1. "bu kitap, ne bir şikayettir, ne de bir itiraf... sadece, savaşın sillesini yemiş, aralarında mermilerden kurtulanlar olsa bile, yıkıntılardan kurtulamamış bir kuşağı anlatan bir denemedir."

    Erich Maria Remarque

    ***

    "batı cephesinde yeni bir şey yok", savaş sırasında batı cephesinde bulunan askerleri hikâye ediyor. savaş öncesi, okulda aynı sınıfta olan 20 genç, savaş başlayınca okul müdürlerinin nutuklarından etkilenerek, gönüllü olarak orduya katılır. orduya katılan sınıf arkadaşı bu 20 kişi, cephede ayrı bölüklere dağıtılır,

    -- spoiler --


    "yeni açılmış gözlerimizle, eskiden öğretmenlerimizin kafamıza yerleştirmiş oldukları (anavatan) anlamının da duman olup gittiğini gördük, çok geçmeden. burada vatan-severlik demek, insanın en değersiz bir uşaktan bile isteyemiyeceği kadar mutlak bir şekilde, kişiliğini yitirmesi demekti... selam çakmalar, hazır-ollar, resmi-geçitler, silah çatmalar, sağa sola marş, sola çark, topuk vur, hakaret, küfür ve binlerce küçük, adi teferruattan ibaret kırtasıyecilik"

    "müller, kemmerich'in çizmelerini elde etmek için can atıyor. ama kederden böyle şeyleri düşünemiyen bizler kadar onun da kemmerich'e yüreği yanıyor. yalnız o daha makul düşünüyor, o kadar! kemmerich çizmeleri giyebilecek olsa müller onları elde edebilmek için çare düşünmektense dikenli tellerin üzerinde yalınayak yürümeyi tercih ederdi. gel gör ki çizmeler kemmerich'in işine yaramayacak artık."

    "kemmerich, işte karşımda yatıyor, ama niye? bütün dünya onun yatağının önünden geçmeli ve «franz kemmerich, on dokuz yaşında... ölmek istemiyor... ölmesin!» demeli."


    -- spoiler --


    kitaptaki olaylar, birinci dünya savaşı'nda batı cephesinde bulunan 19 yaşındaki paul adlı askerin bakışından anlatılmaktadır. anıları bile olmayan gencecik insanlar; hiç tanımadıkları insanları öldürmek ya da hiç tanımadıkları insanlar tarafından öldürülmek zorundadır. batı cephesinde yeni bir şey yoktur.
    #2119 ma icari | 8 yıl önce
    0roman 
  2. hiç bir savaş kutsal bir amaca hizmet etmez. savaş savaştır ve insanlar ölür. orada tek amacın hayatta kalmaktır. ve hayatta kaldığın her gün bir dizi anlamsız ölüme daha tanıklık etmekten başka bir şey getirmez sana. sıranı beklersin. kitaptan benim anladığım bu. tabii bu mesaj kimsenin işine gelmiyor. hitler döneminin yasaklı kitap listelerinin başındaydı. meydanlarda yakıldı. 12 eylül'ün de yasaklı kitap listesindeydi. çok uzun yıllar sonra özgürleşebildi. kanla beslenen iktidarları korkutan, muktedirlerin hiç sevmediği bir kitap bu. çünkü bunu okurken anlıyorsun ki dinlediğin nutukların hepsi yalan, uğruna ölmeye değer bir şey yok aslında.
    #2125 laedri | 8 yıl önce
    0roman 
  3. "bu kitap; ne bir şikayettir, ne de bir itiraf.
    harbin yumruğunu yemiş, mermilerinden kurtulmuş
    olsa bile, tahriplerinden kurtulamamış bir nesli
    anlatmak isteyen bir deneme, sadece"
    E.M. Remarque

    yukarıdaki cümlelerle bizi karşılayan kitap. birinci dünya savaşında defalarca yaralanmış bir yazar olan tarafından yazılmıştır. türkçeye çevirileri olarak verilen isimlerden biri " garp cephesinde yeni bir şey yok" olarak belirlenmiştir.

    eklemeler: kitap hakkında görüşler;

