Page 10 - kulzos dergi - Sayı 2
P. 10

edebiyat





                                    TÜRK ŞİİRİNDE







            “RABİA HÂTUN” TARTIŞMASI








         1930 yılından itibaren bazı dergilerde Rabia Hatun isimli bir şirin şiirleri görünmeye başlar. Yayımlanan şiirlerde,
         o kadar dikkat çekici güzellikler vardır ki ve şiirler bu şiirleri okuyanlar tarafından o kadar sevilir ki şâirin şiirleri
         dilden dile dolaşmaya, zamanın okul kitaplarında ve takvim yapraklarında yer almaya başlar; ama Rabia Hatun
                                          kimdir, kimse tarafından bilinmemektedir.

        1948 yılına gelindiğinde, “Aile” isimli dergide “Rabia Hâtun”un yeni   “Nazan Danişmend”, kocasının Nazan Hanım’ı “Rabia Hâtun” olarak
        bulunan  şiirlerinin  yayımlanması,  “Rabia  Hâtun”un  bilinmeyen   açıklamasından önce öldüğü ve öne sürülen iddiâları onaylayamadığı
        kimliği nedeniyle yapılan tartışmaları yeniden alevlendirir. Zamanın   ya da reddedemediği için gerçeği kesin olarak bilemiyoruz. “İsmâil
        edebiyatçıları, “Rabia Hâtun”un varlığını ve “Rabia Hâtun”a ait olan   Hâmî Dânişmend”se konu hakkındaki sözüne güvenilirliliğini zâten
        şiirleri detaylı olarak incelemeye alır. Tartışmanın alevlenmesinin   kaybetmiştir.
        en önemli sebebiyse; “Aile” dergisinde yayımlanan “Rabia Hâtun”   ***
        şiirlerini, dergiye getiren kişinin “İsmâil Hâmî Dânişmend” olmasıdır.
                                                              Son  olarak,  “Rabia  Hâtun”  şiirlerinin  kime  âit  olduğu  konusundaki
        “Rabia Hâtun”, söylentilerdeki gibi 13. yüzyıl şâirlerinden biri midir;   benim fikrim ya da kararım (hattâ, konuyla ilgili vâr olan diğer tüm
        yoksa, dönemin adını değiştiren şâirlerinden midir… “Nihad Sami   kanıtları es geçerek söylüyorum): “Rabia Hâtun” şiirleri, “İsmâil
        Banarlı”, “Hürriyet” gazetesinde yayımlanan yazılarında, şiirlerin   Hâmî Dânişmend”e âit. Çünkü; bu dizeler, bir erkekten, bir kadına
        dilinden yola çıkarak “Rabia Hâtun” şiirlerinin “yeni şiirler” olduğunu   yazılmış. net.
        savunur ve “Rabia Hâtun” diye birinin olmadığını dile getirir. “Aile”
        dergisinin  sorumlusu  “Şevket  Rado”  ise  “Nihad  Sami  Banarlı”nın   *
        bu iddiâlarına tepki gösterir ve “Akşam” gazetesinde, “Nihad Sami   pâyın sadâsı gelse de; sen, hiç gelmesen
        Banarlı” hakkında yergi dolu yazılar yazar. “Nihad Sami Banarlı”,   men, dinlesem, kıyâmete dek; vuslat istemem!
                                                              bulsam, izinle semtini; ol semte irmesem
        konu  hakkında,  sözüne  güvendiği  edebiyatçılara  da  danışır.  “Fuad   aşsâm zamânı; hasretin encâmı gelmeden
        Köprülü”, “Fâruk Nâfiz Çamlıbel” ve “Yâhya Kemâl” gibi isimlerin
        konu hakkındaki görüşleri de “Nihad Sami Banarlı”nın görüşünü   şiirin günümüz türkçesi,
        destekler niteliktedir. Tartışmalar ve “Nihad Sami Banarlı”nın öne
        sürdüğü kanıtlar sonucunda; “İsmâil Hâmî Dânişmend”, “Rabia   ayağın sesi, gelse de; sen, hiç gelmesen
        Hâtun” şiirlerinin; genç yaşta ölen eşi “Nazan Danişmend” tarafından   ben, dinlesem, kıyâmete dek; kavuşmak istemem!
        yazıldığını duyurur. “İsmâil Hâmî Dânişmend”in açıklamasına göre;   bulsam semtini, izini; o semte erişmesem
                                                              aşsâm zamânı; hâsretin geleceği (hâsretin sonu), gelmeden
        “İsmâil Hâmî Dânişmend”, “Nazan Danişmend”in adını, onun isteği
        üzerine saklı tutmuştur. Öte taraftan “Nihad Sami Banarlı” başta   *
        olmak üzere; hiç kimse, bu açıklamanın doğruluğuna inanmaz;   olsândı, sen, semâ; olsandı sen havâ,
        çünkü, “Rabia Hâtun” şiirleri yayılmaya başladığı yıllarda “Nazan   alsâmdı, men, senî; dem dem, nefes nefes!
        Danişmend” çok genç bir kadındır. “Nihad Sami Banarlı”, konunun   olsândı, sen, zamân; olsamdı men, mekân,
        üzerine gitmeye devam eder. 1961 yılında, “İsmâil Hâmî Dânişmend”,   eflâki dolduran bir âşk olurdu bes!
        “Rabia Hâtun Şiirleri” ismini taşıyan bir kitapçık yayımlar ve bu
        kitapçıkta şiirlerin yazarı olarak kendi adını kullanır.   şiirin günümüz türkçesi,

