekleyecektim ama bu hali daha etkileyici geliyor bana.
- american psycho (2000): bret easton ellis'in '90'larda yazdığı aynı adlı romandan uyarlama olan, aksiyonu bol, şiddeti yer yer oldukça kanlı, gerilim filmi. christian bale'in oyunculuk açısından en iyi filmi bu olabilir.
- blow (2001): bruce porter'ın otobiyografik ögeler de taşıyan romanı "Blow: How a Small Town Boy Made $100 Million with the Medellin Cocaine Cartel and Lost It All"'dan uyarlanan, johnny depp'in keskin oyunculuğunun ekrana sığmadığı aksiyonlu film.
- the hours (2002): genellikle karıştırıldığı üzere virginia woolf'un değil, pulitzer ödüllü michael cunningham'ın romanından uyarlanan, woolf'un mrs dalloway romanından etkilenmiş 3 farklı nesilden kadının hayatını anlatan, başarılı dram. hem woolf'a bir saygı duruşu olarak hem de başroldeki meryl streep, nicole kidman ve julianne moore'un performanslarından keyif alarak izlenebilecek bir film. moore'un en iyi filmlerinden biri olarak görüyorum.
- cold mountain (2003): charles frazier'ın aynı adlı tarihi romanından uyarlanan, amerikan iç savaşı'ndan yaralı dönen bir askerin eski hayatını yeniden inşa etme hayalini anlatan dram. kadrosunda jude law, nicole kidman, renee zellweger olduğu için beklentisi de çok fazlaydı. law ve kidman arasındaki uyum gayet iyiydi.
- revolutionary road (2008): richard yates'in ilk romanından uyarlanan dram. 1950'lerde küçük bir kasabada yaşayan genç bir çiftin problemlerini anlatan filmin başrollerinde kate winslet ve leonardo dicaprio var. filmdeki sevişme sahnelerini de çeken yönetmen sam mendes o yıllarda winslet'in eşiydi. filmin sadece bu sahnelerle popüler olmasına halâ üzülüyorum.
- the reader (2008): hukuk profesörü bernhard schlink'in der vorleser eserinden uyarlanan, ikinci dünya savaşı ve yahudi soykırımına oldukça farklı bir bakış açısına sahip tarihi film. kate winslet'ın canlandırdığı "hanna schmitz" karakteriyle izleyicinin empati yapabilmesi gerçekten müthişti. henüz izlemediyseniz, şiddetle öneririm.
- where the wild things are (2009): maurice sendak'ın her şeyini yaptığı (çizimler, kapak ve içerik) resimli çocuk kitabından uyarlanan, listenin en neşeli filmi. seslendirmeleri ve animasyonları sadece çocuklara değil, bilhassa yetişkinlere hitap ediyor. benim başucu filmlerinden biridir. kafanız doluysa ve bir şeylerden uzaklaşmak istiyorsanız, bu filmi izleyebilirsiniz.
liste 20 küsur filmden oluştu ve biraz da uzun oldu sanırım. dilediğiniz bir ya da birkaç filmi seçip bana haber verirseniz, listeye sizi de eklerim. seçim listesinin bu kadar çok filmden oluşması umarım sizi ürkütmez; aksine, haziran ayında topluluğa katılım patlaması yaşatır. şimdiden iyi seyirler.