Siyasi partilerin seçmenleri hiçbir zaman Bütünüyle okumuş Aydın, kavrama becerileri ve sezgileri yüksek gruplardan oluşmazlar. Nasıl ki Bütün ülke Seçmenlerinin ortalaması ortaya bir sonuç koyuyor ise aynı durum bütün siyasi partiler içinde geçerlidir. yani ayrı ayrı siyasi partilerin seçmenlerinin Kollektif kararı toplum kararından pek de farklı değildir.
Buna Francis Galton Deneyi olarak bilinen meşhur istatistik deneyi ile örnek verebiliriz: Francis Galton adlı sosyal bilimci, Platon’un Devlet adlı kitabını okur ve kitlelerin yanlış kararlar aldığını kabullenerek ülkelerin azınlık bir grup aristokrat zümre tarafından yönetilmesi gerektiğini savunmaya başlar. Galton, daha sonra bu tezinin ispatı için bir sosyal deney yapmaya karar verir. Kesilen bir sığırdan kaç kilo et çıkacağının tahmin edilmesini isteyen bir yarışmaya katılır. Yarışmada uzmanlardan, kasaplardan, çobanlardan yani bu konuda uzman kişiler olmasına karşın katılımcıların bir çoğunun konu hakkında bilgisiz sıradan vatandaşlar olduğunu gözlemler. Bir çok gelişigüzel tahminlerin ortada dolandığını görür. öyleki 50 kilo diyen de 500 kilo diyen de vardır. Galton, yarışmaya katılan 800 kişinin yarışma sonunda biletlerini toplar ve insanların tahmin ettikleri tüm sayıların aritmetik ortalamasını alır. Tahmin edilen tüm sayıları toplayarak 800'e bölerek sonuca ulaşır. Ve sonuç son derece şaşırtıcıdır. Galton'un yaptığı hesaplamaların sonunda ulaştığı sayı 538.65 iken kesilen sığırın gerçek kilosu ise tam olarak 539’dur.
Çoğunluğun konu hakkında niteliksiz olduğu bu yarışmada, insanların tahminlerinin ortalaması nasıl oluyor da en uzman kişinin varsayımdan bile daha doğru bir sonuç veriyordu. Aslında bu çok düşük ve çok yüksek olan absürt tahminlerin birbirlerini nötrleyerek daha doğru tahminlere, yani nitelikli insanların tahminlerine bir zemin sağladığını görmekteyiz. İşte bu yüksek ve düşük tahminler birbirlerini nötrlediğinde sonuca en yakın doğruyu bulmuş oluyoruz.
Bu deney farklı versiyonlarda da birçok kez yapıldı ve sonuç değişmedi. Çoğunluğun kararı hep galip geldi ve sonuca en yakın doğru bulunmuş oldu. Bu duruma kalabalıkların bilgeliği diyoruz. Demokrasilerin mantığında yatan olgu da tam olarak buradan gelmekte. Ortak alınan kararlar, bireylerin kararlarından her zaman daha etkilidir ve her zaman daha doğru sonuçlara ulaşmamızı sağlar.
Gerçekten kalabalıklar Bilge midir? dalton'un Bu deneyi ve bundan sonra yapılan birçok benzer deneyde Sonuç değişmedi ancak Deneylerin öncesinde katılımcılar Şudur veya Budur diyerek etki altına alınmadı. Ben bu duruma kalabalıkların bilgeliği olarak değil, demokrasinin açmazı olarak bakıyorum.
Bu safhada seçmen tercihlerini ve seçmenlerin mevcut siyasi partilere olan eğilimlerini Birçok farklı parametrede inceleyen çok geniş bir literatürü tarayabiliriz. Bunların hepsi rasyonel sonuçlara odaklanır yani rasyonel olan seçmenlerin kendileri için en fazla fayda getirebilecek olanı seçmeleri, Yani tıpkı ekonomik ilişkilerde olduğu gibi rasyonel davranmaları ve faydalarını maksimize etmeleri üzerinedir. ancak hiçbir seçimde böyle bir süreç işlemez. Öncelikle seçmenlerin kendi çıkarları için partilerinin seçim vaatleri hakkında kesin bilgiye sahip olduklarını varsaymak hiç de rasyonel değildir. özellikle seçim dönemlerinde seçmenler birçok farklı kaynaktan gelen bilgilerle karşı karşıya kalırlar ve bu bilgilerin önemli bir çoğunluğu da dezenformasyon içermektedir.
Demokrasi Çıkmazı da tam olarak bu noktada karşımızda belirir. elinde finansal gücün varsa, basın ve medyanın neredeyse %90'ına hakimsen Zaten yolu yarıladın demektir. Ha bir de bunun üzerine elinin altında din, mezhep, Beka, vatan, millet gibi zengin Bir literatürü barındırabiliyorsan Tebrikler demokrasi Galip geldi..
