kabaca 5. ve 15. yüzyıllar arası yaşanan dönemi ifade eder. orta çağın sonu rönesansın başlangıcıdır diyebiliriz. yani avrupa için aydınlanmanın başladığı dönem geç orta çağ dönemidir.
her ne kadar günümüzde barbarca yaşayan insanların ait olduğu çağ olarak görülse de diğer çağlara göre en centilmen insanların yetiştiği ve yine en romantik hikayelere ev sahipliği yapan çağdır. tabii bu şatolarda yaşayan insanlar için geçerli. yoksa sefillik diz boyu orası ayrı.
soyluların en edepli, normal halkın ise en sefil biçimde yaşadığı dönemdir.
tabii yıllar geçtikçe hem soylular hem de normal halk arasındaki sefillik farkı gittikçe kapanmıştır. soyluların soysuzlaştığı dönemlere girilmiştir.
nerede "ben bir karış toprağım için canımı veririm" diyen bir kral, nerede "ben adeta topraklarımı pazarlamakla yükümlüyüm" diyen modern çağ siyasetçisi.
ben bu çağa ait değilim diyorum ama inandıramıyorum insanlara işte...
tek bir "ortaçağ" yoktur. neredeyse bin seneden söz ediyoruz. avrupa merkezli kültürün etkisiyle "karanlık çağ" olarak da geçer ancak dünyanın pek çok bölgesi için gayet aydınlıktır. örneğin islamın altın çağı sayılan 8. - 14.yy arası da ortaçağdır.
özellikle başları, romanın çöküşü ile otorite boşluğuna düşen avrupa coğrafyası için mad max benzeri bir ortamdır. birbirinden kopuk mezhepler, savaş lordlarından hallice mikro feodal egemenliklerin çatışması, bilimin unutulması ve daha önemlisi iletişimin kopması ile gerileyen teknololoji, tıp efendime söyleyeyim cehalet, baskı, salgın hastalıklar, bok pislik derken ideal frp oyunu zemini oluşmuştur. şehrin ortasından geçen ırmağa sıçmışlar sonra da o suyu içmişler arkadaş. şimdiki ganj kültürü gibi birşey.
Orta çağ kavimler göçü ile başlayıp istanbul'un fethi ile son bulmaktadır. Tapınak şovalyeleri ve buna benzer tarikatların hüküm sürdüğü aynı zamanda derebeylik mantığının devam ettiği bu dönemin en acı olaylarından birisi cadı avı olayıdır. Papal devletler kurulmuş ve papaya bağlılık yemini edilmiş olan bu kentlerde daha doğrusu şehir devletlerinde dini bir teşkilatlanma söz konusudur. Dini bir teşkilatlanma var ise zaten bilim ve sanatın gelişmesi haliyle yavaşlar. Bu zamana bu yüzden de karanlık çağ denmekte. Skolaslik düşünce denilen akımın aslında bir nevi temeli bu dönemden başlıyor. Din adamlarının dışında kralların sözü geçse de altında din adamlarının oluşturmaya çalıştıkları zemin dikkate değer.
ayrıca gotlar, arius'un kurduğu mezhep olan aryanizm'i izledikleri için de erken orta çağ dönemindeki bazı kilise süslemeleri aryanizm düşüncelerini yansıtır. ama daha sonra gotların batı kolu olan vizigotlar, iznik konsili'ni kabul etmiş ve aryanizm'i terk etmişlerdir.
şimdi adamlar italya'yı ele geçirmişler de papalığı ele geçirmeyecekler mi? işte bu noktada gotların mezhep hoşgörüsü devreye girmiş (kendi içlerinde de homojen bir topluluk olmadıkları için, "aman bize ne, kim neye inanırsa inansın" kafansındalarmış.) ve papalar üzerinde siyasi baskı kursalar da katolik kilisesi orta çağ'ın erken dönemini ufak sıyrıklarla (bir yandan gotlar, bir yandan bizans sıkıştırınca ister istemez hafif sıyrıklar almış tabii) atlatabilmiş.
benim kafamda çok da başarılı olamamış çağ olarak yer etmiş. hani böyle ne iyi ne kötü. orta işte. babamın ilkokul karnesi gibi.
buna rağmen yaşamak istediğim çağ da bu. böyle bir tane beyaz atlı prens bulacaksın. ona yamanacaksın. oh mis. sonra gelsin saray soytarıları, gitsin saray entrikaları. bir paket de çiğdem alacaksın eline böyle izleyeceksin olanı biteni. tabi tehlikeli yanları da yok değil. prensin kardeşine bile güvenemezsin. o kadar taht oyunları izledik, biliyoruz tabi. hayat öyle muhteşem süleyman gibi sürmüyor... hey gidi hey. deli ibrahim vardı bir de. gerçi onlar sonraki çağ mıydı ya? çağlar karıştı. hatta çağlar söyüncü. ay yine kafam sürçtü.