yurtdışında, medeni ülkelerde olmayan bir sorundur. yıllarca türkiye'den uzak kalmış biri olarak, geçen yaz bir haftalığına gittiğim tatilde bu acı gerçek maalesef bir kez daha suratıma tokat gibi çarptı. 20 dakikalık tekne yolculuğunda bile bangır bangır, iğrenç ötesi arabesk ve pop müzikler çalıyorlar. kelebekler vadisi'ne tekneyle gittik, o güzelim güneşli günde ölmekten bahseden berbat bir arabesk çaldı adamlar. ulan öyle neşeli ortamda o çalınır mı be ya? üstelik de yolcular entel kuntel istanbul tayfası ve yabancı turistlerden oluşuyordu. medeni insanlar alır ipoddan telefondan kulaklıkla kendi sevdiği şeyi dinler, senin o iğrenç, pis, leş varoş müziğine maruz kalmak zorunda mıyız biz? tekneyle bizi gideceğimiz yere götür diye para verdik, çok seviyorsan al kulaklıkla dinle.
aynı şekilde yunan adasına giderken yine lebalep yabancı turistlerle dolu gemide de cıstak cıstak serdar ortaç-demet akalın-hande yener türü kakafoniler çaldılar, neyse ki dalgalar ve geminin motor sesi o rezil müziği bastırdı, fazla duymadım. oysa medeni ülkelerde öyle olmuyor. küçük teknelerde hiç bir şey çalmazlar, herkes kendi müziğini kulaklıkla dinler. büyük cruise gemilerinde karaoke bar falan olur ama gürültü istemeyenlerin sessiz, müziksiz kısımlarda oturma opsiyonu vardır. tallinn feribotlarını bizim türkler işletse 3 saat boyunca son perdeden varoş müzikleriyle kafa sikerlerdi kesin. ben tekne turu yapsam, bangır bangır black metal çalsam hoş olur mu? olmaz. seven var sevmeyen var. yeminle hayattan soğudum o iğrenç müzikler yüzünden.
tekne bir yana, bütün tatil yörelerinde bütün otellerde, sokaklarda, dükkanlarda her yerde bangır bangır tiksinç bir müzik kirliliği var. şöyle sahilde uzanıp dalgaların sesini dinleyemiyorsun o kakafoni yüzünden. hadi chillout, ambient falan olsa yine bir yere kadar çekilir de, son perdeden hande yener nedir ya. yunan adasında yoktu öyle şey mesela, her mekan makul volümde bir şeyler çalıyor ama sokaklara taşmıyordu.