ne yalan söyleyeyim bu çevrecilik falan biraz tanımsız bende... iki yıl önce iklim krizine dikkat çekmek için van gogh tablosuna çorba fırlatan iklim aktivistlerinin haber ini okuduğumu hatırlarım. hatta "Bir tablonun korunmasıyla mı yoksa gezegenimizin ve insanların korunmasıyla mı daha çok ilgileniyorsunuz?" buyurmuştu eylemi yapan çocuklar... düşününce haksız da değiller. fakat ben ikisiyle de ilgilenmiyorum şahsen.
her gezegenin bir vadesi var neticede. günün birinde, milyarlarca yıl sürse bile, dünya parçalarına ayrılacak ve uzay boşluğuna milyonlarca yıldız intikal edecek. insanlar da diğer türler gibi ya doğal seçilime uğrayacak ya da başka bir türe doğru evrimleşecek. e bizim de şurada yaşayacağımız taş çatlasın 80 sene be... ondan sonra götümüze pamuğu tıkayacaklar ve toprak olacağız. yani tyler durden'ın dediği gibi mona lisa tablosuna kıçımızı silmek fena bir fikir değil ancak ''dünyayı kurtarmak'' ve ''gelecek nesillere yaşanır bir dünya bırakmak''(!) falan beni hiç mi hiç bağlamıyor... her şeyden önce gelecek nesillerden bana ne? salak değillerse kendi başlarının çaresine bakarlar. bakamazlarsa da doğal seçilim işler. yani her iki durumda da ben toprak olacağım için onlar batsa da çıksa da benim ruhum duymayacak. çok da lülü yani. gezegeni kurtarmak(!) da aynı... bu boklu dünyayı ve her gün ayak bastığım tortularını sahiplenmek içimden gelmiyor. ne de olsa superman değiliz. yok ben yeryüzünde cennet kuracağım diyen, kendini adayan varsa buyursun sahiplensin... ama sonra kalkıp da yok ozon tabakası delindi, vay denize girdim de ayağıma cam battı, ben dünyayı kurtaracakken emperyalizm şey yaptı, ayakkabımın tabanına at boku yapıştı diye ağlayıp zırlamasın mümkünse. ayrıca sürdürülebilir kalkınmasının da amına koyayım. günün birinde bu kütle sürdürülemez bir şekilde parçalanırsa içim soğur ancak.
ama yok siz ''gezegeni kurtarmak'' derken ormana dönmeyi, doğanın derinlerinde kaybolmayı, ve ağaçlara tırmanıp çıplak elle meyve toplamayı... yani mücadele ve macerayla dolu büyülü bir deryada yüzmeyi kast ediyorsanız işte ona hayır demem.
< < ...evet, insan doğamız iki milyon yıl boyunca böyleydi; ta ki, rahipler, krallar ve patronlar tarafından köleleştirilinceye kadar...>>