beyler, bayanlar, kulzoslular ve de değerli cündişapur'lular, buyrun aşk ile. resmi olarak yayınlanmıştır.
www.icisleri.gov.tr/...
not: 20.11.2020 cuma, saat 20:00'den itibaren geçerlidir.
editasyon: değerli cündişapur ahalisi, dediğim gibi ben bilgi verdim, linki koydum.insanlar okusun.
konu üzerinde tartışmak bence abesle iştigal. ulan yok yok valla yandaş, yancı falan değilim.
sadece süreci takip edin ve olanlara, kararlara, tutarsızlıklara bakın yeter. başından beri sürekli açılan deliğe yama yapmaktan başka bir iş değil bu yapılanlar, ki bir sürü çok ciddi şekilde mağdur olmuş insan, çalışan ve de sektör de var.
ipin ucu kaçmış artık bunu bilmeyen yok. o sebeple herkes kendi şartlarını en iyi derecede düzeltmeye ve kendine göre karantina/tedbir vs.vs. almaya gayret etsin.
Hiç kusura bakmayın, siz hala hasta sayısı gibi bir saçmalıkla uğraşır da; "bogon 3500 hosto vor" diye dolaşırsanız ortalıkta, millet de salar tabi. Almanya nüfusu neredeyse bizimle aynı, adamlar her gün 10 bin üzerinde vaka açıklıyor, 20 bini bulduğu bile olmuş. Keza İran, nüfusu bizimle aynı neredeyse, vakalar uçmuş durumda. Biz hala 3500 hasta var diyelim...
5000 vaka olduğu günleri hatırlayın, herkes diken üstündeydi. Aman covid olduk aman olacağız derken yaz geldi. Ne tedbir kaldı, ne bir şey. Adamların da işine geldi tabi, tutturdular tutturabildikleri kadar hasta sayısını... İlk günlerde covid olmayanları bile hastaneye yatırıyorlardı hatırlıyor musunuz? Bir arkadaşım ve ailesi covid'e yakalandı, kızcağız kendinde değil neredeyse, eve gönderdiler. Evet, ciddi ciddi eve gönderdiler. İlaç verip kullan dediler, bu kadar.
Biz aylardır kendi akrabalarımızı görmezken, üst katta oturanlara gelen giden eksik olmuyor. Maske falan da hak getire... Açıkla sen vaka sayısını 30 bin - 40 bin ya da her neyse, gör bak o adam evden çıkıyor mu! Devlet açıklıyor diye insanlar inanıyor bu sayılara, rahat davranıyor.
salgını kesmenin amaçlanmadığı tedbirlerdir. şöyle biraz yığılma azalsın, hastanelerde az da olsa yer açılsın diye alınan kararlardır. aklıma ayasofya'da yapılan cuma namazı geliyor. koronavirüs salgını tam gaz devam ederken hangi akla hizmet yüz binlerce insanı türkiye'nin çeşitli yerlerinden çağırıp oraya yığdınız?.. daha bir sürü şey var da işte neyse.
virüsün yavaşlamasına etki olacağını düşünmediğim ve hükümetin elini taşın altına koymadığını gösteren tedbirlerdir. tamamen kapanacak olan paket servis yapmayan işletmeler ile halı saha işletenlere destek verilecek mi verilmeyecek mi açıklanmamıştır.
herkesin kafasını bulandıran tedbirler. şöyle bir tablo hazırlamış birileri. internette dolaşıyor. ama bu da pek doğru değil galiba. 65 yaş üstü diyor ki, bizim 4'e kadar olan izin 8 oldu. bir başkası diyor ki, hafta içi restoranlar kafeler açık. ama tam mı açık yoksa oturmaya kapalı, sipariş alıp gitmeye mi açık belli değil. her kafadan bir ses çıkıyor.
ingilizcede bir laf vardır. "it's not rocket science" diye. "roket mühendisliği kadar zor değil" yani. ama bu iş öyle oldu sanki. hiç kimse anlamadı*
Denetim olmadan hiçbir işe yaramayacak tedbirlerdir. Bir de önerim var; tedbirlere uymayanların sağlık güvencesi elinden alınsın. Hem etrafına hastalık saçacak hem de benimle aynı haklara sahip olacak!? Sokayım böyle sisteme.