    "bu kitap 20. yüzyıl dünyasının el kitabı sayılabilir. böylesi kitaplar büyük ustalıkla yazılır. dahası can pahasına yazılır. savaşlar insanların ölüm fermanıdır, savaşlar üstünde yaşadığımız toprakların, doğamızın ölüm fermanıdır. sanat, gerçek sanat savaşın, zulmün, şiddetin, tüketici oburluğunun, insanca olmayan her davranışın karşısındadır... çünkü ne olursa olsun, her biçim sanatın birinci işi başkaldırıdır. remarque'ın 1929'da yazdığı "batı cephesinde yeni bir şey yok" bugün de taptaze, bugün de her okuyucusu tarafından yeniden yeniden yaratılarak uyarıyor, direnme gücü veriyor."
    #211981 mimar | 4 yıl önce
    0roman 
  4. (bkz: )'nin "(bkz: )", "batı cephesinde yeni bir şey yok" adlarını taşıdığı kitaptır. Birinci dünya savaşında alman ordu radyosunda "garp cephesinde yeni bir şey yok" anonsu sıklıkla yankılanıyordu. çünkü askerleri demoralize etmek istemiyorlar gerçekleri saklıyorlardı. ancak savaşın içinde bulunan askerler zamanla gerçekle yüzleştiklerinde, arkadaşları öldüklerinde, yara bere içinde kaldıklarında, yiyeceksiz günler geçirdiklerinde savaşın ne menem olduğunu anlayacaklardı.
    20li yaşlardan gençlerin milliyetçi histerilerle ölmeye ve öldürmeye nasıl coşkuyla gittiklerini anlatarak başlıyor roman. savaşı öğretmenlerinin kahramanlık hikayelerine göre kendilerini ispatlayacakları yer olarak gören gençleri görüyoruz başta. ancak çok geçmeden cepheye giden yolda yaralı yüzleri, ölü yığınlarını gördükleri zaman anlamaya başlıyorlar öyle kolay ve eğlenceli olmadığını..

    Kitap Hitler döneminde yakılan kitaplardan birisidir. Bu yüzden de merak edilen bir kitap oluyor. Neydi bu kitabı yakmanın sebebi diye düşünüyorum. elbette ki korkuları.. bir kitap mı korkutacak diyebilirsiniz. haklısınız da bir kitap okuyup geçeceğiniz bir kitap olarak duracaksa korkulacak pek de bir şey yok. ancak deneyimlenecek ve hayatınızla karşılaştırmaya başladığınızda asıl tehlike oradadır. Hele bir de birilerine anlatmaya ve fikirler etrafında birleşmeye başlamışsanız... egemenlerin çarkına çomak sokmaya başlamışsınızdır.

    Kitap savaşı, savaşın acımasızlığını, anlamsızlığını net bir şekilde gösteriyor. neden savaşıyoruz'un cevabı niteliğini taşıyor bu kitap. Kitabın bir yerinde askerler kendi aralarında konuşurken içlerinden biri "imparator hayır deseydi harb olur muydu?" diye soruyor.
    bence kitabın en vurucu ve en özetleyen kısmı askerlerin kendi içlerinde savaşı sorguladığı kısımdır. o kadar basit sorular ve cevaplar ki öyle bir şey anlatma, kanıtlama gibi bir ruh hali olmadan okuyucuya sunuyor.

    bir diğer asker çok da güzel bir cevap veriyor ve diyor ki;
    -- spoiler --


    "bazı adamlar var ki harb onların işine yarar. her büyük imparatorun en azdan bir harb geçirmesi lazım; yoksa adını duyuramaz. aç da bak okul kitaplarına"


    -- spoiler --




    kitapta dikkatimi çeken bir diğer olay ise, olayı anlatan baş karakter olan Paul'un öldürmek zorunda kaldığı ve yanına yığılan "düşmanı" Fransız asker ile konuştuğu kısımdır. Paul burada çok samimidir. savaşın kimin çıkarına olduğunu sorgulatır. burjuvazi bizleri hep farklılaştırmaya çalışsa da -ki buna ihtiyaç duyar, başka türlüsü egemen olmalarının önünde engeldir- Paul'un Fransız'a söyledikleri aslında aynı olduğumuzdur. bu farklılık birey olarak farklılık değil elbette. sahte kimlikler yaratıp düşmanlaştırmaktır. dil, din, ırk olarak bölmektir. sınıfsal kimliğini önüne koymadığında bu ayrıştırmaya, düşmanlaştırmaya kolay kolay karşı duramazsın. kendini hep vatan savunusu olarak savunursun. ancak karşıdaki de vatan savunusu diyorsa ... hangi taraf haklı ..


