dünyanın en kompleks oyunudur. oyun kelimesi isim amaçlı kullanılır, zira go yukarıda da yazdığı gibi hayatın bir gölgesidir. olasılık sayısı hesaplanamayacak kadar çoktur, bir kaç yıl öncesine kadar yapay zekanın oynamayı becerememesi bu analitik gerçeği su yüzüne çıkarmıştır. go oynamak için asla analitik düşünce yetmez. bildiğiniz tüm oyunlardan bir çok zeminde farklıdır, hepsinden ayrışır. üzerinde oynanan tahtaya goban denir, goban tek ve her iki oyuncuya da tamamen eşit olarak sunulan bir dünyadır, rakiplerin belirlenmiş alanları falan yoktur, siyah ve beyaz taşlar ile oynayan iki rakip taşını istediği kesişim noktasına koyabilir. her taş aynı değerdedir. dünyadaki en sosyalist normlara sahip bu oyunda rakibin taşlarını ele geçirmeye çalışmak ana amaç değildir. şiirselliğini oyun tahtasında estetik desenler oluşturarak nesnelleştirir. oyun sonunda (ki yukarıdaki girdide de belirtildiği gibi bugüne dek aynı şekilde oynanmış iki oyun yoktur) tahta üzerinde ortaya çıkan desen her zaman insana estetik bir tatmin sağlar. iki rakip arasında daha iyi olan beyaz taşlarla oynar, bu bir geleneksel saygı göstergesidir. yine iki oyuncu arasında seviye farkı fazla ise siyah oyuna handikap alarak yani gobanda seviye farkına göre (1-9 taş arası) belirlenmiş noktalara taşları konmuş olarak başlar (bu durumda ilk hamleyi beyaz yapar). en üst seviye master lara "meijin" ünvanı verilir. (sanırım her devirde dünyadaki meijin sayısı iki elin parmaklarını geçmez) bir çok rivayete, efsaneye sahiptir. ama gerçek olanlardan birinden örnek vermek isterim; usta oyuncular oyunda yaptıkları tüm hamleleri (rakibininki de dahil) hatırlarlar, bir oyunda 101. hamle esnasında kazara dağılan tahtaya iki usta da ilk hamlelerinden başlayarak tekrar tek tek hamlelerini tekrar ederek kaldıkları yere dönmüşlerdir. go insanın zekasını sorgulamaz, insanın ne olduğunu ortaya koyar. felsefesi, gelenekleri, ritüelleri, diplomasisi olan saygının en önemli unsur olarak her şeyi çepeçevre kuşattığı muazzam bir dünyadır.