bugün üretimde üç işçinin sohbetine kulak misafiri oldum. malum tedbirleri tartışıyorlardı. bu hastalığın ne kadar kötü olduğundan, engellemenin ne kadar zor olduğundan bahsediyorlardı. sokağa çıkma düzenlemesine de laf ettiler, okulların niye bu kadar geç kapatıldığına da. hepsi çok karamsardı. fabrikadaki her işçinin bir tanıdığı ağır geçirdiği için hiç kimse "yok yahu, abartıyor insanlar, alt tarafı grip gibi bir şey" demiyor zaten. ancak ben bu kadar korktuklarını da bilmiyordum.
fakat bilin bakalım maskeler ne durumdaydı? iki tanesinin çenesinde, tedbirli olanın da burun altındaydı. üstelik fabrika içi gürültülü olduğundan birbirlerini duyabilmek için birbirlerine doğru eğiliyorlardı.
yani demem odur ki, radikal ve etkili tedbir maddeleri olsaydı bile bir işe yaramayacaktı. çünkü millette farkındalık olsa bile neden sonuç ilişkisi kurma yetisi yok.
Okulları kapatıp, çocukların ailelerine seçenek sunmayan tedbirlerdir. Küçük bir kardeşim var, evde tek kalmaya korkuyor. Biz çözümü işsiz olan diğer kardeşimin yanına göndererek bulduk ama böyle bir imkanı olmayanlar ne yapacak bilmiyorum. Her şeyden önce maske takmayı katı şekilde denetleseler (mesela işyerlerinde, kapalı mekanlarda) belki böyle göstermelik yasaklara gerek kalmayacaktı.
Not: okulların kapanması bu genelgede yer alıyor mu bilmiyorum, ama aynı gün açıklandığı için bu başlığa yazdım.
Milli eğitim bakanı açıklama yapmış çalışan anne babalar için kreşler ve anaokulları açılacakmış. Özellikle İstanbul'da virüsün artış hızı durdurulamazken çalışan annelerin sadece anaokulu ve kreşe giden çocukları olduğunu varsayan bir izansızlıktır. İstanbul valiliği 4 Kasım'da aldığı kararlar ile kamu çalışanı olan 10 yaş altı çocuğu olan anneleri, kronik rahatsızlığı olanları, 60 yaş üstü çalışanları ve hamileleri idari izinli sayılarak evden çalışma hakkı tanımış, ancak bu kararda da özel sektörde çalışanlar yine yok sayılmıştır.
Pandemi süreci başladığından beri bilfiil çalışmak zorunda bırakılan bir anne olarak bu ülkede yok sayıldığımın bir kez daha kanıtlandığı kararlardır.
adı tedbir olup kendisi pek bir işe yaramayacak eylemler bütünü.
dün bir starbucks şubesinin önünden geçerken içerideki manzaraya şöyle bir göz attım. ufacık bir mekân, masalar dip dibe, içeride maskeleri indirmiş yiyip içen, sohbet eden tipler... yani zaten gerekli tedbirler, yasaklar uygulanmıyor da insanlarda da var kabahat. biz ailece kapalı mekânlardan elden geldiğince uzak durmaya çalışıyoruz mart ayından bu yana. marketten bir şey aldık mı sabunla iyice yıkamadan kullanmıyoruz. dolmuş, otobüs yüzü görmedik aylardır. bir mecburiyetle taksiye binmek durumunda kalırsak üzerimizde ne varsa makineye atıp yıkıyoruz eve dönüşte, oraya buraya süründü diye ama millet ağız ağıza oturmuş kahve içiyor, muhabbet ediyor.
şimdi akşamın 7 buçuğuna kadar bu şekilde oturup 8'de "tedbir" diye evinde olan adama ben ne diyeyim?
yani demem o ki, insanlara "aman bunlara bakmayın, siz kendi önleminizi alın" diyoruz ama bu tiplerin laftan anlamaya hiç niyeti yok. o yüzden bizim gibi toplumlarda böyle şeyleri insanların inisiyatifine bırakmanın hiçbir anlamı yok. azıcık kıçını sıkıp sonrasında rahat etmek yerine "ben öyle şeye gelemem" diye açılıp saçılan ve sonrasında daha fazla sıkıntı çeken/çektiren insanlara ne anlatacaksınız?
esas önemlisi o ama ben yine de işin devlet, hükümet kısmına gir(e)miyorum. ne desek gg çünkü.
