komik bir daha doğrusu iki hikayesi var bende bu kitabın.
15 yıl kadar önce olmalı, bu kitabın basıldığını duyunca kitabı almak için çok bilindik bir kitabevine gittim. sanırım okulların açılma zamanlarıydı. korkunç bir kalabalık, ortalık dağılmış.ben de geri çıktım, akşam geç bir saatte tekrar gittim. kitabevi tenhalaşmış. ama çalışanlar çok yorulmuş hallerinden belli. bir köşede toplaşmışlar, bir kısmı kitap yığınlarının üzerine falan oturmuş. dediğim gibi görevliler bitkin durumdalar, rahatsız etmeyeyim dedim ve kendim bulmaya çalıştım kitabı. ama ortalık o kadar karışık ki aradım aradım ama bulamadım.
el mecbur yanlarına gittim. hitler kavgam nerde dedim. kendi aralarında geyik yapıyorlardı. sustular ve bana baktılar. içlerinden esmer, kara kuru, uzun boylu bir kız oturduğu kitap yığının üzerinden atladı ve benimle gelin, göstereyim dedi. biz kitaba bakmaya giderken aramızda şöyle bir konuşma geçti.
-kitabı neden soruyorsunuz?
+bakmak için.
-neden bakacaksınız?
+almak için
-neden alacaksınız?
+dötüme sokacağım. tamam mı? rahatladın mı?
hayır yüz versen, ikametgah, vesikalık resim falan isteyecek. aldım, çıktım. hayır, o kadar ilkeliysen kitabı basan ve satan kitabevinde çalışma o zaman.
diğerine gelince; bir ara alman bir kız arkadaşım vardı. benim çok yoğun çalıştığım bir dönemdi. çok uzun saatler, çok yoğun çalışıyordum ve çok yoruluyordum. internetten bir şeyler okuyordum ama basılı yayın okumuyordum. kız beni kitap okumadığım için eleştirmeye başladı. ama aklınıza klasik alman tavrı gelmesin. tatlı tatlı. böyle yapsak daha iyi olmaz mı, şöyle bir kitap okusan falan. peki dedim. gittim kitaplığımı sağı solu aradım taradım, kavgam'ı buldum, açtım, okumaya başladım. o genç, çok genç o zamanlar, o da dersleriyle ilgili bir kitap okuyor. gördü, mutlu oldu garibim. kapağına dikkat etmedi. bir zaman sonra ne okuyorsun dedi. kapağını gösterdim. almanca, halinden ve tavrından pek de hoşnut olmadığının ifadesi olduğunu anladığım bir şeyleri bağıra çağıra söylemeye başladı. ki ne zaman sinirlense benim anlamadığım almanca'ya geçer bağırır, çağırır. sert bir ses tonuyla, bağıra çağıra ve hızlıca anlamadığım bir şeyler söylendikten sonra yavaş yavaş sakinleşir ve sakinleştikten sonra benimle tatlı ve yumuşak bir ses tonuyla ortak dilimiz olan ingilizce konuşurdu. biraz önce ne dedin, ben almanca bilmiyorum, anlamıyorum diye sorduğumda geçiştirirdi. çok ısrar edersem, seni mutlu edemediğim, sana sevgimi yeterince gösteremediğim ve sana sevgimi yeterince veremediğim için kendime kızıyorum derdi. bunu o kadar sakin, tatlı, yumuşak ve içten söylerdi ki bazen acaba gerçekten öyle mi, doğru mu söylüyor diye düşündüğüm, bu söylediğine inandığım zamanlar olurdu.
yine almanca atarını yaptı yaptı, sonunda sakinleşti. çok yumuşak ve tatlı bir ses tonuyla ''my love, yanlış, bunu okumamalısın. yanlış, çok yanlış'' dedi. tabii ki kitap tercihimi bile, isteye yaptım. biraz kızdırmak, biraz da dur bakayım ne yapacak diye düşünerek bilinçli olarak kavgam'ı okumaya başladım. ama bu kadar sert bir tepkide beklemiyordum.
hitler; japonların çalışkan bir millet olduğu bu nedenle asya'daki diğer milletlerden daha üstün olduklarını ama neticede asyalı oldukları için aşağı ırktan olduklarını belirtir.
japonya ise o dönem milletler cemiyeti'nden kovulduğu için kendine bir yandaş aramaktadır. sadece nazi almanyası kendilerine el uzatır. bu sebeple istemeye istemeye nazi almanyası ile anti-komintern pakt'a imza atar.
lakin japonya'da ordu huzursuzlanır. çünkü kara kuvvetleri her ne kadar çok sesini çıkartmasa da japonya'nın asıl gücü olan deniz kuvvetleri "sıçarım yapacağınız işe lan!" diye isyan eder ve ülkede darbeler çağı başlar.
japon deniz kuvvetlerindeki subaylar defalarca imparatora ve hükümete "lan olm bu adamlar bizi aşağı ırktan görüyor, daha ne yanaşıyorsunuz bu hibinolara?" dese de "siyaset yapacaksanız üniformanızı çıkarın o zaman" şeklinde cevaplar alır.
iş öyle bir noktaya gelir ki kara kuvvetlerinden bir alay "tatbikat yapacağız" diye deniz kuvvetlerinin ana karargahına yürürler ve deniz kuvvetleri ile kara kuvvetleri arasında çatışma çıkar.
en sonunda deniz kuvvetleri de hükümeti protestosundan vazgeçer ve böylece japonya ikinci dünya savaşı'na katılmak üzere pearl harbor baskınına çıkar.
eğer bu kitap sansürsüz çevrilseydi, japonlar nazileri düşmanları olarak görecekti.