    -- spoiler --


    "arkadaş ben seni öldürmek istemedim. bu çukura bir daha atlayacak olsan, sen de akılsızlık etmediğin takdirde, yapmam böyle bir şey. ama sen benim için önceden sadece bir tasavvur, bir karar uyandıran bir tertiptin; ben bu kombinezonu bıçakladım. Senin, benim gibi bir insan olduğunu ancak şimdi görüyorum. ben senin el bombanı, süngünü, silahlarını düşündüm; karını, yüzünü, ortak taraflarını ben şimdi görüyorum. Affet beni arkadaş, biz bunları daima geç görürüz. ne diye bize boyuna söylemezler, sizin de bizler gibi biçare yaratıklar olduğunuzu, siniz annelerinizin de bizimkiler kadar endişe ettiğini, hepimizin ölüm karşısında hep aynı acıları yaşadığımızı ne diye söylemezler?... Affet beni arkadaş, sen benim nasıl düşmanım olabilirsin? biz bu silahları, bu üniformaları çıkarıp atsak sen benim kardeşim olabilirdin, kat gibi, albert gibi. al ömrümden yirmi seneyi arkadaş, al da kalk! Al daha fazlasını, ben bu ömrü ne yapacağım, artık bilmiyorum çünkü."


    -- spoiler --




    -- spoiler --


    "ben gencim, yirmi yaşındayım; ama hayat namına ümitsizlikten, ölümden, korkudan, bomboş bir sathiliği ıstırap uçurumlarına zincirlemekten başka bir şey bildiğim yok. milletlerin birbirlerine karşı itildiklerini; susarak, cahilce, delice, uysal ve masum, birbirlerini öldürdüklerini görüyorum. dünyanın en zeki kafalarının, silahları ve sözleri, bu işleri daha ustaca yapmak, daha devamlı kılabilmek için icat etmiş olduklarını görüyorum. bunu hurda, karşı tarafta yaşımın bütün insanları, bütün dünya da benimle birlikte görüyor; benim neslim bunu benimle birlikte yaşıyor. günün birinde karşılarına dikilsek de hesap sorsak ne derler babalarımız? bir gün gelir de harb biterse, bizden ne beklerler? yıllar yılı bizim işimiz öldürmek oldu... hayatta ilk mesleğimiz bu oldu. hayat namına bildiğimiz şey ölümden ibaret. bundan sonra artık ne olabilir? bizim halimiz nice olacak?"


    -- spoiler --



    baş kahraman Paul'un söylediği şey de gençliğin durumunu özetler nitelikte. 20'li yaşlarında bir gencin enerjisinin ve dinamizminin sömürülmesinden başka bir şey görmüyoruz. bugün de aynı değil mi? illa cephe görmeye gerek yok. sürekli hayatlarımızı meşgul eden egemenlerin gündemleriyle zehirlendiğimiz, bir çıkışsızlıkta debelendiğimiz bir yaşam değil mi yaşadığımız. ve bir ölüden farkımızın kalmamasına ne demeli..

    ayrıca bu kitap bana (bkz: )'in (bkz: ) şiirini hatırlatıyor. şuraya iliştirmezsem olmaz. Nâzım çok da güzel dile getirmiştir vatan'ın yurtseverliğin ne olduğunu..

    "Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz,
    ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim.
    Vatan çiftliklerinizse,
    kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
    vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
    vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
    fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
    vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
    vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
    ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
    vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası,
    Amerikan donanması, topuysa,
    vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
    ben vatan hainiyim.
    Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:
    Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."

    Dipnot; Netflix'de 2022 yapımı filmi de çıktı. henüz izleyemedim. izlediğim zaman kitap ile karşılaştırma yaparım.

    Edit; yazım yanlışları düzeltildi.
    #283775 katre | 2 yıl önce
    2film, roman