bin bir gece kitabını bıraktım.
bir cıgara yaktım.
baktım
demirlerin arasından:
sihirli bir ayna gibi ışıldamakta
yıldızların
her bir tanesi.
gece.
bursa mahpushanesi..
kuş uçmaz
kervan geçmez
karanlık bir gölün
dalgalandı suyu.
heyecanda, alt
kat
«birinci cinayet» malta boyu;
sivri siyah
külâhlılar
heyecanda.
dudaklar bembeyaz
alınlar kırışık.
bir duvar çatlağından
sızdı bir damla ışık.
körlerin şehri
homurtularla ileri!
körler
karanlıklarındaki rüyaya gidiyorlar!
«af var!»
diyorlar,
«çıkacağız
şapkayı yana
yıkacağız.
toprak
güneş
kadın
hava..
vapura bin, tirene bin
bin tramvaya!
kelepçesiz
jandarmasız
tek başına
yapayalnız
gezin
dolaş!
ormanda yat, dağları aş!
dolaş, dolaşabildiğin kadar!»
heyecanda sivri siyah külâhlılar!
hapislik olmuyor dalga geçmeden?.
halbuki ben....
baktım ki, elimde bitmiş cıgaram
bir nefes içmeden.
bağışlama, erteleme, öteleme... son dönemlerde sıkça dillendiriliyor. cumhur ittifakı adaylarından mhp adlı siyasi parti ve özellikle lideri devlet bahçeli tarafından ısrarla devreye sokulması istenen plandır. içerikle ilgili biraz inceleyince herkesin hakkında rahatlıkla fikir sahibi olabileceğini düşünüyorum. kişisel olarak bu düşünülen af hakkında söylenecek tek kelime bulamayıp gerçekleşmesi halinde toplumsal olarak çürümüşlüğümüzü ilan edeceğiz.
bir suçu, bir kusuru veya bir hatayı bağışlama anlamı yaygın olarak bilinmekle birlikte mazur görülme, görevden çıkarılma gibi anlamları da olan arapça kökenli kelime.
ilk yönetmenlik tecrübesi olan cem özay'ın çektiği, özay'ın gene ilk senaristlik tecrübesini yaşayan selime tuğçe öztabak'la birlikte senaryosunu yazdığı, arkasına trt'yi alarak büyük bir maddi yükten kurtulmuş 2020 yapımı türk filmi. filmin uluslararası festivallerdeki adı "forgiveness".
çekimlerinin tamamı artvin'de yapılan film, 2 çocuklu bir çekirdek ailenin başına gelenleri anlatıyor. baba imran'ın (timur acar) 2 oğluna karşı tavrı, anne asiye'nin (emine meyrem) anneliğin bütün "iyi" ayrıntılarını çocuklarına aktarmaya çalışması ile kapalı bir çevreye sahip, toplumun en küçük birimi olan küçücük bir ailenin hata, kin, affedicilik, iyi insan olma ve çocuk yetiştirme üzerine türk toplumuna adeta bir ders vermesi filmin anlattıklarını oluşturuyor. çocuklarına karşı sert olan bir babanın bu sertliği psikolojik açıdan uyguladığında iyi baba, fiziksele döktüğünde ise "kendi kanını da mı öldüreceksin ulan?" tepkisi eşliğinde toplumdan dışlanmanın kıyısına gelmesi de müthiş bir ayrıntı. aynı açıdan bakarsak, çocuklarını hayata devam edebilme gayesi olarak gören, kendisine karşı bile yansıtmadığı sevgiyi çocukları için gözünü kırpmadan son damlasına kadar harcayan bir annenin, çocukları kadrajdan çıktığında bu sevgiyi çaresizliğe dönüştürmesinin bir parmak şıklatma kadar kolay ve hızlı olabileceğini de görüyorsunuz. bu profillerdeki baba ve annenin çevrelerinde bir sosyal düzen oluşturmadıkları (veya böyle bir düzen zaten olmadığı) için çeşitli psikolojik sorunlarının çözümlerini de bulamayacakları filmin ana temalarından biri haline geliyor. asiye'nin dövündüğü, imran'ın "çayını da içtin, kalk git artık kardeşim!" tepkisinin içinde soğurmaya çalıştığı öldürme arzusunu gerçekleştirmeye çalıştığı anların bir gerilim filmi seviyesinde olduğunu düşünüyorum. imran'ın hayattan uzaklaşarak kafa dinleme sahnelerindeki doğal ortam çekimleri ise, mükemmel. aynı yerlere kamp atmayı isteyeceksiniz.
nedense pek bilinen bir film değil. içerdiği türk aile yapısının gerçeklerinin "işte biz buyuz" aydınlanmasıyla gözümüzü açmamıza yardımcı olacağını düşünen sadece ben olamam. türk ailesinin "kol kırılır yen içinde kalır; kalmazsa da utancımızdan kendimizi öldürürüz" toksik yapısını açıkça ortaya koyan af, hem aile kurmayı düşünen hem de kendi aile bireylerinin birer şeytan olduğunu düşünen insanların izlemesi gereken bir film bence. imran ya da asiye'nin yerine kendinizi koymadan, evin büyük oğlu aziz'in (hakan aslan) gözleriyle neler yapabileceğinizi düşünerek izlerseniz, af size iyi bir insan olma dersi de verebilir. bir festival filminde, bilmediğiniz karakter parçalarınızı öğrenmek mi? bittabi. zaten festival filmleri bunun olabilirliğini göstermek için yapılmıyor mu?