Page 13 - kulzos dergi - Sayı 2
P. 13
edebiyat
İki nehirden bahsetmişken, bir İki Nehirli olan Matrim Cauthon
bu muhteşem eserin en sevdiğim karakteridir efenim... Rand’ın
yakın arkadaşlarından, o da Rand’la aynı kaderi paylaşan bir
ta’veren’dir. Ne rand gibi kaderine isyan eder, ne Perrin gibi inkâr
eder, durumdan o da hoşnut değildir ama kabullenir en azından,
ergen triplerine girmez. İşte bu yüzden seviyorum Mat’i. Muzip de
bir yanı vardır, kızlarla başı derttedir, şans oyunlarına düşkündür.
Ta’veren olmasından mütevellit zar atma oyununda genelde şansı
yaver gider. Ancak o zarlar kafasının içinde dönmeye başladı mı,
kimin şansı nereye dönecek belli olmaz. Aynı zamanda en büyük
komutanlardan biridir kendisi. Bu özelliğinden çok bahsetmeyelim,
spoiler’a girer.
Perrin Aybara ise kitapta en nefret ettiğim karakter. Ne yapayım
sevmiyorum işte, çok sıkılıyorum Perrin’in maceralarını okurken, bir
an önce bitsin istiyorum ama Robert Jordan okuyanlar bilir, hemen
bitmez öyle. Bir anlatmaya başladı mı en az 300 sayfa anlatmadan
bırakmaz bir konuyu. Bu adama da bir cilt ayırmış ya ne diyim, oku
oku içim şişti. Neyse efendim, bu arkadaş da Rand’ın Mat’le birlikte
en yakın arkadaşıdır. Bir demirci ustasının yanında yetişmiş, kendisi
de iri cüssesinin hakkını vererek demir dövmektedir. Ta’verenlik
onun da kaderinde vardır. 3 kafadar İki Nehir’den ayrıldıktan sonra
birlikte maceralara atılırlar. Perrin’de bünyesinde bir takım üstün
yetenekler barındırır ama bunları bir türlü kabul edemez, İşte bu
beni deli eder. Ya arkadaş sen bir ta’verensin, aynı zamanda dövüş
ustasısın, aynı zamanda bir halkı yönetecek yeteneklere sahipsin,
seni lider olarak görüyor bu halk, bir anla artık ya. Yok, bu “Bana
lord demeyin.”, yok “Ben acaba savaşabilir miyim?”, yok öyle miyim
yok böyle miyim... Büyüyemedi gitti.
Kitabın her biri birbirinden özgün karakterleri bunlarla bitmiyor
tabi. Robet jordan yüzlerce, binlerce karakter yaratmış. Ben sadece
bu uçsuz bucaksız karakterler denizinde birkaç kum tanesinden
bahsettim. Sadece karakter değil, pek çok ırk ve tür de yaratmış.
Aes sedailer, aşıklar, kahinler, kurtlar, tenekeciler (bu halk
bana çingeneleri çağrıştırıyor), asha’manlar, karanlık dostları,
terkedilmişler, ogier’ler, trolloc’lar, myrddraal’ler, seanchan’lar,
aieller, shaido’lar, beyaz pelerinliler, atha’an miere, muhafızlar…
Anlatmakla bitmez Jordan’ın dünyası, son derece detaycı bir
anlatıma sahiptir. Tasvirlere boğulursunuz okurken, sayfalarca
ve sayfalarca tasvir eder. Her yeni karakteri, her yeni mekânı en
ince ayrıntısına kadar öğrenirsiniz. Hayal gücünüzü kullanmanıza
pek gerek kalmaz bu ince tasvirler sayesinde. Karakterlerin her
birini de en ince ayrıntısına kadar gözünüzde canlandırabilirsiniz;
yüzü yuvarlak mı, saçları kıvırcık mı, elleri ince mi... Aklınıza
ne gelirse.. Resme yeteneğiniz varsa karakterin robot resmini
oracıkta çizersiniz hiç zorlanmadan. Açıkçası beni bazen yoruyor
bu uzuuuun uzun tasvirler. Pek çok wot fanı da özellikle 5. Ciltten
sonra hikâyenin yavaşladığından, olayların çok ağır ilerlediğinden
şikâyet etmiştir. Ben olayların yavaş ilerlemesinden değil de çok
fazla ayrıntıda boğulmaktan yorulmuştum. Olaylar örgüsü çok fazla
dallanıp budaklanıyor, her bir ciltte yüzlerce yeni karakter ortaya
çıkıyor. Takip etmekte zorlanıyorsunuz. Bu nedenle seriyi okumaya
başladığınızda kafanız dingin olmalı, kendinizi kitaba vermeniz
lazım. Ve ciltler arasında çok fazla uzun aralar vermeyin, benim
gibi balık hafızalıysanız karakterlerin isimlerini unutmanız işten bile
değil. Siz en iyisi not alın, yazılı bilgi unutulmaz. Yazıma son verirken
bu tavsiye de size ufak bir kıyağım olsun.
@morgase
11