                                                              olsâydın, sen, gök; olsaydın, sen, gökyüzü,
        O zamanlar ortaya çıkan rivâyetlerin çoğu, bugüne kadar aynı şekilde   alsâydım, ben, seni; zâman zâman (çâğ çâğ), nefes nefes (soluk
        canlı kalmış; örneğin, bir rivâyete göre; “Rabia Hâtun”, ilk Türk   soluk)!
        kadın şâirdir ve 13. yüzyılda yaşamıştır ve Erzurum’da bir türbesi   olsâydın, sen, zaman; olsaydım ben, mekân
        bulunmaktadır. Bir başka rivâyete göre; “Rabia Hâtun”, 18. yüzyıl   yeterdi; gökleri dolduran bir âşk!
        sonlarında  Anadolu’ya  göç  etmiş  Şirvanlı  bir  ailenin  kızıdır,  vb.  vb.
        Günümüzde, bir başka rivâyet (aslında, ‘komplo teorisi’) daha ileri   *****
                                                              bir kâsedir, âlâv dolu gönlüm; yanâ yanâ
        sürülmüş ki bu görüşün elle tutulur hiç bir yanı yok: Söylenene   men, tâ senün yanunda dahî; hasretem sanâ!
        göre; “Rabia Hâtun”, Türk-İslâm tarihini tahrip etmek için bir grup   yaşlar dökende; söndüremez âteşimi sû:
        edebiyatçı tarafından bilinçli olarak hazırlanmış sahte eser üretme   sunsan elünle, kaanumu içsem; kanâ kanâ!
        projesi ürünüdür. Hattâ, bu iddiâda bulunanlar, projeye de “Rabia
        Hâtun Projesi” demişler.                              şiirin günümüz türkçesi,

        “Enis Batur”, 2000 yılında, Rabia Hâtun “Tuhaf Bir Kıyamet” + Kırkbir   bir kâsedir, âlev dolu gönlüm; yanâ yanâ
        Şiir” isimli bir kitap yayımlamıştır. “Enis Batur” kitabında “Behçet   ben, tâ senin yanındayken dahî (bile); hasretim sanâ!
                                                              (gözyaşları) yaşlar dökse de; söndüremez âteşimi (yângınımı) su;
        Necatigil”in izinde, Rabia Hâtun’u “Nazan Danişmend” olarak kabul   sunsan elinle, içsem kanımı; kanâ kanâ!
        etmiş. “Behçet Necatigil”in aksine, “Mehmet Kaplansa “İsmail Hâmi
        Dânişmend”i “Rabia Hâtun” olarak kabul etmiş. Belki, “İsmâil Hâmî   İsmâîl Hâmî Dânişmend
        Dânişmend”in yazar oluşu, onun “Rabia Hâtun” imzasını kullanmış                               @sevgi deniz
        olma ihtimâlini daha gerçekçi bir düşünce hâline getiriyor; ama yine de
                8
   5   6   7   8   9   10   11   12   13   14   15