Kıymetli devletimizin, korona virüsü önleme eylemi için aylardır düşünüp bulduğu çare, çareler listesidir. Yukarıdaki girdilerde olsun, televizyonlarda radyolarda olsun günlerdir nedir, ne değildir herkes anlatmaya çalışmış, ancak kimse özetini geçmemiş. Buyrunuz:
Kıymetli halkımızın ise, kıymetli devletimizin bu müthiş önlemini yer yer eleştirmesi, yer yer yetersiz bulması, ekseriyetle anlamaması... En basit tabiriyle nankörlük, eblehlik olabilir ancak.
Öncelikle şekil şart olarak... Şöyle düşünelim: Devlet tutup "17 Kasım 2020 Korona virüs tedbirleri: Ey vatandaş uyurken sokağa çıkma! İmza: Devletin" şeklinde yazamaz. Koskoca devlet, olur mu öyle şey? Gelenekler olsun, teamüller olsun, yahu devlet bu devlet! N'apcak? Aynı cümleyi uzatacak ister istemez, esnete esnete, gere gere, madde madde ayıra ayıra yazacak... Efendim içine umumi yazacak, halk yazacak, kanun yazacak, ceza yazacak, vatandaşlarımız yazacak, bakanlığımız yazacak... Öbür türlü bunun devletten gelen duyuru olduğunu anlayamayız ki sevgili vatandaşlar? Alemsiniz siz de yani. Öyle olsa önüne gelen yazsın assın camlara duvarlara, al sana küçük küçük devletçikler! Halbuki hanginiz böyle madde madde uzun uzun yazabilir? Yazamazsınız işte. Devlet dediğin tek bir cümleyi 4 sayfada anlatan, sana da yazdığı yazıyı paragraf atlata atlata okutandır. (Hanginiz genelgeyi satır satır okudu? İlla ki atladınız di mi? Hah işte o, devletin devletliği. Sen cücük kadar yazsan hepsini okuruz. Devlet yazınca atlanarak okur. Bil de oku.)
Gelelim uygulama kısmına... Vay efendim 21 gün ülke kapansa ne güzel olurmuşçular mı dersiniz... Fabrikaları kapatsın diyenler mi dersiniz... Hükümet hiçbir şey yapmıyor, eli kolu bağlı oturup izliyor diyenler mi dersiniz... Herkes bir şey istiyor, bir şey söylüyor. Şimdi soruyorum: Gece sokakta tek bir kişi var mı? Yok... Komple kapatmış mı memleketi? Kapatmış... Fabrikalar olsun, atölyeler olsun, oralar olsun buralar olsun, tüm ekonomiyi durdurmuş mu gözünü kapatıp? Durdurmuş.... Şimdi diyemezsin ki "sen toplu kapatma yapmıyorsun?" E yapmış?
Tamam ne var yani gecenin bi vakti yapmışsa? N'olmuş yani zaten saati itibariyle kapalı olan yerleri kapalı tutmuşsa? Bu genelge olmasa da açılmayacaktı o yerler dediğinizi duyar gibiyim. Çok ayıp! Yahu devletimiz gözünü karartmış, komple kapattım her yeri demiş mi, demiş... Bu büyük, eşi benzeri görülmemiş kapatma dolayısıyla oluşacak devasa ekonomik buhrandan korkmam ben, elimin tersiyle savuştururum demiş mi, demiş! Daha ne istiyorsunuz sevgili vatandaşlar? Devlet hepsini yapmış. Yemin etse başı ağrımaz!
Napsaydı? "Gündüz yasak gece serbest" mi deseydi? O zaman da ne saçmalık diyecektiniz. N'apsa beğendiremiyor bu devlet, aşk olsun size. Yani ben devlet olsam, bu nankörlüğün karşısında süleyman süleyman ağlarım. Fahrettin olur katsayımla oynatmam. Başka başka ülkelere erdoğanlanırım * falan.
Sevgiler.
Gece çıkmayın sokağa. Virüsler tenhada falan sıkıştırır. Gündüz gözüyle çıkın. Öptük hadi baays.