"bu dünyayı, tıpkı dünyaya geldiğimizde onu bulduğumuz gibi, aptal ve kötü bir biçimde terkedeceğiz." - voltaire
dünyaya geliyor, büyüyor, gelişiyor, bir yer edinip ait olmaya çalışıyoruz. ait olmak maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde önemli yer tutar. ait hissetmek, topluma kabul, paylaşım ihtiyacı insan için inanılmaz bir yaşam güdüsüdür. ve ait olmanın mutluluğu da beraberinde getireceği fikri içten içe hakimdir. en azından bir gün ait olduğunuz yerin, kişilerin, kurumun, inancın, ideolojinin size mutluluğu getireceğine inanırsınız. öte yandan ait olmak bir ölçüde görmezden gelmeyi de gerektirir. doğru söyleyen boş yere dokuz köyden kovulmuyor. görmezden gelmeyi bilen akıllı, tutucu, radikal, fanatik, güçsüz, hakir... kişiler için; ait olmak, kovulmamak, yükselmek, çevre edinmek vs. çok daha olası. yapılanmalar ve örgütler içinde görmezden gelmek komüne yeni katılan ve kalıcı olmak isteyen birey için gizli bir şart gibidir. yöneticinin refahı önemlidir, şartsız kabul eder gözüken bir yönetici bile görmezden gelmeye zaman zaman ihtiyaç duyar. kimi zaman bu görmezden gelmeler insan yapısından ya da hinliğinden olsa gerek normalleşir ve akışın parçası haline gelir. görmezden gelme yalnızca başkalarının yaptıkları ya da bir şeyin yanlış işleyişi değil, kişinin kendisiyle de doğrudan alakalıdır. kişinin gayet bilinçli şekilde ortaya koyduğu usturuplu cümleler bile yanlış olsa dahi, muhakeme yeteneği zayıf olduğu takdirde kişinin kendisi tarafından görmezden gelinir. işte bu görmezden gelen kişilerin fazlalığı, görmezden gelinmesi istenen olayların, fikirlerin çokluğu kapalı ya da açık topluluklarda voltaire'in cümlesine denk gelir. "bu dünyayı aptal ve kötü bir biçimde terkedeceğiz."