sekiz kardeşin ikincisi olarak dünyaya gelmiş. maddi anlamda oldukça zor günler geçiren aile borçları yüzünden londra'da borçlular hapishanesine atılmış. dışarıda kalan charles dickens, on iki yaşındayken bir ayakkabı boyası işletmesinde çalışıp bir yandan hapishanedeki ailesine bakarken bir yandan da borçlarını ödemeye çalışmış.
yaşadığı bu sıkıntılı dönem pek çok eserine de yansımış aslında. oliver twist, nicholas nickleby, david copperfield ve küçük dorritt gibi eserleri; borçlular mahkemeleri, okul sistemi, çocukların küçük yaşlarda çalıştırılması gibi konuları, kendi deneyimleriyle harmanlanmış bir biçimde gözler önüne seriyor.
uyurken mutlaka yüzünün kuzeye bakması lazım, diğer bir takıntı ise kuşlar ve kimsesizler morgu, günlük yaşantısında en çok vaktinin geçtiği kimsesizler morgu belki de bir motto olan ''ilham perisi gelmedi'' nin tersi yönünde bir etki yaratmıştı yazarda. kuşlara olan sevgisi ki kuşu öldüğünde onu gömmeyip, içini doldurup duvarına asmasıdır.
Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı hem aptallık, hem inanç devriydi hem kuşku, aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, hem umut baharı hem umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana - Sözün kısası, şimdikine öylesine yakın bir dönemdi ki, kimi yaygaracı otoriteler bu dönemin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece "daha" sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırılabileceğini iddia ederdi.