deve kuşu gibi bir şeydir. ne deve ne kuş. arap alfabesinden dönüştürülmüş bir alfabe kullanır. dil olarak ise etmek yardımcı fiili üzerine kuruludur. arapçadan gelen fiillerin çoğu mastar haline etmek yardımcı fiili eklenerek işler hale getirilmiştir. bu gün plazalarda kullanılan dilden çok da farklı değildir bu açıdan bakıldığında. onlar da şimdi ingilizce kelimelerle bir şeyler ediyorlar.
şunu da eklemek isterim ki çok da nankördür. yedi defa başladım, matbu yazıları teklemeden okuyacak düzeye geldim ve ara verdiğimde hızla unuttum. el yazısına gelince o iyice ayrı bir davadır. bir tür steno gibi, okunması matbu metinlere göre çok, çok, çok daha zordur. gelinen noktada tarih ve arşiv araştırmacıları dışında kimseye hayrı olmayacak bir hayalet gibidir. osmanlıca'ya göre çok daha kolay olan latin alfesini bile heceleyerek zorlukla okuyan cühela takımı tarafından yüceltilen bir efsane haline gelmesine ise anlam veremiyorum.
''dıj güjler'' tayfasının ancak ıslak rüyalarında okuyup anlayabilecekleri dil. dünyanın en kolay alfabesi olan latin alfabesini öğrenemeyen adamlara yeni bir alfabe öğretip üstüne tamlama yaptıramazsınız. zaten, zamanında devrin seçkin adamları tam olarak o tayfadan kendilerini farklı göstermek için bu dili kullanılıyordu. aslında, dil demekte ne kadar doğrudur tartışılır, yıllardır tarihçilerin karar veremediği bir konudur. sadece bir yazı dilidir. insanlar sabah kalkıp osmanlıca konuşmuyorlardı, konuştukları dil türkçedir. çoğu kişi, latince gibi ölmüş bir dil olduğu için, gündelik olarak konuşulduğu hissine kapılıyor.
elitisttir, saray dilidir. herkes bilemez, böyle bir lisanı kullanmak herkesin harcı değildir. yüksek derecede farsça ve arapça bilginin yanı sıra 19. yüzyılda bolca fransızca da eklenmiştir. eğer tanzimat dönemi ya da meşrutiyet döneminde yazılmış bir yazıyı çevirecekseniz metnin içinde '' department, vienne, pouques, saint'' gibi kelimeler görmeniz olasıdır. kısmen, rumca ve sırpçadan da etkilenmiş bir dildir.
bol miktarda tamlama bulunur. mesela; 'hümayun' padişaha ait demektir. 'otağ-ı hümayun' olunca padişah çadırı, 'alem-i hümayun' olunca padişah bayrağı olur.
sülasi masdarlar dilin temelidir, harekeler aynı harflerle yazılmış kelimenin okunuşunu değiştirir. birde, rik'a yazısı,ta'lik yazısı,nesih yazısı,divani yazısı,kufi yazı,siyakat yazısı ve belirtmediğim süslü yazı biçimleri vardır ki bunlarda uzmanlaşan bu dili gerçek anlamda biliyor sayılır.
Benim derslerim arasında mevcuttu. artık dedemin mezar taşını okuyabiliyorum teşekkürler. Büyük bir aydınlanma yaşadım dersi aldıktan sonra. içimdeki gizli bir gecede cahil kaldık hissi gitti.
Şaka bir yana arap alfabesiyle yazılan türkçe'dir, başka bir numarası yoktur.
Lisede 3 yıl zorunlu olarak dersini aldığım acayip saçma alfabe. Osmanlıcanın ‘Bir gecede cahil kaldık’ tiplerinden tutun ‘ruslar kendi alfabesini kullanıyor ama.’ Tiplerine kadar bunu savunan cahillerin sempati beslemesinden başka bir olayı yok. Osmanlı Türkçesiyle yazılan bir kelimenin bin türlü anlamı çıkabilir. Bu da doğal olarak anlam karmaşasına yol açar. Çünkü Türkçe kullanılan bir yazıyı anlam açısından arapça ve farsça tamlamalar veya arap alfabesi karşılaması çok zor.
Ayrıca eğer osmanlı türkçesi yararlı olsaydı (bkz: matbu hattı) (bkz: rika hattı) gibi osmanlıcayı kolaylaştırıcı yazım kuralları olmazdı.