Gelelim AK Parti seçmenine; içerisinde Dincisi-dinsizi okumuşu-eğitimsizi Islamcısı-ülkücüsü hatta biraz da komünisti olan çok geniş bir kitleden bahsediyoruz. Ancak bu kitlenin aritmetik ortalaması herkesin de tahmin edebileceği gibi klasikMuhafazakar İslamcı bir kitle. bunun yanında ciddi liberal bir kitleye de hitap ediyor. bu liberalin içerisine sermaye sahiplerini, enerji, finans, sağlık gibi alanlarda çalışan büyük iş adamlarını dahil edebiliriz. bankaların karlarını yüzde 500'e katladığı bir ortamda Sizce ekonomi bu insanlar için ne kadar kötü? enflasyonist ortamın zengini daha çok zenginleştirdiği bir düzlemde bu insanlar mevcut ekonomik durumda ne kadar şikayetçi sizce? %9'dan aldığı politika faizini %30'lardan tekrardan Merkez Bankası'nda borç veren bir ekonomik Yapıyı Hangi banka niye istemesin?
Ve Tarikatlar ve cemaatler.. Bu ülkenin gerçeği.. Tabii ki burada bahsetmiş olduğumuz sünni İslamcı Tarikat ve cemaatler, zannetmeyin ki CHP'nin hitap ettiği Alevi cemaatler çok Aydın çok okumuş bir kitleden ileri geliyor. Orasını da az kurcaladığınız zaman aşağı yukarı aynı benzer bir tabloyu görebilirsiniz. Mesele neye inanıldığı değil nasıl inanıldığı. ancak nicel çoğunluk olarak Sunni Cemaat ve tarikatların AK Parti için büyük bir oy deposu olduğunu tespit etmek çok da zor değil.
Rakamlar Kesin olmamakla birlikte ülkemizde yaklaşık 8,5 milyon engelli vatandaş bulunmaktadır yani her 10 vatandaşımızdan birisi engellidir. Peki Sizce bu insanlara kim ulaşıyor Vakıflar, dernekler, cemaatler ve tarikatlar aracılığıyla Kim bu insanların evlerine gidiyor? bunlarla ilgileniyor veya bunlara temas edebiliyor? Bir ailede bir engelli olması ne demek emin olun yaşamayan bilemez. O insana bir kere dokunursanız yarın aka kara deseniz de o dokunduğunuz iz kalır.
2023 yılının sosyal yardım bütçesi de bir bakalım. Yaklaşık 150 milyar Türk lirası. Bu sadece sosyal Hizmetler Bakanlığının bütçesi, bunun yanında belediyelerin, tarikatlar ve cemaatlerin ve stk'ların dağıttıkları sosyal yardımları da üst üste koyarsak 200 milyar Türk lirasından Fazla bir rakamdan Bahsedebiliriz.
Şimdi bir de partilerin mevcut üye sayılarına bir bakalım; Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti): 11.241.230 Cumhuriyet Halk Partisi (CHP): 1.369.430 İYİ Parti: 617.513 Milliyetçi Hareket Partisi (MHP): 464.092 Demokrat Parti (DP): 364.444 Yeniden Refah Partisi (YRP): 269.391 Saadet Partisi (SP): 265.738 Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA): 177.454 Büyük Birlik Partisi (BBP): 119.237 Gelecek Partisi (GP): 76.182 Halkların Demokratik Partisi (HDP): 45.302
Bütün partilerin üye sayılarının topladığımızda AK Parti'nin yarısı kadar bile etmemekte. Sonra insanlar soruyorlar ya AK Parti bu halde nasıl %30 kemik bir Oya sahip diye. 55 milyon seçmenin oy kullandığı bir seçimde 10 milyon üyesi olan bir siyasi parti hiç birşey yapmasa zaten %20 alabilir. Tabii bu denkleme son zamanlarda vatandaşlık alan Suriyeli, Afgan, bilmem nereli göçmen veya mültecileri eklemiyoruz bile.
Tabbiki Recep Tayyip Erdoğanın kişisel başarısını da es geçmemek gerekir. Donanımsız olarak addedildiği bir çok alanı liderlik vasıflarıyla doldurabilen ve siyasi oportünizmi adeta machiavelli'ye nazire yaparcasına uygulayabilen bir profilden bahsediyoruz. Bunu ahlaki değerler veya normlar üzerinden değil tamamen sistem üzerinden pozitif bir yaklaşımla dile getiriyorum. Yani İslamcısını, ülkücüsünü, milliyetçisini, maocunusu, hizbullahçısını, liberalini, aynı ittifakta toplayıp hepsini de bir şekilde idare edip bir tek kendi sesini gür çıkartabiliyorsan bu açık bir başarıdır diye düşünüyorum.
Sonuç olarak böyle girift bir seçmen profiline karşı daha akılcı, daha Daha anlaşılabilir, daha etkili programlar yürütmezseniz, onlara temas etmezseniz, onların endişelerini kaygılarını göz önünde bulundurmazsanız ve bu süreci da daha doğru bir adayla, ekiple yürütme yoluna gitmezseniz günün sonunda kalabalıkların bilgeliğine yenilirsiniz ve demokrasi çıkmaza girer..